Yanlıştan dönülüyor

15 Temmuz 1999


Aslında YÖK'ün müdahalesi olmasa ÖSYM sınav bilmecesini çok daha rahat çözecek. Nitekim kendi inisiyatifindeki sorunları çözmede kararlı bir tutum izliyor. Başkan Toker, ağırlık orta öğretim başarı puanından kaynaklanan tereddütleri giderme konusunda yaptığımız çağrıya kulak verdi ve okulların ÖSS ortalamalarını açıklama kararı aldı. 5 bine yakın lise ve dengi okulun ÖSS ortalaması hafta sonunda açıklanacak. Sonrasında iş okullara kalıyor. Her okul ÖSYM kılavuzunda yayımlanan formül çerçevesinde her öğrencinin ağırlıklı OÖBP'nı rahatlıkla hesaplayabilir. Ama bu kez de yeni puana göre Türkiye sıralaması gerekecek ki, o da ayrı bir sorun!..
Bu işin en doğrusu: ağırlıklı OÖBP'nı da içine alan yerleştirme puanları ve buna göre düzenlenmiş yüzdelik dilimlerin açıklanması. Ancak ÖSYM "Zamanlama açısından mümkün değil" diyor. Üniversiteye giriş sınavını gerçekleştirsin diye kurulan ÖSYM'nin sırtına 100'e yakın kelalaka sınav yüklerseniz olacağı buydu. Lise eğitimini adeta katledecek olan gelecek yılın sınav tarihi de "aşırı yüklenme" gerekçesiyle 9 Nisan'a çekilmedi mi?..
Eğitim ve gençlik adına çok önemli gelişmeler oluyor. Milyonlarca öğerenci ve

Yazının Devamı

OÖBP skandalı!

14 Temmuz 1999


ÖSS sonuçlarını neresinden tutsanız dökülüyor. Açıklanan puanların kafa karıştırmaktan öte fazla bir anlamının olmadığını görmek için kahin olmaya gerek yok.
Bir puanda ortalama 3 bin kişinin yer değiştirdiği bir ortamda, alan ağırlıklı orta öğretim başarı puanı nedeniyle 15, 20 puana varan farklılıklar olacak. Dolayısıyla şu anda 12 bininci sırada bulunan birinin, yerleştirme sırasında 32 bininci sıraya düşmesi işten bile değil.
Kazananlar listesi açıklandığında, ÖSS'de ilk on bine giren bir aday A fakültesine giremezken, 30 bininci sıradaki bir başka adayın aynı fakülteyi kazanması, sadece kafaları karıştırmayacak, güven duygularını kökten sarsacak.
Ve işin en can alıcı noktası: Geçen yıla kadar orta öğretim başarı puanının yerleştirme puanına etkisi yüzde 8.2 düzeyindeyken, bu yıl yüzde 20'ye çıktı. 700'lü puan sisteminde 20 ile 40 arasında değişen OÖBP'nin fazla bir etkisi yoktu ama en yüksek puanın 160, 170 olduğu bugünkü sistemde, 20, 30 puan çok ama çok önemli...
Aday hele bir de geçen yıl herhangi bir fakülteyi kazandıysa, ağırlıklı orta öğretim başarı puanı yarı yarıya düşeceği için kaybı çok daha yüksek

Yazının Devamı

Şampiyon kimin?

13 Temmuz 1999


ÖSS'de üç puan türünde şampiyonluğu kazanan Gökhan Mumcu'yu, bütün Türkiye Fethullahçı okullardan Bursa Nilüfer Hatun Lisesi mezunu olarak tanıdı. İslami gazeteler de dünkü sayılarında "İşte başarı bu" diye bol bol fiyaka sattılar.
Ama Fethullah Hoca'nın iki farklı yüzü gibi, bu olayın da çok çarpıcı iki farklı yönü var. Fethullah Hoca nasıl takiye yapıyorsa, okulları da onu yapıyor. Anlayacağınız bu kesimin her söylediğini, her yaptığını bir değil, birkaç kez çek etmekte sonsuz yarar var.
Evet Gökhan Mumcu, Fethullahçı Bursa Nilüfer Hatun Lisesi'nden mezun oldu. Peki ama Gökhan, öğrenimini bu okulda mı tamamladı? İşte Hoca Efendi'nin takiyeci mantığı bu aşamada devreye giriyor. Devlet okullarındaki en iyi öğrencileri, önemli vaatlerle transfer edip, sonra da sanki kendi öğrencileriymiş gibi hava atıyorlar. Dün de böyleydi, bugün de...
Örneğin şampiyon Gökhan'ı ele alalım. İlkokulu bitirdikten sonra yüksek bir puanla Gemlik Celal Bayar Anadolu Lisesi'ni kazanmış. Lise 2'nin sonuna kadar okulun en başarılı öğrencisi olmuş. Üniversite sınavında dereceye girmesine kesin gözüyle bakılıyormuş. İşte bu aşamada Fethullahçı Nilüfer Hatun

Yazının Devamı

Şimdi ne olacak?

12 Temmuz 1999


ÖSS açıklandı. Puanlar belli oldu. Ama asıl önemlisi bundan sonra ne olacağı? Hangi puan iyi, hangisi kötü. Gerçi internetten her puan türünde Türkiye genelinde kaçıncı sırada bulunduğunuzu öğrenebiliyorsunuz. Ama o da tek başına bir şey ifade etmiyor.
Örneğin Ayşe'yi ele alalım. Sözel'de 7 bin 500, Sayısal'da 9 bin 800, Eşit Ağırlık'ta 8 bin 200'üncü sırada. Bu aşamada puan hiç önemli değil. Önemli olan hangi üniversitenin, hatta hangi fakültenin kaçıncı sıradaki öğrenciyi aldığı...
Kafaları karıştıran bir başka nokta ise açıklanan puanların önemli olmasına karşın çok fazla geçerliliğinin olmaması. Asıl önemli olan Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı'nın da eklendiği yerleştirmeye yönelik ÖSS puanı ki, onu da şu anda kimsenin bilmesi mümkün değil. Ancak, yerleştirme sonrasında belli olacak. Yani açıklanan bu puanların üzerine bir de lisedeki orta öğretim başarı puanı ve mezun olunan okulun ÖSS'deki genel başarısı eklenecek. Her ikisi de iyi olan öne geçecek, bu sınavda derece alıp da lise başarısı ya da okul ÖSS'si düşük olan geride kalacak. Anlayacağınız, bugünkü sonuçlara göre 100'üncü sıradaki birini, asıl önemli olan yerleştirme puan

Yazının Devamı

Vakıf vurgunu

9 Temmuz 1999


Türkiye'de pek çok olayın perde gerisinde vakıflar var. Yarardan çok zarar getirmeye başladılar. Yarattığı tartışmalar ve yönlendirdiği gruplar, ülkemizin birlik ve bütünlüğünün zedelenmesinden çeteleşmeye, haksız kazançtan eğitim kurumlarının çiftlik gibi kullanılmasına kadar bir dizi yanlışı da beraberinde getirdi.
Vakıf geleneği, Osmanlı'dan geliyor. O dönemde eğitim ve din kurumları vakıfların kontrolündeydi. Türkiye Cumhuriyeti'yle birlikte özellikle eğitim ve din alanında yeni bir yapılanmaya gidildi. Eğitim ve dinle birlikte vakıflar da devletin kontrolüne girdi.
Osmanlı'da zenginlerin hayattayken ya da öldükten sonra vakfettikleri mal, mülk ya da parayla kurulan vakıflar, şimdi genellikle devletten tırtıklanan kaynaklar ya da vatandaştan toplanan zorunlu bağışlarla kuruluyor. Ayrıca bir de vakıf ağaları türedi. Ceplerinden beş kuruş katkıda bulunmadan toplanan trilyonların kontrolünü elinde tutuyorlar.
Koç, Sabancı, Aydın Doğan Vakfı gibi kendisini ülke hizmetine adayanlar da yok değil. Ama sayıları on binlerle ifade edilen vakıflar arasında öylesine azlar ki! Mutlaka yenilerinin kurulması gerekir...

Yazının Devamı

Gurur intiharı

8 Temmuz 1999


Türkiye'yi sarsan intihar girişimiyle ilgili pek çok görüş ortaya konuyor. Ancak Uluğbay sağlığına kavuşmadan, hatta kavuştuktan sonra da gerçek nedenlerini öğrenmek biraz zor. Çünkü o ser verip sır vermeyenlerden...
Başbakan Ecevit, son ekonomik gelişmelerin kendisini bunaltığını söylüyor. Ama hiç inandırıcı değil. Evet sıkıntılı günler geçirmiş olabilir. Ancak son bir ayda yaşadıkları, 8 yıllık kesintisiz eğitim yasasının çıkartıldığı dönemde çektiklerinin yanında devede kulak kalır.
Uluğbay'ı yakından tanıyanlar, herhangi bir belgeyi sızdırmayacağını, konumu ne olursa olsun hiç kimseye farklı bir uygulama yapmayacağını ve karşı taraf ne kadar kırıcı olursa olsun hiç kimseyi üzmeyeceğini çok iyi bilirler.
Milli Eğitim Bakanlığı döneminde özellikle İslami kesimin boy hedefi haline geldi. ANAP ve DYP'in en fazla eleştirdiği bakan oldu. Ama o hep sabırlıydı.
Çiller'den ve Ecevit'in kıramayacağı tarikatlardan gelen rica doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığı'ndan ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı'na kaydırıldığında çok üzüldü. Eğitimi sevmiş ve sorunları çözme noktasına gelmişken bir dayatmayla koltuk değiştirmesi,

Yazının Devamı

Sakın ismimi yazmayın!

7 Temmuz 1999


Ayağı yere basan, özgür, yaratıcı, problem çözücü, düşündüğünü söyleyebilen, saygılı ve her şeyden de önemlisi ülkesini seven gençler, hepimizin hayali. Peki bu konuda gerekeni yapıyor muyuz?..
Diğer özellikler bir yana, düşündüğünü özgürce söyleyebilen gençler yetiştirebiliyor muyuz? Gelin isterseniz bu konuya biraz kafa yoralım:
Üniversiteyi bitirme aşamasına gelen öğrencilerden herhangi bir konuda fikirlerini öğrenmek çok zor. Kitabı sorun, bülbül gibi şakısınlar. Ama sakın ders dışı bir konuda soru sormayın! En fazla korktukları bu. Niye konuşmuyorsunuz diye soru yönelttiğinizde de, "Bugüne kadar ne evde, ne de okulda kimse bize fikrimizi sormadı ki! Suskunluk, bastırılmışlık kişiliğimizin bir parçası haline geldikten sonra, şimdi siz kalkmış konuşun diyorsunuz. Artık çok geç hocam" diyorlar.
Gençler böyle de onları yetiştiren öğretmenler farklı mı? Her gün çok sayıda mektup, faks ve telefon geliyor. Pek çoğunda gerçekten çok önemli mesajlar, öneriler ve haklı eleştiriler var. Konuşulup, tartışılması gerekir. Ama sevgili öğretmenlerimiz öylesine tedirginler ki, yüzde yüz haklı oldukları konularda bile sıkı sıkıya "aman

Yazının Devamı

Beyin avı

6 Temmuz 1999


Özel okullar, başarılı öğrenci avına çıktı. Dershanesi olanlar dershanelerinden, gazetesi olanlar gazete ilanıyla, milli eğitimle yakınlığı olanlar da tanıdık öğretmen kanalıyla "en iyi" öğrencilere ulaşıp, birbirinden cazip teklif götürüyor. İstekleri ise: Gelin bizim öğrencimiz olun.
Süper öğrencilere cazip olanaklar sunup, sonra da "bakın en iyiler bizi seçiyor" taktiğini ilk uygulayan YÖK eski Başkanı Doğramacı'nın kurduğu Bilkent Üniversitesi oldu. Bilkent'in ÖSS'de ilk 5 bine girenlere gönderdiği mektup, daha sonra diğer üniversitelere de ilham kaynağı oldu. Benzer yöntemi ODTÜ, Boğaziçi ve diğerleri de uygulayınca, Bilkent'e yönelen şampiyon öğrenci akışı bir anda yavaşladı...
Bu arada özel okulların üniversite sınavlarındaki başarısı, yeni öğrenci kaydında etkin faktör haline gelince, uyanık kolejler, bir bir "en iyileri" kendi öğrencileri arasına kattı. Önceki yıllarda olduğu gibi şu günlerde de öğrenci ailelerine verilen görkemli yemeklerde transferin detayları konuşuluyor. İşte sunulan teklifler: Ücretsiz kolej eğitimi, yemek, servis, kitap, kıyafet ve cep harçlığı. Ayrıca ücretsiz dershane ve dereceye girdiklerinde milyarlık

Yazının Devamı