Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Ekrana çıktığı günden bu yana yayın günü ve saatiyle oynanmaktan yeterli ilgiyi yakalamasına fırsat kalmayan ‘Kayıp’, izleyicisini bu sirkülasyonla hem şaşırtıyor hem de kızdırıyor. Tabi bu meyanda diziye de fazlasıyla zarar veriliyor.

Oysa daha ekrana çıkartmadan özel bölümle tanıtımı yapılarak diğerlerine oranla daha çok önem verildiği düşüncesi yaratılmıştı. Ancak yeni dizisine bu ayrıcalıklı yaklaşımı gösteren Kanal D, aldığı sonuçlardan memnun olmayınca durum çabucak değişti.

Cuma gecesi birinci kuşakta başlayıp sonrasında ‘Yalan Dünya’nın ardına atılan diziye, reytinglerine güvenen Beyazıt Öztürk’ün resti çekmesi neticesinde, ‘Beyaz Show’un yayın saatinin erkene çekilmesiyle yeniden yol göründü. Böylece Cumartesi’ye alındı… Ama bir var bir yok ekran macerasıyla henüz yedi bölümdür yayınlanması kısmet olan yapımın ‘Arka Sokaklar’ın ardından verilmesi de içe sinmedi. Zira Cuma günü ilk 10 içine giren ‘Kayıp’ bu değişimle birden bire eski sıralamasını kaybediverdi.

Haberin Devamı

Gözden çıkartmaya hazırlanılan tüm dizilere yapıldığı gibi ‘Nereye koysak da yayınlasak, nasıl yapsak da başımızdan savsak’ politikasının yarattığı ‘ara-bul’ durumuna inat, gizemlerle örülü yapımı takip etmekte direnen seyirci kitlesi en sonunda günler arasında dolaşmaktan bunalıp ortadan kaybolacak derken, sık sık ortalıktan kaybolan dizi ‘Karadayı’nın egemenliğindeki Pazartesi gecelerine alındı.

BU DİZİ BEĞENİLMEZ Mİ?

Bu gün değişiminin yarattığı kafa karıştırmacılığında beni şaşırtan ve aklıma takılan konu, çekim temposunun yoğunluğuyla ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisini geçip başrol oyuncularından Mete Horozoğlu’nu bile şaşırtan ve yoran yapımın, ona gösterilen izleyici ilgisini yeterince yakalayamamış olması.

İzleyicinin alıştığı başı sonu belli senaryoların aksine, kahramanlarının ‘matruşka bebekler’ gibi görünen kişiliklerini açtıkça yeni bir gizemle karşımıza çıktıkları ‘Kayıp’ta olayların nasıl gelişeceğinin belli olmaması dizinin şaşırtmacalı yönü! Zaten öykü düzeninde de her an bir sürpriz yaratma havasına sahip olan yapımın izlenilebilirliği de buradan gelmekte.

Haberin Devamı

Başlangıç bölümünde suçluyu işaret ediyor gibi görünerek olay çözümlemesine yönelen bir yol tutturmasına karşın ilerleyen bölümlerde, suç ve suçlu konusunda düşündürmeye başlayarak, akıl oyunlarına dönüşen ‘Kayıp’ta dedektif olmadığı halde dedektiflik yapan Mehmet ile arkadaşlıkla sevgililik ikileminde gidip gelen Özlem arasında yaşanan duygusal gelişmeler… Falko’nun kötülüğüne karşın sevgi dolu yönünü ve mağduriyetini ortaya çıkartan geçmişindeki hapishane anıları… Hasan’ın özel yaşamı ve diğer karakterlerin perde arkası hep soru işaretleriyle dolu.

Bir noktaya varırken, tam da çözüme yaklaşıldı, ‘Kayıp’ bulunacak derken yeni bir bilmece çıkartılıyor izleyicinin karşısına. Bu şaşırtıcı gelişmeler ise ilk bölümlerin düşük temposu ve konu şaşkınlığının aksine diziye bir ivme ve yön kazandırmış durumda.

Yani sözün kısası, bazı mantıksızlıkları olsa da, karakterlerinin durumla ters düşen davranışları gibi aksaklıklar sergilense de, türündeki yabancı örneklerle rahatlıkla boy ölçüşebilecek yapıdaki ‘Kayıp’, yabana atılmamalı. Çünkü gerek teknik açıdan ve oyunculuk yönünden sergilediği başarıyla, gerekse kendini gittikçe geliştiren senaryo akışıyla izlenilmeyecek bir dizi değil!

Haberin Devamı

Dolayısıyla başlangıçta bir iki hafta izleyip yapımı sıkıcı bulanlar da yeni gidişattaki hızlı değişimle bu fikirlerinden vazgeçebilirler.

Hatta kim bilir belki de ‘Karadayı’nın çözümsüzlüğünden ve Savcı Turgut’un sürekli galip gelmesinden usanıp ‘Kayıp’ın çok yüzlü karakterlerinin sırlarla dolu dünyasında kaybolmayı bile tercih edebilirler.

‘KAYIP’ KAYIPLARA KARIŞMAMALI

‘Mesele göründüğünden çok daha karışık’ diyen Mehmet, olaylarda hep kendisinden bir adım önde olan içeriden birini bulmak isterken, her olayda hep bir adım önde olan Savcı Turgut’la cebelleşen ‘Karadayı’nın gücüyle baş edebilecek mi?

Yoksa bu sezon umduğu başarıyı yakalayamayıp hırsını, dizilerini oradan oraya savurarak çıkartmaya çalışan Kanal D’nin reyting politikasına kurban edilerek kayıplara mı karışacak?

Bu noktada her ne kadar, ‘Kayıp’ın zorlu çalışma yoğunluğu, Mete Horozoğlu’nun ve tüm kadronun rolüne yakışan duruşu, şaşırtmacalı öyküsü, stereo sesi, harika müziği veya takipçilerinden ziyade Kanal D’nin reyting tatmini söz sahibi olsa da, benim görüşüm sürekli günüyle-saatiyle oynanarak helak edilen ‘Kayıp’ın artık stabil bir yayın düzenine kavuşturulup hakkının verilmesi gerektiği ve kayıplara karıştırılması durumunda yazık edileceği yönünde.

Bir kez olsun reyting değil kalite ve izleyici arzusu göz önüne alınsa dünya batmaz ya… ‘Kayıp’ nasıl sergiledikleriyle şaşırtmayı sürdürüyorsa, dizileri reytinge göre değerlendirenler de bizi şaşırtıp ‘Kayıp’ı ekranda tutmalı!

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal