Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Yazılı basının internet medyası karşısında gittikçe gerilediği günümüzde, televizyon dünyasında da dengeler değişiyor. Özgür yayıncılıkla devlet bağımlılığı keşmekeşi yaşayan TRT’yi saymazsak, Ulusal kanallar arasındaki rekabetin yanı sıra pıtrak gibi çoğalan yerel kanallar da kendilerini göstermek için eskiye oranla daha fazla gayret sarf etmekte.

Tıpkı sayıları 72’yi bulan(hâlihazırda artmış olabilir) işlevsiz siyasi partilerimiz gibi mantar misali çoğalarak sayıları bildiğim kadarıyla 560’a yaklaşan kanal sahiplerinin televizyon sevdasının arkasında yatan sebep kuşkusuz halka hizmet aşkı değil. Hem reklam kapıp para kazanma hevesi, hem de ‘Televizyon güçtür’ felsefesiyle etiket yaratıp kendini gösterme isteği. Bu furyada gemisini yürüten kaptan!

Haberin Devamı

Acun Ilıcalı’nın, Beşiktaş muhabirliğinden TV 8 patronluğuna kat ettiği yol da, bu kaptanlık durumunun akıllara durgunluk veren başarılı bir örneği.

Her ne kadar yaptıkları, ‘İnsanların bakmalarına yönelik iş yapmış, görmelerine yönelik değil’ diyen Ümit Aktan tarafından ‘Trafik kazası’ şeklinde tanımlansa da Acun, programlarına gösterilen ilgi sayesinde bu günlere gelmiş durumda.

2005 yılında kurulan Acun Medya tarafından yapılan her işin tuttuğu gözle görülür bir gerçek. Adam satmayı biliyor, olay bu. Destek, mestek tabi büyük etken. Lakin bu başarıda esas olan, izleyicinin büyük kısmının, görmek veya sorgulamak gibi bir kaygısının bulunmayışı! O da bu basitlikten alabildiğine faydalanıyor işte.

Dolayısıyla Acun’un bir kanal almasını ‘Acun Ilıcalı televizyon alıp program yapıyorsa ülke bayağı bir dertte demektir’ şeklinde eleştirip olayı kişiselleştirmekten ziyade bu durumun yaratacağı yan etkileri, TV 8’in yayıncılığına odaklanarak irdelemek daha doğru olacaktır. Zira Acun’a gelene kadar kimler neler yapıp, ne masallarla milleti oyalıyorlar…

ACUN’UN ‘EĞLENCE’ KANALININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Yedi senedir yaptığı programlarla yüksek reytinge ve tabi ki paraya kavuşan Acun, 2014’te sezonu başlatacağı TV 8’de ‘Mutluluk Veren Kanal’ sloganıyla yola çıkacaklarını belirtip ‘İnsanları üzen, demoralize eden bir yayın yapmayacağız’ diyor. İşte asıl dikkat edilmesi gereken ayrıntı bu sözlerde gizli.

Haberin Devamı

Acun neyi işaret ediyor? Bu ne demek? Artık yayıncılıkta yeni bir evre mi başlatılıyor?

Diğer kanallar insanları üzüyor, mutsuzluk mu veriyor da Acun eliyle bunun aksi mi yapılacak?

En önemlisi onların yayınlarında nasıl bir demoralize durumu yaşanmakta? Her karesinde toplumu bozacak ayrıntılar cımbızla aranan diziler mi insanların moralini bozuyor, haberler mi, spor veya tartışma programları mı? Yoksa hepsi birden mi demoralize ediyor?

Kanalında kendi yaptığı programların yanı sıra, sit-com, talk show ve yarışmalar olacağını söyleyen Acun’un, eğlenceli programların dışında başka bir akışa yer vermeyecekleri müjdesinin düşündürdüğü şey tam da bu sonuncusu!

Ekrana bön bön bakıp onun bunun sergilediklerini boş kahkahalar ve kısa mesajlarla kalkındırmak yerine az buçuk kafa çalıştırmaya yönelik her şey insanı, olan biten hakkında düşündüreceğinden üzebilir, yeri gelir demoralize eder sonuçta.

Haberin Devamı

Aslına bakarsanız ne sansürlü dizilerin ne de ekrana çıkmasına izin verildiği kadarıyla haberlerin yaşamdakinden daha fazla üzücü bir yanı yoktur. Ancak senaryoları ne kadar aksak olursa olsun, neticede dizilerin bir kısmında güncele dair taşlamalar, üstü kapalı mesajlar verildiği de malum. Ne kadar önemsenmese bile bunlar inceden inceye bilinçaltına işlenmekte.

Eh bu durumda da, öyle iğneleyici mesajlarla, beyin uyarıcı bilgi masajlarıyla, bazılarını üzen görüş açıcı dizilerle uğraşmak yerine, sürekli kendini tekrarlayan, diktatör baba nasihatçiliğine soyunan, sabun köpüğü konularıyla izleyiciyi sessizlikleriyle meşhur kuzucuklar yerine koyan, masrafsız-kolaycı sit-com’lar elbette ki tercih sebebidir! Maksat, yayıncılık yapılırken düşünceden üzüntüye geçiş olmasın. İnsanlar sit-com rehavetinde kalsın.

Haberlere bir bakın hele… Kıyısından köşesinden de olsa, yeri geldiğinde penguenlerle geçiştirilse de yaşanan olumsuzlukları, soygunu-vurgunu, kadın katline karşı acizliği ve cümle negatif söylemi ekrana getirmekte. Sabah haberlerine izleyici mesajlarıyla ortaya konan tepkileri, görüş katılımıyla yaratılan kamuoyunu hiç saymıyorum. Yani haberlerin mutsuzluk getirme ihtimali her daim mevcut. Bu gelişme sonucunda ‘Vay halimize’ dememek mümkün olmadığına göre haberleri boş geçip ‘Yetenek Sizsiniz’deki Türkiye’nin müthiş yeteneklerinden haberdar olmak daha iyi değil mi? İyidir, iyiii…

Spor programları da aynı durumda. Siyasetin sporla iç içe geçtiği, şikeli mikeli, ihaleli mihaleli, taraflı hakemli ortamda zaten adam gibi spor sergilenemeyeceğine göre yorumlanacak bir şey kalmıyor ki geriye, spor programına ihtiyaç duyulsun. Haa… İlle de spor olsun diyorsan izlersin paşa paşa ‘Survivor’… Sporun âlâsı, tartışmanın muallâsı… Her şey kurgu dâhilinde yapımcı hâkimiyetiyle yürütüldüğünden gerçek kalp kırma, üzülme gibi durumlar da yok.

Tartışma programları derseniz, suni pompalanan sorunlar hakkında hem havanda su dövülüyor, hem de moderatörlüğü kavgacılıkla özdeşleştirenler sayesinde ağız dalaşının ötesine geçilemiyor. Boşa vakit kaybı. Onun yerine koy en babasından bir talk show… O talk’sun… Bu talk’sun… Sen talk… Tok tok talk… Şovu da üste hediye. Değer mi hiç üzülmeye?

Değmez! Düşünmeye, sorgulamaya, haberdar olmaya değmez. Üç günlük ömürde bilinçli bir izleyici olma gayretine, doğruyu-eğriyi irdelemeye hiç değmez. Lay lay lom ekrana bakmak dururken ne gerek var üzülmeye değil mi? Ağrısız başım, kaygısız vatandaşım…

ACUN TÜRÜ YAYINCILIĞIN NEGATİFLERİ…

Şimdi denebilir ki, isteyen istediğini seçer… Kimi, Acun’la bulutlar üstünde süzülür… Kimi, diğerlerini izler üzülür… Yani ‘özel yaşam’da herkes tercihini yaşar. Yaşasın yaşamasına ama uzun vadede geneli etkileyecek yayıncılıkta doğabilecek negatiflikleri düşününce, kazın ayağı öyle görünmüyor.

Bir kere insanımız kopyacılığa ve vur deyince öldürmeye fazlasıyla meyillidir.

Nasıl ki siz bir şey yazarsınız bir bakarsınız ertesi gün kopyacının biri alır sizin işaret ettiğiniz konuyu kendi fikriymiş gibi sunarak dibe vurur… Acun’un yayıncılık taktiği de tutarsa, birilerine cazip gelecektir. Taklit taklidi doğuracak, mutluluk uyutmasında işin suyu çıkartılacaktır. Zararı ne mi olur? Yayın anlayışında tek TV günlerinden de geriye gidilir!

İnsanları düşünmekten uzaklaştıran ve kalıplaştıran yönlendiricilik misyonunu bu tür yapımlarla tavana zıplatan kontrollü ekranlar, iyice ‘aptal kutusu’na dönüşür. Okul dizileri gençleri bozuyor denir. Bunlar pat buharlaştırılır. Aşk dizileri, gençleri evlilik dışı ilişkiye özendiriyor denir. Tez kaldırılır. Absürt komedilerin mesaj bombardımanından girilir, burnundan çıkılır. Ortada sadece dandik mahallelerin, yapmacık ailelerin samimiyetsizliği, dayatmacılığı kalır.

Dahası, ‘Kendi programını kendin yap’ durumu, dışarıdan kanallara iş hazırlayan yapım şirketlerini de sekteye uğratacaktır. Her kanal kendi programını yapmayı avantajlı bulmaya başlayınca, kaliteye gösterilecek özen daha düşeceği gibi yapımlarda tekelleşme ve tek tipleşme de olumsuz yüzünü tam gösterecektir.

Velhasıl özel kanal-özgür kanal durumunda mutluluk vermek-bulmak üzere çıkılan yol, izleyici açısından bir süre sonra hüsran yaratırken televizyon sektöründen ekmek yemeyi de şimdiye oranla zorlaştıracaktır. Her ilacın yan etkisi var ya, işte bu negatiflikler de o hesap.

TV 8’in ‘Mutluluk Veren Kanal’ olma amacıyla ilgili analizimizde söylenecek son söz, en büyük hedefi kanal satın almak olan Acun’un bu yayıncılık hayalinin prototipinin uzun süredir zaten ekranda hüküm sürdüğü…

Yılların adım adım yükselttiği popülaritesini, şimdilerde haftanın iki gecesi ‘Yetenek Sizsiniz’le, iki gecesinde de ‘O Ses Türkiye’yle boy gösterip reytingleri toplayarak coşturan Acun, bununla da kalmayıp Acun Medya yapımcılığındaki ‘Üç Adam’ talk show’uyla yeni kanalının zemin yoklamasını yaptı adeta. Yani Acun bu işte deneyimli.

Bir ilave… Çoğunluğu dişe dokunmayan yeteneklerle, finalin ardından kaybolup giden O Ses’lerle diğer kanalların yüksek maliyetli dizilerine fark attığını düşünürsek, Acun’un sahibi olduğu TV 8 için çizdiği rotanın başarısının çok sürpriz yaratmayacağını ve izleyici tercihinin nasıl ustaca yönlendirildiğini de kavramış oluruz. Bunun ötesinde eleştirmek boş laf.

Akılcılığıyla şapka çıkarttıran Acun’un kanalı, tüm yan etkilerine rağmen mutluluğu salt eğlencede yakalayanlara ve yakalatanlara hayırlı olsun.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal