Kylie Minogue’un geçen ay başlayan 'Aphrodite' turnesini Londra ayağı sebebiyle O2 Arena’dayım. Kylie ne yapar/ne yapamaz? 'Keşke'siyle, 'iyi ki'siyle, bol klişeli konserden notlar...
Kylie güzel kıvırır: Konserin ilk kısmında, şov gereği Kylie üzerinde edepli bir dansöz kıyafeti, dansçı ekibin ortasına geçip kıvırdı, durdu. “Kıvır kıvır ziller elinde”lik bir durum yoktu. Yine de bayan popo ve muhteşem bacağı kıvırırken canlı canlı izlemek ‘ölmeden önce yapılması gereken’ bir deneyim. Devamındaki Ortadoğu esintileri, ‘Sex and the City 2’de kötü parodileri hatırlattı.
Kylie tek başına merdivenden inemez: Hemen hemen her parça öncesi ağır ağır sanat güneşi misali sahnenin arka kısmından yükseliyor. Vokaller parçayı ısıtmış önüne koymuş, dansçılar çoktan yol almış yürümüş, kan ter içinde kalmış, Kylie’ye de iki kuple durduğu yerden şakımak, kalanına da merdivenden inip sahneden devam etmek kalıyor ama merdivenin başına yaklaşınca bir duruyor. İlle de dansçı elinden tutacak, Afrodit havasında ağır ağır inecek o merdivenlerden. Merdiven fobisi mi yoksa düşme korkusu mu var bilemedim.
Çok iyi ‘back vokal’ yapar/sahnedeki danslara eşlik eder: Bir ara kendimi Hannah Robinson ve Alexandra Segal (Kylie’nin back vokalleri) konserinde hissetmiş olabilirim. Sağa doğru eğiliyor, dansçılara 80 takla atıyor; kolunu havaya kaldırdığı gibi dansçılar uçmaya başlıyor. Gerisi “falan filan.”
Biblo duruşunu hiç bozmaz: Yüzünden ‘Emel Sayın’ gülüşü, vücut dilinden ‘Gülben Ergen’ yapaylığı hiç eksik olmaz.
Kylie’den güzel ‘teyze’ olur: Atlattığı kanser sonrası 42 yaşında olduğunu belli ediyor. Hafif sarkmış gıdısı, çocuk sahibi olmamanın getirdiği gamsız hava ve tüm seksiliğine rağmen edepli duruşu ve gülümseyişiyle yaşlandıkça Kylie’den güzel teyze olur. Teyze de iyidir, candır, anne yarısıdır.
KylIe’ye dair ‘keşke’ler/ ‘iyi ki’ler:
“Keşke”: 80 sonlarındaki, ilk çıktığı o üstü başı ‘trash’ halinden kurtulup ‘50’sinde çıtı pıtı bir prenses’ figürüne hiç dönüşmeseymiş; B sınıfı filmlerde yer alıp, kötü dans parçaları yapıp bir ‘kült’ kraliçeye dönüşseymiş...
“İyi ki”: Müzisyeninden dansçısında prodüktöründen back vokaline kusursuz bir ekibin eline düşmüş, Kylie’ye de şovun bir parçası gereği, gülümsemek ve sahneden dönen olaya eşlik etmek düşmüş.
Milyon dolarlık turnelerde pek sevilen BEŞ klişe
* Şarkının sonunda “Bakın yan profilden ne güzelim” pozu verirken, mikrofonu iyica havaya kaldırır, son nakaratı iyice uzatır ve birden ışıklar söner.
* “İstanbul Arena hadi elleri görelim” “O2 London. Make some noise!” lafları ve seyircilerin kendinden geçisi...
* Sırf seyirciyle iletişim kurmak olsun diye yapılan karşılıklı ses atışmaları, starın çıkardığı sesi birebir tekrarlama çabaları. Kylie: “Huhuhuhuuu” Seyirci: “Huhuhuhuuu”, Kylie: “Trimtrimtrminihanım” Seyirci: “Tritritriminibambam”
* Yabancı star, konser sonu ille de bizim yerli ünlülere benzetilir (bakınız: Yazının ilk kısmı!) “O gülümseyiş ne öyle? Aynı Emel Sayın!” “Kıyafetler de olmamış ne olacak? Bildiğin Ziynet Sali” “Bir de cilveli olmaya çalışıyor sahnede. Oysa Nükhet Duru...”
* İlle de sahneye bir şey atılır. Tişört, çiçek, don, prezervatif... Kylie’ye atılan tişörtün üzerinde “Thank god, I’m fabolous” yazıyordu.