Sınav öne alınsın

23 Haziran 1999


Bir yılı aşkın süredir öğretmen ataması yapılmıyor. On binlerce gencin gözü kulağı tayinde. Araya seçimler girdi, atamalar durduruldu, derken şimdi de Devlet Memurluğu Sınavı (DMS) çıktı. Kimsenin sınavdan şikayeti yok ama zamanlaması çok önemli. Başvurular henüz başladı. Sınav 17 Ekim'de. Sonuçlar da kasım sonunda açıklanacak. Sınavı kazananlar arasından Milli Eğitim'in öğretmen seçip, göreve başlatması ise 2000 yılından önce mümkün değil...
Bu arada dersler boş geçmiş, gençler sabırsızlıktan kurdeşen olmuş, kimin umurunda. Ankara, sorunlara sorun katmanın ötesinde henüz bir iş yapmıyor. Adım gibi biliyorum ki, Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu da bu gecikmeden çok rahatsız! O halde hükümete, ÖSYM'ye düşen görev sınavları daha öne çekmek değil mi? Örneğin sınav temmuzda yapılıp, atamalar da ağustosta gerçekleştirilerek, öğretmenlerin okullar açılmadan göreve başlamaları sağlanamaz mı?..

İstanbul Üniversitesi
Aylardır İstanbul Üniversitesi'nde kıyametler kopuyor. Rektör Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, önce dincilerin, şimdi de bir grup öğretim üyesinin boy hedefi haline geldi. Dayatmacı ve diyalogdan uzak kişiliği ile pek çok kişiyi

Yazının Devamı

Fethullah ve Apo

22 Haziran 1999


Demirel'in Türkiye'ye en büyük armağanı(!) bekle gör politikası oldu. Kriz noktasına gelinceye kadar sorunları gözardı etme ve dallandırıp budaklandırma konusunda onun üzerine yok.
PKK konusunda da bu böyle oldu. Fethullah Hoca konusunda da. Son yıllarda Ecevit de ona benzedi. Ekonomiyi kilitleme noktasına getiren sanki kendisi değilmiş gibi, o da "kıvırtıp" duruyor. Tıpkı Fethullah Hoca konusunda olduğu gibi...
Son 20 yıldır gazeteci olarak eğitim kurumlarını ve gençleri hep yakından izledim. Olup bitenleri önyargısız ve olabildiğince açık şekilde ortaya koymaya çalıştım. Dikkatimi çeken en önemli nokta, birilerinin eğitimi ve gençleri kullanarak güç odağı haline gelmeleriydi. Fethullah Hoca bunların en başını çekiyordu. Erbakan'lı MSP ve Refah Partisi de onlardan hiç geri kalmıyordu. MHP ise zaten oldum olası hep eğitimin içindeydi.
Eğitim kurumlarında Atatürkçü, laik, çağdaş olmak suç haline gelmişti. Fethullahçı, Refahlı, MHP'li olmayan birinin yöneticiliğe gelmesi, eskaza gelese de görevde kalması mümkün olmuyordu. Hikmet Uluğbay, bu konuda verilen kurbanların en sonuncusuydu. Eğitimi politikacıların, tarikatların etki

Yazının Devamı

Hayal kırıklığı

18 Haziran 1999


Eğitimin önemine gönülden inan birisi olarak fırsat bulduğumuz her ortamda bunu hatırlatıyoruz. 2000'li yıllara girerken en büyük hazinenin eğitim; terörün, yoksulluğun, irticanın, cehaletin panzehirinin eğitim olduğunu yılmadan usanmadan dile getiriyoruz.
Zaman zaman aşağıda bir örneğini sunduğumuz tepkiler de gelmiyor değil. İsterseniz önce mektubu okuyalım. Ardından değerlendirmesini hep birlikte yapalım:
"Bir eğitimci olarak gazetedeki yazılarınızı zevkle okur, televizyon programlarınızı takdirle izlerdim, taa ki kızım Amerika'dan Türkiye'ye dönüp iş aramaya başlayıncaya kadar. Türkiye'de TED Ankara Koleji'ni, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra, Amerika'da Michigan Üniversitesi Ekonomi bölümünde master yaptı. Yatırım ve finans konularında sertifika aldı ve bir yıl da iş tecrübesi kazandı. Ama, bu insana Türkiye'de uygun bir iş yok. Müracaat ettiği firmalardan bazıları cevap bile vermezken, bir kısmı ise "overqualified"sınız diye işe alamayacaklarını bildiriyorlar. Bunun üzerine çevremdeki gençlerin ne gibi işlere girdiğini incelemeye başladım. Mimarlar, mühendisler, tanıdığı olmayan işletme, ekonomi mühendisleri

Yazının Devamı

Değişen Güneydoğu

17 Haziran 1999


Geçen yıldan bu yana Güneydoğu'da pek çok şey değişmiş. Diyarbakır, Batman, Mardin caddeleri cıvıl cıvıl. Özellikle Diyarbakır'daki vitrinler İstanbul'un pek çok semtinden çok daha göz alıcı. Terörün bittiğine, biteceğine henüz kimse inanmasa da dikkat çekici bir rahatlama var. Geçen yıl güvenlik güçlerinin desteğiyle de olsa 16.00'dan sonra, şehirlerarası yolculuğa izin verilmezken, şimdi günün 24 saati yollar vızır vızır...
Başlatılan eğitim seferberliği ile çocukların tamamına yakını kazanılmış. Ama aynı şeyi büyükler için söylemek zor. Açılışlarda büyükler ya yok gibiydi ya da büyük bir kararsızlık içindeydiler. İstiklal Marşı söylenirken dudaklardaki kıpırtı ve yüzlerdeki ifade bunun en açık göstergesiydi...
Güneydoğu insanı belki de ilk kez gelecekten umutlu. GAP'la birlikte bölgenin kaderinin değişebileceğine onlar da inanmış gözüküyorlar. Geçen yıl bölgeye gittiğimizde "Politikacılar gibi siz de vaatlerinizi unutur, bir daha gelmezsiniz" diyorlardı. Oysa önceki gün peş peşe açılan öğretim birimleri ve benzeri çalışmalar, sadece devlete olan güveni değil, sivil toplum örgütlerine karşı duyulan kaygıları da ortadan kaldırmış gözüküyor.

Yazının Devamı

Güneydoğu'da bir gün

16 Haziran 1999


Diyarbakır, Ergani, Dicle, Hani, Batman, Midyat, Deyrul, Umur, Mardin.
Yukardaki isimlerden bazılarını belki de ilk kez duydunuz. Hepsi de Güneydoğu Anadolu'da. Dün sabah 05.00'te başlayıp gece yarısı noktalanan Demirelvari hızlı bir tempoyla bütün bu il ve ilçeleri gezdik. Açılışlar yaptık...
Hatırlayacaksınız Milliyet'in geçen yaz gerçekleştirdiği "Haydi Güneydoğu'ya" kampanyası vardı. Bu çerçevede "Şark'ı söylüyoruz" konserleri düzenlenmiş ve elde edilen gelirle Güneydoğu'ya eğitim yatırımları yapılacağını taahhüt etmiştik.
İşte dünkü açılış maratonu buydu. Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile birlikte gerçekleştirilen bu eğitim seferberliği meyvelerini vermeye başlamıştı. Bir bir açılan bilgisayar donatımlı eğitim birimleri, cehaletle savaşın ilk sivil tohumlarıydı.
Apo yakalanmış, asker bölgede denetimi sağlamış, sıra sivillere gelmişti. Onların da bir şeyler yapmaları gerekiyordu. İşte başta Milliyet ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı olmak üzere onlar da kollarını sıvamış, taşın altına elini koymuştu. Dün açılışı yapılan her merkezde, Güneydoğu için şarkı söyleyen tüm sanatçılara bir kez daha şükran duyuldu,

Yazının Devamı

Üniversiteler kaynıyor?

15 Haziran 1999


Harran Üniversitesi 7 yılda 5 rektör değiştirdi. Son rektörü Kocaeli Üniversitesi'ne sürgüne gönderildi. Kocaeli Üniversitesi'nin kurucu rektörü de İstanbul Üniversitesi'ne sürgün edildi. Sürgün yarışında İstanbul Üniversitesi de diğerlerinden geride kalmadı. O da iktisat hocalarını, Su Ürünleri Fakültesi'ne sürgün etti...
Benzer sürgün olayları üniversitelerde olağan hale geldiği için artık fazla dikkat çekmiyor. Rektörler öylesine yetkilerle donatılmışlar ki, o koltukta oturdukları sürece astıkları astık, kestikleri kestik. Sıkı mı birisi çıkıp da ne oluyor desin. Anında sürgüne gönderiliyor...
Bu arada kantarın topu öylesine kaçırılıyor ki, Kocaeli'de olduğu gibi bir üniversiteyi yoktan var eden rektörler bile bu işten nasibini alıyorlar. Bugün rektörlük makamında oturan rakipleri, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Atıf Ural'ı İstanbul Üniversitesi'ne sürgüne gönderirken acaba hiç sıkılmadılar mı? Bu bir alışkanlık haline getirilip bir sonraki rektör de bugünkü rektörü sürgüne gönderirse ne olacak?..
Yönetecilerin seçimle göreve getirilmeleri güya üniversitelere demokrasi getirecekti. Ama şu ana kadar görüldüğü kadarıyla hizipleşme

Yazının Devamı

Parasıza hücum!

14 Haziran 1999


Ortaöğretim kurumları seçme ve yerleştirme sınavı dün yapıldı. Sınava, ilköğretim kurumlarında öğrenim gören 316 bin aday katıldı. Geçen hafta sonu da yine aynı yaş grubunun yarıştığı kolejler sınavı vardı. O sınavda da 2 bin 200 aday yarıştı. Yani yüzde 1'i kadar bile değil. Eskiden aradaki makas bu kadar açık değildi. Anadolu liseleri için başvuranların üçte biri kolejler için de şansını deniyordu. Ama son yıllarda kolej ücretleri öylesine astronomik rakamlara yükseldi ki, veliler değil çocuklarını sınava sokup denemek, kolej sözcüğünü ağızlarına bile almaz oldular...
Turizm sektörü çöktü diye feryat figan ediliyor. Haklılar. Özel okulculuk da çöktü, ama kimsenin gıkı çıkmıyor. Başta okul sahiplerinin...
Türk eğitiminin daha iyi noktalara gelebilmesinin olmazsa olmaz kurallarından biri de devlet üzerindeki eğitim yükünün hafiflemesidir. Bunun yolu da yüzde 1.5 dolayındaki özel okul payının artmasıdır. Ama artacağına giderek azalıyor. Nedeni de açık: Pahalılık, duyarsızlık ve plansızlıklık...
Dünkü sınavda dikkat çeken noktalardan biri de Anadolu imam hatip liselerine alınacak öğrenci sayısının, fen liselerine alınanlardan üç

Yazının Devamı

Biraz duyarlılık!

11 Haziran 1999


Her yıl bir milyon 300 bin civarında çocuk doğuyor. Eğitimin yüzde 98.5'luk yükünü de devlet çekiyor. Böylesi bir ortamda bütün iyi niyetlere rağmen 75 yıllık cumhuriyet döneminde geldiğimiz nokta, kişi başına düşen 3.6 yıllık eğitim süresi...
10 milyon çocuk ve gencimiz, öğrenim çağında olmasına karşın okula gidemiyor. Yüzbinlerce gencimiz, üniversitelerde öğrenim görme yeterliliğine sahipken bu olanaktan yararlanamıyor...
Dünyanın bütün gelişmiş ülkeleri başarılı, yetenekli gençlerini nadide bir çicek gibi koruyup her türlü olanağı sağlarken biz heba olmaları için elimizden geleni yapıyoruz.
Parası olanın çok daha iyi eğitim olanaklarından yararlandığı, olmayanların ise tarikatların, terör örgütlerinin, fuhuşun, çetelerin kucağına düştüğü bir ortamda, Anayasal bir zorunluluk olmasına karşın maalesef devlet gençlerine yeterince sahip çıkamıyor. Ne barınmak isteyenlere yeterince yurt olanağı sağlıyor, ne de parasızlıktan kırılanlara yeterince burs veriyor.
Devletin bugün için üniversite öğrencilerine verdiği aylık burs 10 milyon lira. Bu parayla değil geçinmek, yol masraflarını bile karşılamak mümkün değil. Ama devle

Yazının Devamı