Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sanki deprem kuşağında değilmişiz gibi, sanki binlerce yıldır defalarca yerle bir olmamışız gibi, sanki olası depremlere fazlasıyla hazırmışız gibi hâlâ hamaset nutuklarının ötesine geçemiyoruz.

Olası Büyük İstanbul Depremi, sadece İstanbul için değil ülkemiz için bir “beka” sorunu ise daha neyi bekliyoruz?..

Depremle ilgili bilinen tek gerçek özellikle büyük depremlerin periyodik olarak gerçekleşmesi. İstanbul’da da her 100, 150 yılda bir büyük deprem olmuş. Bu gerçek onlarca yıldır dile getiriliyor ama bu durum ne devlet nezdinde ne de halk nezdinde bir türlü ciddiye alınmıyor.

Haberin Devamı

1990’lı yıllardan itibaren söz konusu durum sürekli olarak dile getirildi. Üniversitelerin, bilim insanlarının ve sivil toplum örgütlerinin dilinde tüy bitti ama biz hâlâ olayın farkında değiliz.

Deprem sonrasında harcadığımız eforu, deprem öncesinde göstersek belki de bu felaketlerin, bu acıların çok azı yaşanacak ama hâlâ gerçeği görmemek için sabrımızın son anına kadar direniyoruz. Kabahatli aramıyoruz çünkü kabahatli istisnasız hepimiziz. Devletin bu konuda bir politikası yok, iktidar ve muhalefet seçim derdinde, halk ”Ben bu yükün altından kalkamam” diyor. Üniversiteler, bilim insanları ve sivil toplum örgütlerinin ise bir yaptırım gücü yok!

Sorunun bugüne kadar ciddiye alınmamasının en önemli nedeni bu. Yani böylesi olağanüstü durumlarda, topyekûn bir seferberlik, inanmışlık ve en önemlisi heyecan olmadan sonuca ulaşmak mümkün değil. Peki, bütün bunlar bizde var mı ya da bu yönde bir işaret fişeği görüyor musunuz?

Keşke gönül rahatlığı ile evet diyebiliyor olsaydık.

Devekuşu gibi!

Deprem konusunda da tıpkı eğitimde olduğu gibi kafamızı kuma gömüp olup bitenleri görmezden geliyoruz. Oysa birinde hayatımız diğerinde çocuklarımızın geleceği söz konusu.

Bugün ulus olarak, bir zahmet, ne olur her iki konuda kendimizi sorgulayalım.

Evimiz ve canımız önemsiz mi, çocuklarımız ve onların geleceği umurumuzda değil mi?

Eminim ki tek kişi bile her iki konuda benim umurumda değil diyemez. Dememeli de.

Peki o zaman bu vurdumduymazlık niye?

Haberin Devamı

Olaylara şaşı bakıyoruz da ondan!

İstanbul’u ele alalım. Olası Büyük Deprem onlarca yıldır herkesin dilende ama hiç kimsenin umurunda değil.

Bu tür büyük projelerin altından ne tek başına devlet kalkabilir ne de iktidarlar. Gelinen nokta ortada.

İktidar ve muhalefet bu konuda bir araya gelmeyecek de hangi konuda gelecek?

Kavgalarını, kırgınlıklarını, hesaplaşmalarını bir kenara koyup önceliği bu konuya vermeyecekler de neye verecekler?

“Beka” sorunu olacak kadar önemli bir konuda yeni projeler üretmeyecekler de hangi konularda üretecekler?

İstanbul’da yıkılması gereken pek çok binaya dokunulamıyor çünkü oturanların bu maliyetleri karşılamaları mümkün değil.

“Ek bir, iki kat verilsin; binalar biraz küçülsün bu sorun çözülsün” deniliyor ama orada da karşımıza mevzuat hazretleri çıkıyor.

Emekliye, garibana, ay başını zor getiremeyenlere ek iki kat vermeyen belediyeler ve Ankara, müteahhitlere hiç gözlerini kırpmadan 20,30 kat veriyor. Boğaz öngörüm bölgesi diye çivi çaktırılmayan sokaklarda 40, 50 katlı beton kuleler yükseldikçe yükseliyor.

Haberin Devamı

Fiyatları ise bir profesörün bile bir ömür boyu çalışsa altından kalkamayacağı boyutlarda. Kim bu evleri alacak ya da kiralayabilecek kimin deprem korkusu sona erecek?

Kaldı ki son Kahramanmaraş, Hatay ve Malatya depremlerinde gördük ki ilk yıkılan binalar en yeni ve en pahalı olanlardı!..

TOKİ projeleriyle bu soruna kısa sürede köklü bir çözüm bulunamayacağı da kesin…

Peki o zaman daha neyi bekliyoruz? İstanbul’un yerle bir olmasını mı?

Hep söylenir Türkiye yıkılırsa, İstanbul ayağa kaldırır ama İstanbul yıkılırsa Türkiye çöker!

Yine aynı şekilde depremin değil, samimiyetsizliğin, liyakatsizliğin, rantın, umursamazlığın ve en önemlisi de ortak akıl üretemememizin bizleri perişan ettiğini anlamak için daha ne kadar kendimizle yüzleşmekten kaçacağız, kabahati hep başkalarında arayacağız, olaylara şaşı bakmaya devam edeceğiz?..

Deprem sonrası ruh halimizi ve dayanışma örneğini deprem öncesinde göstersek başta deprem olmak üzere her sorunun üstesinden gelebiliriz. Bu konuda bir kıvılcım yeter de artar…

Özetin özeti: Bir kez daha samimiyet ve vicdan sınavından geçiyoruz, ne olur bu kez sınıfta kalmayalım…