18.02.2024 - 07:00 | Son Güncellenme:
HASAN MERT KAYA / KAYIP İZLER ATLASI - Kadim uygarlıklardan günümüze koku sosyal yaşamın ayrılmaz unsurlarından biri oldu. Tapınaklara, kutsal mekanlara kokularla saygınlık kazandırıldı. Düğünler, cenaze törenleri, diğer özel günler hep kokuyla anlam kazandı. Koku binlerce yıl boyunca güzellik ve estetik anlayışının da ayrılmaz bir parçası olageldi. Bugün dünya parfüm sektörünü ağırlıklı olarak batılı firmaların markaları domine ediyor. Bununla birlikte kokunun kadim geçmişi aslında doğudan gelen bir kültür olarak karşımıza çıkıyor. Antik Mısır, Babil, Hitit, Hint, İran, Mezopotamya ve Akdeniz medeniyetleri için koku son derece değerli ve aynı zamanda hatırı sayılır kazançlar sağlayan bir ticaret kalemiydi. İslam devletleri de önceki medeniyetlerden devraldığı koku kültürünü zaman içerisinde geliştirip oldukça ileri noktalara taşıdı.
Ud, amber, sandal, misk, buhur ve çiçek yağları
İslam kültüründe koku önemli bir yere sahip. Çoğu mekân bir koku ile özdeşleşir. Kâbe örtüsünün ve içinin kokusu ud ve gülyağından oluşan çok değerli ve sadece Kâbe’ye özel bir karışım; Mescid-i Nebevi’nin kokusu ise amberdir. Topkapı Sarayı’nda başta Mukaddes Emanetler Dairesi olmak üzere birçok mekânın yine oraya has koku ve buhurlarla güzel kokması sağlandı. İslam kültüründe kokuya özel önem verilmesinin en başta gelen sebebi Hz. Muhammed’in güzel kokuyu övmesi ve kullanılmasını teşvik etmesidir. Onun en çok sevip kullandığı koku ‘ud’ idi. Hz. Ömer ise tefarik yağını (Patchuli) çok severdi. Birçok sahabe zeytinyağı ile karıştırılan gülyağını hem koku olarak hem de saç ve vücut temizliğinde kullanırdı. İslamiyet’in ilk dönemlerinde temellenip, zamanla güçlü bir geleneğe dönüşen güzel koku sevgisi etrafında güçlü bir kültür ve gelenek oluşturdu. Koku üretimi ve satışı ciddi bir ticari iş alanına, koku şişeleri üretimi de zevkli bir sanata dönüştü.
Ud’un inanılmaz çekiciliği
Odunsu bir koku olan ud, doğal yollarla elde edilmesi oldukça zor bir koku. Arap dünyasında asırlardır kullanılan udun önemli kaynakları Hindistan, Tayland ve Kamboçya. Hindistan’ın kuzeydoğusundaki kabile bölgesi Nagaland ud ağacı bahçeleriyle dolu. Ud kokusunun oluşması ise çok ilginç: Dikildikten sonra yüzyıllardır kuşaktan kuşağa devredilen ud ağaçlarından oluşan büyük bahçeler bulunuyor. Bir nesilin diktiği ağaçları iki sonraki nesil hasat ediyor. Ud ağacının dalları normalde kokmuyor. Fakat ağaca bulaşan bir mantar dalları zamanla içten yiyip çürütüyor. Çürüyen dallar alınıp kurutuluyor, ardından çok sıcak ve buharlı odalara istiflenip, dalların terleyerek içindeki yağı çıkarmaları sağlanıyor. Ud yağı ne kadar saf olursa ve ne kadar uzun bekleyip yıllanırsa o kadar değerli oluyor. Sentetik olmayan saf ud yağının gramı 30-40 dolardan başlayıp, 1000 dolara kadar çıkıyor. Körfez Arap ülkelerinde 10gr.’lık küçük bir şişe ud yağı binlerce dolara satılabiliyor. Ud ağacının kurutulan dalları buhur olarak da kullanılıyor.
Çiçek, baharat kokuları ve yağlar
Koku yapımında temel unsurlar olan misk, amber, ud ve gülyağıdır. Ülkemizde Isparta, dünyanın sayılı gülyağı üretim merkezlerinden. Bu ana maddelerin sandal, vanilla, patchuli, tarçın, karanfil, karabiber, ıhlamur, muz, portakal, çilek vb çok sayıda alt yağlarla yapılan karışımlarıyla yüzlerce, binlerce koku üretilir. Saf yağların bulunduğu sete parfüm piyano seti denir ve ne kadar zengin ve çeşitli olursa yeni ve farklı kokuların elde edilmesi de o oradan artar. Bu setin kullanımı ile ilgili çok sayıda eğitim veren özel kurum var. Tabii bir de bu setin çok iyi kullanan ‘’parfümerler’’ var. Bir parfümün “dip/kalp/üst” notaları olarak tarif edilen katmanları bulunuyor. İlk sıktığınız anda aldığınız koku ile yarım saat ya da bir saat sonra alacağınız kokunun tonları farklı olur. Notalar bu geçişleri ifade eder. Her koku da her tende aynı etkiyle ortaya çıkmaz. Misk, amber hayvani, ud, sandal, tarçın odunsu, karabiber, karanfil, vanilla baharatlı, ıhlamur, portakal vb ise çiçeksi kokuları oluşturuyor.
Hayvani kokular: Misk-ü Amber
Antik çağlardan bu yana en çok sevilen kokulardan olan misk ve amberin hayvanlardan elde edilmesi ilginçtir.
Misk, Misk Geyiği olarak bilinen bir ceylân türünün erkek bireylerinden elde ediliyor. Üreme zamanı testislerinin etrafında oluşan keselerde biriken katı, granül yapılı tanecikler ameliyatla alınıyor. Eskiden doğadan avlanarak elde edilen bu koku hammaddesi günümüzde yapılan düzenlemelerle çoğu ülkede sadece sentetik yolla üretilip elde ediliyor.
Aslında misk güzel bir kokuya sahip değil, hatta oldukça itici bir kokusu var. Ancak gülyağı, amber, sandal ya da ud yağı ile usta ellerde oluşan formüllerle belirli oranlarda karıştırıldığında ortaya mucizevi kokular çıkıyor. ‘’Mis gibi kokuyor’’ sözü işte bu miskten geliyor.
Amber ise ‘kusmuk’ diye bilinse de su üzerine hayvan tarafından daha çok dışkı olarak atılıyor. Amber kütlesi okyanusta başıboş yüzmeye başlar. Günün birinde bu kütle herhangi bir yerde kıyıya vurur ve bulanı zengin eder. Bu saf, doğal amberin kilo fiyatı da yoğunluğuna göre 30-60 bin dolar arasında satılır.