CAN DOSTUM ‘TAMAM MIYIZ’ DİYOR…

30 Kasım 2013

‘Muhteşem Yüzyıl’ başta olmak üzere ‘Suskunlar’, ‘Çalıkuşu’ gibi pek çok ses getiren yapıma imza atan Tims Production şimdi de sinemada iddiasını ortaya koyup Çağan Irmak’la birlikte ‘Tamam Mıyız’ diyor.

Dizi dünyasından isimleri bambaşka tiplemelerle karşımıza çıkartan ve engelli yaşamların ötekileştirilmesine kamerasını çevirirken umut aşılayan ‘Tamam Mıyız’ nasıl bir yapım?

Yoğun katılımlı basın gösteriminde izlediğim ‘Tamam Mıyız’ her şeyden önce bana, tekerlekli sandalyeye mahkûm zengin Phillippe ile maaşlı bakıcısı 'zenci' Drise arasındaki dostluk ve yaşama bağlılık öyküsü olan ‘Can Dostum’deki havayı hatırlattı. Orada da engellerin aşılma durumu ve sınıfsal farklılıklar, iki erkek arasındaki dostluk üstünden verilmişti. Zenci sıfatını da ötekileştirmenin bir yönü olarak işleyen film, parasızlar için engellerin kolay kalkamayacağını düşündürse de, her karesinde inandırıcı bir gerçekçiliğe sahipti.

Duygulara dokunmayı hedef edinen filmlerinde, popüler öyküler yaratarak seyirciyi çekmekte usta olan Çağan Irmak’ın rolleri ters döndüren bu çalışmasındaysa, Hakan Günday’ın ‘Kinyas ve Kayra’ romanındaki yeniden varoluşçu yaklaşımdan da etkilenilerek ‘Temmuz ve İhsan’ın

Yazının Devamı

VAR MISINIZ KONU TURİSTİ OLMAYA?

29 Kasım 2013

Koskoca evrende dünya fanisi bizler kendi dünyamıza sıkışıp kalmaktan bunaldığımızda ne yaparız? En kestirmesinden de olsa şöyle bir turlamaktan medet umarız değil mi? İzlediğimiz kanalı beğenmeyiz zaping’leyip kanallar arası tura başlarız, iş ortamımızda çok bunalırsak mola verip koridorları arşınlarız, çok daha geniş çaplı hava değişimi içinse hoop tatile çıkarız. Yani aslında siz, biz, hepimiz meçhulden gelip meçhule giderken bir şekilde turistizdir şu hayatta. Hem ‘Tebdil-i mekânda ferahlık vardır’ diye boşa dememiş büyüklerimiz. Büyükler der de dinlememek olur mu? Olmaz tabii ki. Tekdüzelikten kurtulmak için de değişim şart zaten.

Öyleyse ne yapalım? Biz de ‘Tebdil-i konuda ferahlık vardır’ deyip bugünlük hep birlikte konular arasında turlayıp turist olalım. Hem bilgilendirelim, hem iğneleyelim. Ne dersiniz, var mısınız bizle turist olmaya? Varsanız, buyurun geçelim yazımıza…

TOPBAŞ’TAN TURİZM DEĞERLENDİRMESİ

İlk durağımız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da katılımıyla gerçekleştirilen TUROB geleneksel yemeği.

Polat Hotel’deki toplantıya gittiğimde ilk dikkatimi çeken ayrıntı, turizmcilerin büyük yatırımlara karşı tedbirli yaklaşımıydı. Başkan

Yazının Devamı

Kim Milyoner Olmak İster’in faydası…

27 Kasım 2013

Ekranların en faydalı yarışması hangisidir diye sorulacak olsaydı, hiç düşünmeden ‘Kim Milyoner Olmak İster’ derdim.

Peki, niye? Niye onca bilgi-yetenek ölçen, paralar dağıtan, Türkiye’nin vitrinine çıkma fırsatı yaratan benzerleri varken ATV’nin uzun soluklu yarışmasını en faydalı buluyorum? Bol para dağıttığı için mi yoksa Kenan Işık öğrenci evine kız sorgusunda bulunup gündeme dokundurdu diye mi? Hayır.

‘Saçım ak mı kara mı’ diye soran adama ‘Az sonra saçın önüne düştüğünde anlarsın’ cevabını veren berber kıssasını anlatıp kendini överken bilgi derecesini bilmeyen yarışmacıların en basit sorularda elenip gitmesine hisse çıkarttıran Kenan Işık’lı ‘Kim Milyoner Olmak İster’i en faydalı yarışma olarak görüyorum çünkü cehaletin eğitimle ilgisizliğine tekrar tekrar şahitlik ettiriyor. Özellikle de genç kesim!

ALLAME-İ CİHAN ÖVGÜSÜNDE ‘HAL-İ PÜRMELÂL’İMİZ

‘Kim Milyoner Olmak İster’in koltuğuna kendinden emin biçimde oturup havalı havalı konuşan öğrenci, öğretmen veya yeni mezun yarışmacılar, bilginin üniversite bitirmekle ilgili olmadığını, genel kültür seviyemizin yerlerde süründüğünü öylesine güzel örnekliyorlar ki…

Kimi moleküler biyoloji okuyacak derecede zekiyken,

Yazının Devamı

ERKEK TARAFI’NIN ‘POMPİŞ’ MUHABBETİ…

23 Kasım 2013

Kadınsallığın inceliklerini çağrıştıran ‘panpiş’ durumları olur da, erkek tarafının tüm foyasını ortaya döken ‘pompiş’ muhabbeti neden olmasın? Olsun tabii ki…Olsun da onların dünyasındaki ak-kara ortaya dökülsün.

Hem zaten âlemin derinliklerinde öyle laflar döndürülüyor ki, akıllara seza… Cinsellik ibadetmiş ve bu doğrultuda, gönül rızasıyla olduktan sonra her şey mubahmış ya… Üstelik böylesi söylemler üretenler, ‘Yatakta ha iki kişi, ha dört kişi olmuş fark etmez’ hoşgörüsünü ortaya atıp öğrenci evlerinde kızlı-erkekli kalma cüretini(!) gösterenlerin dahi dudaklarını uçuklatırlarmış ya… Ve dahası hani bu üreticiliğin vardırıldığı nokta, kadının asli görevinin ‘kocalarını mutlu etmek’ mantığına uzatılırmış ya…

İşte, kimilerine ‘Yuh’ dedirten, kimilerince ‘sapkınlık’ şeklinde yorumlanan, kimilerine göre de ‘hayli yerinde’ bir söylem olarak desteklenen bu felsefenin arka planında iki şey yatmakta: Şimdilerin moda tabiriyle ‘Event’ yaratıp göze çarpa arzusu ve ‘Testosteron’!

Böylesi ipe sapa gelmezliklerle öne çıkmaya çalışanların reklamcı zihniyetinde kendini gösteren bu iki tetikleyici unsur, Mars Entertainment Group ile Kutu Film ortak yapımı olan, BKM ve 1000 Volt

Yazının Devamı

HAFTANIN ‘İZ BIRAKANLAR’I…

21 Kasım 2013

Globalleşen dünya düzeniyle birlikte her şeyi o denli hızlı tüketmeye başladık ki bir süre sonra elimizde kalanlara bakıp ardında iz bırakan bir şeyler arar olduk. Bunun için arada bir haftanın veya sadece bir günün yarattığı özellikli durumları işaret ederek ‘İz Bırakanlar’ı hafızalara sabitlemek gerek.

Ancak iz bırakan dediysek öyle hafta boyu tartışılan öğrenci evi veya dershane kapatma durumlarının ‘hava-cıva’ hallerinden veya Elazığ’daki 7 aylık hamile doktorun karnını tekmeleyen vahşetin insanlık adına kara lekesinden bahsetmiyoruz.

Ülkemiz ve dünyamız adına güzel işler, akılda kalan durumlarla ilgili bizim ‘İz bırakanlar’ımız. İşte bu doğrultuda biz de önemli bulduklarımızı paylaşalım dedik.

Söze haftanın en kayda değer iz bırakanlarından başlayacak olursak, elbette ki ülkemizi dünya çapında gururlandıran 10+1 isimin yaptığı işlerin uluslararası yankısı olan ‘İz Bırakan 10 Başarılı Genç’ seçkisi başı çekecek…

İZ BIRAKAN İSİMLER

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin mekân sponsorluğunda Su Ada’da gerçekleştirilen ödül törenine davet edildiğimde işin doğrusu böylesine gönüllü bir çalışma ürünüyle karşılaşacağımı düşünmemiştim. O kadar alışmışız ki, pek çok şeyin

Yazının Devamı

ACUN TELEVİZYONCULUĞUNUN ANALİZİ…

18 Kasım 2013

Yazılı basının internet medyası karşısında gittikçe gerilediği günümüzde, televizyon dünyasında da dengeler değişiyor. Özgür yayıncılıkla devlet bağımlılığı keşmekeşi yaşayan TRT’yi saymazsak, Ulusal kanallar arasındaki rekabetin yanı sıra pıtrak gibi çoğalan yerel kanallar da kendilerini göstermek için eskiye oranla daha fazla gayret sarf etmekte.

Tıpkı sayıları 72’yi bulan(hâlihazırda artmış olabilir) işlevsiz siyasi partilerimiz gibi mantar misali çoğalarak sayıları bildiğim kadarıyla 560’a yaklaşan kanal sahiplerinin televizyon sevdasının arkasında yatan sebep kuşkusuz halka hizmet aşkı değil. Hem reklam kapıp para kazanma hevesi, hem de ‘Televizyon güçtür’ felsefesiyle etiket yaratıp kendini gösterme isteği. Bu furyada gemisini yürüten kaptan!

Acun Ilıcalı’nın, Beşiktaş muhabirliğinden TV 8 patronluğuna kat ettiği yol da, bu kaptanlık durumunun akıllara durgunluk veren başarılı bir örneği.

Her ne kadar yaptıkları, ‘İnsanların bakmalarına yönelik iş yapmış, görmelerine yönelik değil’ diyen Ümit Aktan tarafından ‘Trafik kazası’ şeklinde tanımlansa da Acun, programlarına gösterilen ilgi sayesinde bu günlere gelmiş durumda.

2005 yılında kurulan Acun Medya tarafından

Yazının Devamı

‘Karagül’den ‘Su ve Ateş’e Özcan Deniz Fırtınası…

14 Kasım 2013

Önce ‘Ya Sonra’ dedi… Evlilik ve ilişkiler üstüne düşündürdü. Ardından Güney Kore’den esen rüzgârla ‘Evim Sensin’ söylemini yaratıp aşkı ve zamansız ayrılığın hüznünü tattırdı. Seyirci ezberine hitap etme akılcılığında son olarak ‘Su ve Ateş’te karar kıldı. Törelerin acımasızlığını masum aşkın çaresizliğiyle buluşturdu.

‘Asmalı Konak’la televizyonda unutulmaz bir yer edinen, son dizi çalışması ‘Karagül’de bir görünüp Halfeti’nin Fırat sularında, geri dönüş kapısını açık bırakarak, kaybolan Özcan Deniz denince akla gelen o kadar çok şey var ki…

Müzik, televizyon, sinema, senaristlik, yönetmenlik, oyunculuk, yapımcılık… Bunlar onun, kendini ‘tam kıvamında’ hissettiği yıllarının verimli ürünlerine olanak sağlayan alanlar. Ama bunun ötesinde Özcan Deniz denince akla gelen en önemli olgu, aşkı ve acıyı harmanlayarak sunma durumu!

Bunu öyle kendine özgü bir dille yapıyor ki, isteyen istediği kadar eleştirecek bir yön arasın… Senaristliğine veya yönetmenliğine bir kulp takmaya uğraşsın… Daha olmazsa feodal duruşluluğundan girip oyunculuğunun, yapımların içeriğine ters düşen ‘ağır abi’ ayrıntılarına takılsın… Yetmezse 'Altın Bamya' için didiklesin... Neticede; doğunun sertliğini,

Yazının Devamı

‘KAYIP’ ŞAŞIRTMAYI SÜRDÜRÜYOR!

11 Kasım 2013

Ekrana çıktığı günden bu yana yayın günü ve saatiyle oynanmaktan yeterli ilgiyi yakalamasına fırsat kalmayan ‘Kayıp’, izleyicisini bu sirkülasyonla hem şaşırtıyor hem de kızdırıyor. Tabi bu meyanda diziye de fazlasıyla zarar veriliyor.

Oysa daha ekrana çıkartmadan özel bölümle tanıtımı yapılarak diğerlerine oranla daha çok önem verildiği düşüncesi yaratılmıştı. Ancak yeni dizisine bu ayrıcalıklı yaklaşımı gösteren Kanal D, aldığı sonuçlardan memnun olmayınca durum çabucak değişti.

Cuma gecesi birinci kuşakta başlayıp sonrasında ‘Yalan Dünya’nın ardına atılan diziye, reytinglerine güvenen Beyazıt Öztürk’ün resti çekmesi neticesinde, ‘Beyaz Show’un yayın saatinin erkene çekilmesiyle yeniden yol göründü. Böylece Cumartesi’ye alındı… Ama bir var bir yok ekran macerasıyla henüz yedi bölümdür yayınlanması kısmet olan yapımın ‘Arka Sokaklar’ın ardından verilmesi de içe sinmedi. Zira Cuma günü ilk 10 içine giren ‘Kayıp’ bu değişimle birden bire eski sıralamasını kaybediverdi.

Gözden çıkartmaya hazırlanılan tüm dizilere yapıldığı gibi ‘Nereye koysak da yayınlasak, nasıl yapsak da başımızdan savsak’ politikasının yarattığı ‘ara-bul’ durumuna inat, gizemlerle örülü yapımı takip

Yazının Devamı