Cumartesi'Mayo giyip pop söyleseydim herkes beni tanımıştı'

'Mayo giyip pop söyleseydim herkes beni tanımıştı'

30.11.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

“Zamansız Aşk” adlı yeni çalışmasıyla ve imajıyla adından söz ettiren Su Soley, “Yaptığım işi çok özel buluyor, kimseye benzetemiyorum. Ben hep alternatiftim. Ama alternatif müzik yeni değer görmeye başladı. O yüzden benim devrim şimdi başlıyor” diyor.

Mayo giyip pop söyleseydim herkes beni tanımıştı

 

20 yıldır sahnelerde. Ağırlıklı olarak İngilizce, Portekizce, İspanyolca, Fransızca ve İtalyanca sözlü cover’lardan oluşan repertuvarında caz, latin, funk, soul, pop rock şarkılar seslendiriyor. Aynılaşmış şarkılardan, tarzlardan bıkanların en sevdiği isimlerden Su Soley.

Haberin Devamı

Mayo giyip pop söyleseydim herkes beni tanımıştı

Kendisini “Çok büyük çoğunluğun tükettiği bir isim değilim, daha az bir çoğunluğun yüksek dozda tükettiği biriyim” diye tanımlayan Soley, hisleri pat diye dudaklarından dökülen ve inandıklarının peşinden gitmekten vazgeçmeyeceğini her cümlesinde hissettiğiniz rengarenk bir kişilik. Bugüne kadar hep alternatif olarak adlandırılan türde anılmaktan da mennun. Güzel bir İstanbul gününde bir araya geldiğimiz Soley’le, iğne oyası gibi işleye işleye geldiği bugünleri, dünleri konuştuk.

- “Zamansız Aşk” sözü, bestesi ve düzenlemesi tümüyle size ait ilk çalışma. Yeri ayrıdır bu anlamda...

Biraz özel tabii... Söz-müzik bana ait çok eserim var ama düzenleme yapmak farklı. Arkadaşlarımdan farklı sound’lar dinledim ama hiçbiri yüreğime dokunmayınca kendim çalışmaya başladım. Şarkının başına oturduğum zaman bitirebileceğimi hiç hayal etmemiştim. Daha çok tavrını bulmaya çalışıyordum. Bittiği zaman şok oldum. İnsan çok iyi hissediyor, sıfırdan bir şey yaratmak müthiş. Abartı gelecek belki ama can vermiş gibi.

Haberin Devamı

- Duygusu yoğun bir şarkı. Nasıl bir zamanda yazıldı?

Şarkının ana kısmını 4-5 sene önce yazmıştım. Çok yıkık, üzgün, kendime döndüğüm zamanlardı. Eve kapanmıştım. Ama işte şarkı yazmak o depresyonu azaltan, kafanı dışarıya çıkarmaya yarayan bir şey. Kendimden sıyrılmama sebep oldu. Üzerine üç yıl hiçbir şey yazamadım.

- “Zamansız aşk var mı sence?” diye soruyorsunuz ya şarkıda sizce var mı?

Bence var. 60 yıllık evli ve hâlâ elele gezen çiftleri gözümün önüne getirirdim bu soruyla. Çok az olsalar bile varlar. Aile düzeni, yaşantısı değişti. İlişkiler de alışkın olunanın dışına çıktı. Günlük stres, yapılan hatalar, çatışmalar derken... Aşk korunabilecek, büyütülebilecek ve aynı oranda da kaybedilebilecek bir şey. Bir yerde enerji topu gibi.

- Yine de artık aşkı çok hızlı tüketmiyor muyuz?

Her şeyi çok çabuk tüketiyoruz. 70’lerde yurt dışında çıkan bir plak için üç ay bekleyip, aldığında heyecanla dinlerdi insanlar. Ve tabii ki değeri çok yüksek olurdu. Şu an elimize telefonu alıp, çat diye bağlanıyoruz. İlişkiler de buna döndü. Dolayısıyla kıymeti gitti gibi. Lisedeki platonik aşkınızı düşünün. Ne büyürdü içinizde. Şimdi ne oldu? DM’den bir mesaj atıyorsun, bitiyor. Elimizin altında olan hiçbir şeyin kıymetini bilmiyoruz. Maalesef teknoloji çok faydalı ama bir yandan da insanoğlunun kendi kendini bitireceği noktalar.

Haberin Devamı

- Su sporları alanında milli sporcuyken geçirdiğiniz kaza sonrası müziğe adım atıyorsunuz. O kaza olmasaydı, biz yine sizi dinliyor olur muyduk?

Tabii ama aynı şekilde olur muydu bilemem. Çünkü yüzme bursuyla yurt dışına gidip eğitim almak gibi bir planım vardı. Dizimi parçaladığım bir kayak tatilinde arkadaşımın beni sahneye itmesiyle başladı her şey. Gözümü kapatıp söyledim. Daha 18 yaşındaydım, küçük olduğum için alkışlandığımı düşündüm. Ama sonraki gün bir saat program yaptım. Çocukluğumdan beri müziği hep sevmiştim ama içime kapanıktım. 7 yaşındayken kendi kendime anneannemin bağlamasını çalmayı öğrenmiş, 13 yaşında davul dersleri almıştım. Değer gördüğümü hissedince daha çok üzerine gittim. Söz-beste yazmaya başladım. Bir daha da kolumu bacağımı çıkaramadım müzikten.

Haberin Devamı

Mayo giyip pop söyleseydim herkes beni tanımıştı

- Neredeyse 20 yıldır profesyonel olarak şarkı söylüyorsunuz. Bugün bulunduğunuz yeri nasıl tanımlıyorsunuz?

Sektörel olarak bu kirliliğin içinde yaptığınız işi görünür kılmak kolay değil. Bu iş biraz iğne oyası. Eğer ben ismini vermek istemediğim yapımcı beylerin bana mayo giydirip, daha pop söyletmelerine müsaade etseydim, şu an Su’yu herkes biliyordu ama olmadığı biri olarak. Yaptığım işi çok özel buluyorum, kimseye benzetemiyorum. İnsanların da bunu algılaması için uğraştım senelerce. Karşıma kısa yollar da çıktı. Ama içime sinmedi, kendime yakıştıramadım. Çok büyük çoğunluğun tükettiği bir isim değilim, daha küçük bir çoğunluğun yüksek dozda tükettiği biriyim. İşin bu tarafında kalmayı çok seviyorum. Piyasaya baktığınız zaman, ben hep alternatifim. Ama alternatif müzik yeni değer görmeye ve popüler olmaya başladı. O yüzden benim devrim şimdi başlıyor.

- Soley Yapım adında bir müzik şirketiniz de var artık...

Haberin Devamı

Soley Yapım ve uluslarası dijital müzik etiketimiz Soleytunes’la beraber üzerime bir rahatlama geldi. Bu ‘ben oldum’ gibi algılanmasın ama çok şükür dedim. O da işte yılların getirdiği üzüntü, acı, kompleks gibi çok şeyi barındırıyor. Kapıları aşındırıp aşındırıp olmaması, vaatlerin verilip verilip tutulmaması hele ki bizim gibi duygularıyla iş yapan insanlar için çok kırıcı ve yavaşlatıcı bir hal alıyor. Bir anda kendimi huzurlu bölgeye çekilmiş hissettim. Artık kimsenin ajandasına takılı kalmak zorunda değilim. Ya da kimse bu hit değil demiyor, hit olmaması umrumuzda bile değil çünkü. Kendim dışında iki sanatçım var. İkisine de birer single yaptık, yeni single’ları da yakında çıkacak.

- Sizde, özellikle son fotoğraflarınızda çok ‘dişil enerji’ yansıyor...

Benim hem dişil hem eril enerjim var. Zaten yorumladığım eserlerin duygularını doğru aktarabilmek için iki tarafımı da kullanabilmeye ihtiyacım var bir yorumcu olarak. Tabii ki bir kadın olarak dişil karakterliyim. Çok anaç bir yapım var. En güncel görsellerimizin böyle algılanması elbette ki projeyi anlatan çalışmalar olmalarıdır diye düşünüyorum. Şarkının ruhunu yansıtan görseller…

“İnsanlara iyi gelmek için doğmuşum”

- Hani her sabah bir yaşam amacıyla uyanmanın gücünden bahsedilir ya, siz bir yaşam amacınız olduğunu düşünüyor musunuz?

Hayat çok zor ve ara ara ben de dağılıyorum. Ama gerçekten bu hayata gelme amacımın insanlara iyi gelmek olduğunu düşünüyorum. O yüzden bu kadar özenliyim. İnsanları eğlendirmek, kendilerini rutinlerinden biraz uzaklaşmış hissetmelerini sağlamak beni çok mutlu ediyor. Her sahneden indiğimde aynı heyecan oluyor içimde mutluluktan en az iki saat kendime gelemiyorum. Hem tez canlıyım hem de etrafımdaki insanları toplamayı seviyorum. Düşünün en büyük hayalim, dev gibi bir evde tüm sevdiklerimle yaşamak. Sürekli yan yana, zaten üç günlük dünya.

- Böyle bir kadının aşk hayatı ne durumda?

Aşk çok güzel ama deli işi aynı zamanda. Şu an hayatım sakin, çünkü ilişkimde altıncı yılım. Altı senedir aynı evde yaşadığın insanla aranda aşktan daha değerli duygular geliştiriyorsun. Yol arkadaşın, dostun, her şeyin oluyor. Bir elmanın iki yarısı gibi. En kızdığım an bile iki dakika sürüyor. Hayatımdan çıktığını düşündüğüm zaman birden fenalık geliyor. Sonuçta uzun ilişkilerde çok değerli bir bağ oluşuyor ve bu çok kıymetli.