03.03.2024 - 07:00 | Son Güncellenme:
HASAN MERT KAYA / KAYIP İZLER ATLASI - Son günlerde gündemde Türkiye’nin yerli savaş uçağı projesi Kaan var. Kaan aslında bu topraklarda kökü oldukça gerilere giden bir uğraşın son halkası.
Osmanlıdan Cumhuriyet dönemine geçiş sonrası yerli havacılık denildiğinde kuşkusuz akla iki isim gelir: Nuri Demirağ ve Vecihi Hürkuş. Her iki ismin de hayatı yerli havacılığı bu topraklarda kurmanın çetin mücadelesiyle geçti. Vecihi Hürkuş ise havayolu kuracak kadar uzun soluklu bir havacılık deneyimi yaşadı. Vecihi Hürkuş’un sıradışı hayatından tekmili birden iki, üç film ve üç, dört roman rahatlıkla çıkar. O, yanlış topraklara yanlış zamanda ekilmiş çok verimli bir tohumdu. Ne yazık ki serpilip kök salmasına imkân tanınmadı.
Genç Osmanlı Pilotu Vecihi
Yıl 1916, I.Dünya Savaşı’nın en şiddetli zamanları yaşanmakta. Tayyare Mektebi’nden yeni mezun olarak pilot olan genç Vecihi, savaş pilotu olarak Kafkas Cephesi’ne yollanır. Ruslar uçağını düşürür, esir alınır. Hazar Denizi’nin ortasındaki ıssız Nargin Adası’na kampa gönderilir. Esir kampından 4 defa kaçmaya teşebbüs eder. Sonunda başarır ve adadan karaya çıktıktan sonra 4 ay yürüyerek Türkiye’ye döner. Anadolu, Kurtuluş Savaşı vermektedir. Savaş boyunca I. İnönü’den Büyük Taarruz’a kadar Batı Cephesi’ndeki tüm büyük savaşlara uçağıyla katılır. Millet olarak gösterilen tüm gayretlerin sonucunda Anadolu vatan toprağı olarak elde kalır ve genç Türkiye Cumhuriyeti kurulur.
İlk Türk uçağını üretti
Cumhuriyetin ilanından sonra hava kuvvetlerinde görevine devam eder. Havacılık bilgisinin artması için Avrupa’ya gönderilir. Burada birçok ülkeyi görür ve dönüşte kendi, yani ilk Türk uçağını yapıp üretmeye karar verir. Çok azimli ve isteklidir. 1925’te İzmir’de bunu başarır. İzmir’de Yunan işgali zamanından kalan uçak motoru ve parçalarını birleştirerek başarmıştı bunu Vecihi Bey. Artık uçağa onay almak istiyordu. Resmi başvuruları yaptı ama cevap gelmiyordu bir türlü ve uzuyordu. Komutanlarına haber vermeden deneme uçuşu yaptı. 15 gün ceza aldı. Emre itaatsizlikten aldığı bu 15 günlük disiplin cezası çok ağırına gitti ve ordudan istifa etti. Karaköy’de kiraladığı bir kereste deposunu hangara çevirip, “Vecihi XIV” adını verdiği uçağı üretip gösteri uçuşlarına başladığında yıl 1930’tu. Uçuş izni alması gerekiyordu.
İzin talebi reddedildi
Ankara’ya izin istemek için kendi yaptığı bu uçakla gitti ama izin alamadı. “İstanbul’dan Ankara’ya kadar yaptığı uçuşla, uçuş kabiliyetinin yerinde olduğu anlaşılmışsa da elimizde uçağın aerodinamik vasıflarını ölçecek alet edevat bulunmadığından...” diye başlıyordu red cevabı. Ardından ise “...fenni muayenesine imkân görülmemiş ve bu suretle istenen seyrüsefer vesikası verilememiştir” diye bitiyordu. Birileri onun uçak yapmasındanciddi rahatsızlık duyuyordu. Kendi ülkesinin yeteneğine, üretip ortaya koyduğu değere hazımsızlık duyan yapı işte buydu.
Sivil havacılık okulu kurdu
1932 yılında Kadıköy Fenerbahçe’de “Vecihi Sivil Havacılık Okulu”nu açıp pilot yetiştirmeye başladı. Ancak “birileri” yine peşini bırakmadı. Okulunun diplomalarına denklik verilmedi ve yetişen öğrenciler resmen pilot olamadı. Çalışmalarına karşı birilerinde büyük bir hazımsızlık duygusu ve engel olma çabası vardı. Ne yazık ki Vecihi Hürkuş’un her çabası, her girişimi bu karanlık çevreler tarafından boğulup akamete uğratıldı. Bürokratik engeller hız kesmeden, artarak devam etti ve nihayet 1934 yılında okul kapatıldı.
Soyadı: Hürkuş
Vecihi Bey, soyadı kanunu çıkınca Hürkuş soyadını aldı. Çabalarıyla Almanya’ya uçak mühendisliği eğitimine gönderildi. 4 yıllık üniversiteyi 2 yılda bitirip döndü. Fakat yanlış yapmıştı. Bürokraside yerleşik ve onun çabalarına şiddetle karşı çıkan bir grup “iki yılda zinhar mühendis olunmaz” diyerek diplomasına denklik vermedi. Başarının cezalandırılmasının büyük örneklerindendir Vecihi Hürkuş. Aklı uçaklardaydı ve 1952’de İngiltere’den hiç izin sorunu yaşamadan uçak satın aldı.
Hürkuş Hava Yolları
Aldığı bu uçağın arkasına parayla reklam pankartı asıp dolaştırıyor ve havadan el ilanları atıyordu. Bu işi iyi gitti ve bir miktar para kazandı. Fakat hayallerinin çok altındaydı bu iş. 1954 yılında büyük bir atılım gerçekleştirdi ve: Hürkuş Havayolları’nı kurdu! Tabii mevcut parası bu işi yapmak için yeterli olmadığından Ziraat Bankası’ndan kredi çekti ve o zamanki adı Devlet Hava Yolları olan Türkiye’nin resmi havayolu şirketinin seferden kaldırdığı 8 uçağı satın aldı. Satın alma işlemleri bitince pusuda bekleyen karşıtları devreye girdi ve aylarca izin, ruhsat problemleri yaşadı. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes’e ulaşıp izin alabildi ve kurulduktan 5 ay sonra seferlere başlayabildi. O zaman İstanbul- Bursa karayoluyla 9 saat sürüyordu. Düzenlediği seferlerle yarım saate düşürdü. İzmir-Aydın, İstanbul-Zonguldak-Ankara başladı. Hürkuş hızlıydı ve gelişiyordu.
Hikâyenin buradan sonrası tam bir film hikayesi. Komplolar, kazalara yol açmalar, hizmet alımını yavaşlatmalarla Hürkuş 1959 yılında kapatıldı ve tüm uçaklarına el kondu. Hatta Vecihi Hürkuş’un emekli maaşının yarısına da haciz getirildi.
Tarihteki ilk siyahi pilot: Arap Ahmet Ali Arap Ahmet Ali Afrika kökenli bir pilot. 1883 yılında o dönemde Osmanlı Devleti’ne bağlı İzmir’de dünyaya geldi. Uçağın icadı ve yapılan başarılı uçuşlar Arap Ahmet’in kaderini değiştirdi. 1916’da işine başladığında tarihteki ilk siyahi pilot unvanını aldı. Eğitimini tamamladıktan sonra 1.Dünya Savaşında ve Kurtuluş Savaşlarında görev aldı ve bu savaşlar sırasında gösterdiği cesaret ve beceriyle dikkat çekti.