Cahit Külebi’nin Edirne’den Ardahan’a kadar bir toprak uzanır mısrası, çocukluğumuzun en bilinen mısralarından birisiydi.
Türkiye’de şiir hiçbir zaman para etmedi zaten ama sosyal teşhircilik ve röntgenciliğin patladığı bir dünyada artık esamesi hiç okunmuyor.
Buna karşın Edirne’den Ardahan’a kadar mısrası bir başka şekilde hayatımızda yer almaya devam ediyor.
Kartalkaya’da yangın faciası yaşanıyor, Edirne’den Ardahan’a kadar yangın tüplerinin fiyatları uçuveriyor.
İstanbul’da deprem oluyor, Edirne’den Ardahan’a kadar deprem çantalarının, yeni binalardaki dairelerin fiyatları anında yükseliyor.
Gerçekçi olalım, depremde bizi öldürecek olan şey fay hattı değil ama sloganın aksine bina da değil.
Bizi ahlakın giderek gözden düşmesi, ahlaklı olmakla, aptal olmanın eşdeğer sayılması öldürecek.
Yapılmayan zemin etüdü, sıvılaşmış zemine çakılan ve kayaya ulaşmayan kazıklar, taşıyıcı kolonda eksik bağlanan demir, bir zamanlar ucuz diye bolca kullanılan deniz kumu, odalarla salonu birleştirmek için taşıyıcı duvarı yıkan komşu, kolonu kesen dükkan liste uzar gider.
Turgut Özal, bu ülkeye önemli hizmetlerde bulundu ama “Benim memurum işini bilir” cümlesiyle bir sürü duvarı da aynı anda yıktı.
Gelecekte depreme hazır olacaksak, bugünden ilkokul 1’den başlayarak hikâyeyi yeni yazmamız lazım.
Bize iyi test çözen değil, ahlaka ve vicdana sahip nesiller lazım ve baştan başlamak için yarın bile geç aslında...
İşsizlerin işi inşaat…
Avrupa’da bir yapıya biçilen ömür 100, Türkiye’de 50 yıl.
Türkiye, dünyada en fazla deprem olan 17, Japonya’ysa 6. ülke.
İki ülkenin de şehirde ve kırsal kesimde yaşayan nüfusları birbirine yakın.
Buna karşın Japonya’da depremler nedeniyle yaşanan ölüm oranı Türkiye’deki ölüm oranından düşük.
Japonya ilk deprem yönetmeliğini 1915’te oluşturmuş, Türkiye 1940’larda ama bugün iki ülkenin de yönetmelikleri neredeyse aynı.
Aynı olan sadece yönetmelikler değil, mühendislerin statik hesaplamalarda kullandıkları programlar da neredeyse aynı.
Bunca benzerliğe rağmen neden bizim binalarımız daha dayanıksız?
Milliyet’te yazmasından gurur duyduğum isimlerden biri olan Sinan (Genim) ağabeyle depremi konuştuk, bu hafta bir röportaj da yapacağız.
Sinan ağabey, hepimizin unuttuğu bir noktayı inşaat sektöründeki insan kalitesini hatırlattı.
Biraz düşününce ne kadar haklı olduğunu anladım.
1990’lı yıllarda beyaz eşya bayileri, inşaat yapma işine başlamışlardı, köyden gelenin ertesi günü işbaşı yaptıkları iş, inşaat sektörü oldu.
Bugün C-30 beton gelse bile inşaatlarda çalışanlar, betonu daha kolay sermek için su karıştırsalar yandı gülüm keten helva.
Normalde gece beton dökmek yasak ama cuma akşamı CNN Türk yayınında yanımda oturan Tuncay Taymaz Hoca’ya, İstanbul’un göbeğinde gece dökülen betonun haberi geldi, sonra bizim evlerimizin ömrü neden 50 yıl diye soruyoruz.
Yapı denetim firmaları yetersiz kalıyor ya da iyi denetim yapamıyorsak o zaman inşaat sektörünün insan kalitesini arttırmak zorundayız.
Dut ağacının sırrı…
Özbekistan’ın başkenti Taşkent, 1966’da 8 büyüklüğünde bir deprem yaşadı, yıkılan şehir yeniden yapıldı.
Taşkent’e çok sık giden birisiyim ve şehirdeki parklarda, evlerin önünde hep dut ağaçları görürüm…
Bunun sırrını iki yıl kadar önce öğrenmiştim, Özbek bir uzman yeraltı sularının fazlalığına karşı zemini kuvvetlendirmek adına dut ağacı dikiyoruz demişti.
Bilgiyi Tuncay Taymaz Hoca da doğruladı, çok kuru ya da çok ıslak zeminlerin depremde risk yarattığını söyledi.
Meyve ağaçlarının depremler üzerine de bir etkisi varmış, meğerse...
Devlet evlerimizi yenilemeli mi?
Kaliforniya’daki orman yangınında binlerce ev yandı, zarar 250 ile 275 milyar dolar arasında.
ABD, dev ekonomisine, Kaliforniya ekonomisi en gelişmiş eyalet olmasına rağmen, kimseye 5 sent yardım yapmıyor.
Sigortası olan bir para alabilecek, almayan başının çaresine bakacak.
6 Şubat depremlerinin Türkiye’ye maliyeti toplam 104 milyar dolar.
Devlet sadece kamu binalarını değil, zarar gören her vatandaşın evini yapıyor.
Yapılan evlerin yarı fiyatı, o faizle, 2 yılı ödemesiz, toplam 18 yıl vadeyle vatandaşa verilecek.
Sadece bu değil, devlet, beklenen Marmara depremine hazırlık için yarısı bizden kampanyası da yapıyor.
Türkiye, ABD kadar büyük kaynaklara sahip bir ülke değil sonuçta ama sosyal devlet olmanın gerekliliğini yerine getiriyor.
Konut stoğunun yenilenebilmesi için imar artışı dahil bir sürü avantaj da sağlandı.
Buna rağmen halen 10 metrekare-15 metrekareler yüzünden güvensiz binalarda oturan ve “devlet evlerimizi yenilesin” diyenler var.
Unutmayalım ki, standart bir mezarın boyu 2, genişliği bir metre.