En son ne zaman karşınızdaki insanın secerisini didiklemeden, imajını yoklamadan sadece hislerinize kulak verip birinden hoşlandınız? İmaj tazelemek için ilişkiye başlayanlar, normal fotoğrafın ardında ille de arıza arayanlar... Yeni nesil ilişki okuma seansı sizi ilişkiden soğutabilir
Erkek, 20’sinde cool; 30’unda özgür; 40’ında evine ve ailesine bağlı; 50’sinde fit; 60’ında zengin; 70’inde sağlıklı; 80’inde ‘hayatta’ olmak ister. Ben henüz ‘cool’ görünme evresinde debelenirken ‘özgür’ seviyesine ulaşmış bir arkadaşım geçenlerde ‘parlak’ bir fikir attı ortaya: “Olay basit. Sevgili yapacaksın. Aşık ol ya da olma fark etmez; kızlar seni yanında başka bir kızla gördüğü an daha çekici bulurlar.” “Nasıl yani?”, “Oğlum, bir ürün yıllardır vitrinde öylece duruyorsa bir bit yeniği aramaz mısın?, ‘Kimse almadığına göre bir bildikleri var’ demez misin? Kızlar da aynen böyle düşünüyor.
Geçen gün Bahar’ın kız arkadaşlarıyla yemek yedik. Kız kıza muhabbet ederken çözdüm olayı. Uzun süredir sap takılan erkeğe outlet raflarına düşmüş defolu ürün muamelesi yapıyorlar.”
İster 30’unda olsun ister 50’sinde kız muhabbetlerine kulak kabartıp kendine ders çıkaran yarım akıllı erkekten korkacaksın. Olayı çözmüş olmanın verdiği uzman kişi edasıyla kadın-erkek ilişkilerini iskonto mal, sezon sonu ürün, ‘limited edition’ üzerinden anlatırken yanımızdan ‘50’sinde fit’ kategorisinden bir sosyetik abi geçti. Uzun zamandır tek tabanca partilerde boy gösterdikten sonra takmış koluna genç ablayı, keyfi yerinde. Bize dönüp “Uzun süre yalnız gözüktüm. İmaj tazeleme olayı...” deyince irkiliyorum. ‘Millet alışverişte görsün’ hesabı ilişkilerde erkeğin amacı belli: Kendini daha ulaşılmaz kılıp, talebini artırmak... İnsanların birbirinden hoşlanıp birlikte olması bu kadar zor olmamalıydı. Bir yerde yanlış yapılıyor ama nerede?
Bir de kadından dinleyin
Hikayeyi bir de ‘50’sinde fit’in yeni çıtır sevgilisinden dinleyelim. Çıtır sevgili, kız arkadaşına ilk buluşmada yaşananları aktarmak üzere buluşur: “Ajans sahibi...”, “İyiymiş”, “Galata’da oturuyor”, “Süper”, “Yakışıklı, mütevazı, cool, hem özgür hem çevresine bağlı...” “Madem kusursuz biri. O derece mükemmel... Neden yalnız?” Ve bir anda dedektifliğe soyunulur: Gecede sekiz kez telefona baktı, acaba başka sevgilisi mi var? Bir ara eli cebinden çıkmadı. Acaba kendini mi okşuyordu? Tuhaf fantezileri mi var? Erkek garsona fazla gülümsemişti. Acaba erkeklerden mi hoşlanıyor? Johnny Depp için ne dediğini hatırla! Evet, evet kesin eşcinsel!... Sonuç aynı: İnsanların birbirinden hoşlanıp birlikte olması bu kadar zor olmamalıydı. Bir yerde yanlış yapılıyor ama nerede?
HADİSE MANZARALI ASTORIA’NIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Kitchenette Astoria’nın yolayakın masalarından birine oturmuş, karşımdaki Hadise manzarasına bakıyorum. Hadise’nin “Aşk kaç beden giyer?” sorusuna yine bir soruyla cevap vermek isterim: “Ayrılık acısı kaç kilo çeker?” Ayrılık acısı çeken kadının gazabından korkun. Yapamayacakları şey yoktur. İçten içe “Canım yandı. Canın yansın” dürtüsüyle, her şey tamamen tesadüfler zincirinden ibarettir. Evinin karşısında dev posterini astırmak; tesadüf. Aynı gün, aynı saatlerde, birbirine ‘bağırsan duyulacak’ mesafede albüm tanıtımı yapmak; tesadüf. Fotoğrafın yerine eski kız arkadaşımın meşhur eli belinde, kaşlar çatık, ‘Yine ne haltlar karıştırıyorsun?’ bakışıyla gözlerini bana dikmiş fotoğrafını yerleştiriyorum. Kendimi oturduğum yere mahkum ediyorum. Sonuç: Uyanmak istediğiniz ama beceremediğiniz kabus gibi...