Davetlerde, partilerde devir değişti. Markaya, mekana değil, ev sahibine göre katılım oluyor. Kimisi ‘süs oyuncağı’ haline geliyor, kimisi ürün tasarlıyor
İki parti, iki gece ve iki ev sahibi üzerinden durumu örnekleyelim: W Lounge’daki Slim Status partinin ev sahibi Engin Altan Düzyatan ve ‘sesi’; El Beso’daki Braun Silk Epil’in ‘Unzip Your Legs’ partisindeyse ev sahibi Eda Taşpınar ve ‘bacağıydı’.
Düzyatan ses, tek cümlelik bir açılış konuşması yaptı ve sözü ‘Slim Status’ için çektiği ultra-kısa metraj vampir filmine bıraktı. Birkaç dakikalık film, ‘fragman’ tadındaydı, ne olduğunu anlamadan gitti bitti. Derken öğreniyoruz ki film ‘arkası yarın’ türündenmiş; ‘Zengin kafiye’ Altan Düzyatan filmi üçleyecekmiş. Partinin en havalı, en cool ismi, Düzyatan’ın filminde esas kızı canlandıran Müge Boz; en eğlenceli, en neşeli ismiyse sevgili kontenjanından, gecenin diğer ev sahibi, Özge Özpirinççi’ydi. Özge’nin ultra kabarık, ‘Foxy Brown’ saçları ve 80’ler dansları, partinin havasını değiştirdi.
Bir gece öncesine, El Beso’daki Braun gecesine dönelim. Kapıda ev sahibi Taşpınar bacak’ı temsilen iki dev sütun bacakla karşılandık. Ne hoş. Taşpınar bacak’ın açılış konuşması
Dot ekibinden bir iyi, bir kötü haber. İyi haber: Maçka G-Mall’un girişinde açtıkları mekan Pop-Up, ‘freelance’ takılmalar için yeni adres. Kötü haber: Kuşkusuz sezonun en iyi oyunu ‘Kutlama/Festen’ ‘muhtelif’ sebeplerden gelecek sezon olmayabilir
Pop-Up, az ve öz, işlevsel ve samimi bir yer. İşlevsel; çünkü sadece bir yeme-içme mekanı değil, aynı zamanda Dot ekibiyle tanışabileceğiniz, uzun uzun konuşabileceğiniz bir platform. Samimi; çünkü sadece bir Dot projesi değil; aynı zamanda ekibin mutfağından servisine bahçesinden müziğine bizzat ilgilendiği bir ‘aile müessesi’. Pop-Up’ta Murat Daltaban’ı bulmuşken, sahibinden ‘gelecek program’a dair bilgiler alıyorum: DOT’un yeni sezon projesi ‘Beautiful Burnout’. Boks ringinde geçen oyun için G-Mall’un üst kattaki yedinci salon tiyatroya dönüşecek. ‘Kutlama/Festen’in ise haziranda bitme; gelecek sezonda olmama ihtimali var. Sebebi Koleksiyon ekibinin alana dair başka projelerinin oluşu... Daltaban’ın sesinde en ufak bir kırgınlık yok. Ya da zarafetinden belli etmiyor.
Alt metni çözmek zor değil
‘Kutlama/Festen’ gibi görkemli, prodüksiyonu zor bir oyunun, dış etkenlerden ötürü ömrünün kısa süreli oluşuna itirazım
İnsanlar iki saat sonrasını bile kestirememeye başlayınca günler, haftalar sonrasına alınan/verilen rezervasyonların geride kalması sistemin kattık-larını sorgular oldu. Mekan sahipleri “Rezervasyon almıyo-ruz kardeşim” lafını söylemeden önce artık iki kez düşünmeli
‘Fantastic Man’ dergisinin Mr. David Beckham kapaklı ilkbahar/yaz 2011 sayısı, dergi fetişi olanlar için tahrik edici/ağız sulandırıcı bir obje. Temiz tasarım, cin fikir, ince detay ve ‘fantastik’ üslup. Derginin başlangıç bölümündeki münazara köşesinden yükselen soru şu: “Bir restoranın rezervasyon almaması doğru bir şey mi?” “Evet”çilerin başında Londra’nın rezervasyon gerektirmeyen iki popüler restoranı Polpo ve Polpetto’nun başındaki isim Russell Norman var. Norman, Londra restoranlarındaki rezervasyon adabının 10 yılın gerisinde kaldığını ve ‘hotel dining’ sıkıcılığında olduğunu belirtip, hayatın rezervasyonlara bağlı kalacak kadar sıkıcı olmadığını söylüyor. “Hayır” diyenlerin başındaysa Paris çıkışlı meşhur restoran, Marie Antoinette’in sahibi James ve John Whelan Kardeşler var. Gerekçeleri şöyle: “Her restoran açılırken zihinde mekan için ‘ideal müşteri’ çizilir ve bu müşteri profilini tutturmanın tek
Avrupa Yakası sakinleri için, Anadolu Yakası’na geçme/geçmeme hali ve karşı yakada oturan arkadaşları en büyük espri kaynağıdır. “Karşıya geçiyorum diye eşe dosta haber saldım”, “Tası tarağı topladım düştüm yollara” şeklinde sakız gibi uzayan geyiklere sarmadan sadede geliyorum. Hafta sonu Anadolu Yakası’nın gece hayatı test edildi, onaylandı. Sonuç şaşırtıcı: Beklenmedik rahatlık, sıfır makyaj ve ‘gizli keşif’ müzikler...
* Kadıköy Barlar Sokağı’nın tuhaf samimi, elegan salaş, fiyakalı ucuz halini oldum olası sevmişimdir. Sokakta uzun süredir değişiklik yok. Karga, Arkaoda, Teachers... Hepsi en az 10 yıllık mekanlar. Ticari kaygı gütmeyen, işi keyfe dökmüş adamların tekelinde. Bu durum da sizi rahatlatıyor. Kapı görevlisine, barmene, garsona takmadan/takılmadan eğlenmenize bakıyorsunuz.
* Karga’da kılavuzu karga olanın burnu iyi müzikten çıkmıyor. Tek başınıza gidin, bara kurulup bir bira isteyin. Birinin eksikliğini hissetmeden saatlerce tek başınıza güzel müzik dinleyebilirsiniz. Keşke, tıpkı arabanın radyosunda olduğu gibi, dinlediğim parçanın adı-sanı da bir ekrandan aksa...
*Masalarda genelde bira, geç saatlere doğru viski var. Kokteyllerin emsali pek
En son ne zaman karşınızdaki insanın secerisini didiklemeden, imajını yoklamadan sadece hislerinize kulak verip birinden hoşlandınız? İmaj tazelemek için ilişkiye başlayanlar, normal fotoğrafın ardında ille de arıza arayanlar... Yeni nesil ilişki okuma seansı sizi ilişkiden soğutabilir
Erkek, 20’sinde cool; 30’unda özgür; 40’ında evine ve ailesine bağlı; 50’sinde fit; 60’ında zengin; 70’inde sağlıklı; 80’inde ‘hayatta’ olmak ister. Ben henüz ‘cool’ görünme evresinde debelenirken ‘özgür’ seviyesine ulaşmış bir arkadaşım geçenlerde ‘parlak’ bir fikir attı ortaya: “Olay basit. Sevgili yapacaksın. Aşık ol ya da olma fark etmez; kızlar seni yanında başka bir kızla gördüğü an daha çekici bulurlar.” “Nasıl yani?”, “Oğlum, bir ürün yıllardır vitrinde öylece duruyorsa bir bit yeniği aramaz mısın?, ‘Kimse almadığına göre bir bildikleri var’ demez misin? Kızlar da aynen böyle düşünüyor.
Geçen gün Bahar’ın kız arkadaşlarıyla yemek yedik. Kız kıza muhabbet ederken çözdüm olayı. Uzun süredir sap takılan erkeğe outlet raflarına düşmüş defolu ürün muamelesi yapıyorlar.”
İster 30’unda olsun ister 50’sinde kız muhabbetlerine kulak kabartıp kendine ders çıkaran yarım akıllı
Bugün karşılaştırmalı edebiyat günü. Havada THY ile Pegasus; karada Otto ekibiyle kadın taksi şoförü; gecelerde ise ‘genç patronlar’ Emre Çapa’yla Rüzgar Çetin yan yana, karşı karşıya
Karşılaştırmalı ‘çiçeği burnunda’ işletmecilik : Çapa Jr. vs Çetin Jr.
Taşıdıkları soyadlarıyla gece hayatında kendi jenerasyonlarının en popüler isimleri haline gelmiş Emre Çapa ve Rüzgar Çetin, peşi sıra açtıkları mekanlar, Minyon ve Rook’la, başarılarını ispatlama derdinde. Rook resmi açılış partisini geçen cuma yapınca, sıcağı sıcağına iki taze genç patronu ve mekanlarını mercek altına almak farz oldu.
Lokasyon: Çapa’nın Minyon’u W İstanbul’un alt katında, Akaretlerin kalbinde. Rook ise Şişhane’de Big Chefs-IKSV Salon arasında. Minyon şehre daha hakim; Rook ise iki arada, bir derede. Minyon: 5/5, Rook: 4/5
Yeme-içme: Minyon’un mönüsü ufak dokunuşlarla klasik tatlara yeni bir hava vermiş, farklılık vaat ediyor. Rook ise klişelere boğulmuş, klasik bir bistro-cafe-barda olması gerekenleri harfi harfine içeren bir mönüye sahip. Minyon: 4/5, Rook: 2/5
Kylie Minogue’un geçen ay başlayan 'Aphrodite' turnesini Londra ayağı sebebiyle O2 Arena’dayım. Kylie ne yapar/ne yapamaz? 'Keşke'siyle, 'iyi ki'siyle, bol klişeli konserden notlar...
Kylie güzel kıvırır: Konserin ilk kısmında, şov gereği Kylie üzerinde edepli bir dansöz kıyafeti, dansçı ekibin ortasına geçip kıvırdı, durdu. “Kıvır kıvır ziller elinde”lik bir durum yoktu. Yine de bayan popo ve muhteşem bacağı kıvırırken canlı canlı izlemek ‘ölmeden önce yapılması gereken’ bir deneyim. Devamındaki Ortadoğu esintileri, ‘Sex and the City 2’de kötü parodileri hatırlattı.
Kylie tek başına merdivenden inemez: Hemen hemen her parça öncesi ağır ağır sanat güneşi misali sahnenin arka kısmından yükseliyor. Vokaller parçayı ısıtmış önüne koymuş, dansçılar çoktan yol almış yürümüş, kan ter içinde kalmış, Kylie’ye de iki kuple durduğu yerden şakımak, kalanına da merdivenden inip sahneden devam etmek kalıyor ama merdivenin başına yaklaşınca bir duruyor. İlle de dansçı elinden tutacak, Afrodit havasında ağır ağır inecek o merdivenlerden. Merdiven fobisi mi yoksa düşme korkusu mu var bilemedim.
Çok iyi ‘back vokal’ yapar/sahnedeki danslara eşlik eder: Bir ara kendimi Hannah
Malum aylardan mayıs, haziran; mevsimlerden yaz konserleri. Sağımızda Amy, solumuzda Bon Jovi, bütün yaz havamızdan geçilmeyecek. Canlı canlı bir Bono&Zülfü Livaneli düeti, ‘Yiğidim Aslanım’a tanıklık etmiş toplumun bireyi olarak bu yaz konserlerinde görülesi düetler listesini çıkardım. Buyrunuz:
Amy Winehouse feat. / Yıldız Tilbe ‘Kafam hafif dumanlı / Rehab’
Amy sahnede, saç arasına sakladığı uyuşturucusunu ararken, bir anda Yıldız Tilbe sahneye fırlasa, Tilbe o meşhur ‘tir tir titredim’ dansını yaparken Amy, Tilbe’nin meşhur şarkısı ‘Kafam hafif dumanlı’yı söylese, birlikte omuz omuza, sarmaş dolaş ‘Rehab’i söylereyek devam etseler, Tilbe “I said no no no” kısmında kendin geçercesine ‘tir tir titrese’.... (Yer: Maçka Küçükçiftlik Parkı, Tarih: 20 Haziran)
James Blunt feat. / Ferhat Göçer ‘Goodbye My Lover / Cennet’