Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Altan Öymen ve Onur Öymen, babaları Hıfzırrahman Raşit Öymen ve Münir Raşit Öymen’in yaşam öyküsünü kaleme aldı:

“Başöğretmenin Yolunda Atatürkçü İki Eğitim Gönüllüsü”

Aslında onların bu hikayesi Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüşümün bir hikayesi. Osmanlı vatandaşı olarak doğdular, Türkiye Cumhuriyet’iyle benliklerini buldular, eğitim sevdalarıyla da hani o Mustafa Kemal’in her fırsatta dile getirdiği “geleceğin mimarları” arasında yerlerini aldılar. İşgallerin, savaşların, ayaklanmaların yaşattığı acıları, yoksulluğu, saltanattan cumhuriyete dönüşümünün tüm sancılarını iliklerine kadar yaşadılar. Devlet bursluluk sınavlarını kazanarak Almanya’ya kıvılcım olarak gittiler, meşale olarak dönüp ülkemizi aydınlattılar. Öğretmen olarak ülkeyi baştan başa gezip öğretmenlik yaptılar, bürokraside, siyasette görev aldılar, çağdaş eğitim sisteminin oluşmasına büyük katkılarda bulundular. Mustafa Kemal, Milli Mücadele‘nin en zor günlerinde Maarif Kongresi’ni toplarken kardeşlerden büyüğü 20’li yaşların başında, bir yanda öğretmenlik yaparken öte yanda “Yeni Mektep Dergisi” ile gelecek için kolları çoktan sıvamıştı…

Haberin Devamı

Mustafa Kemal’in dergiyle ilgili değerlendirmesi, onlar için en büyük motivasyon kaynağı oldu. Önlerinde daha çok uzun bir yolun olduğunun farkındaydılar ve onlar buna hazırdı!.. Zorunlu temel eğitimin üç yıldan beş yıla çıkmasında, Köy Enstitüleri’nin kurulmasında, eğitimin insani ve vicdani boyutlarının öne çıkmasında, pedagojinin bir bilim dalı olarak kabul görmesinde, din eğitiminin sağlam temellere oturmasında, sporun öğrenciler için bir yaşam biçimi haline gelmesinde Öymen kardeşlerin katkısı takdire şayandır…

Her ikisinin de onlarca kitabı, binlerce makalesi ve konferansı var. Her ikisi de 20’li yaşlarından itibaren durdurak bilmeden ömürleri boyunca ürettiler. Hıfzırrahman Bey, 20’li yaşlarda ziyaret ettiği Avusturya, bugünün Finlandiya’sı gibi çağdaş eğitimin öncü ülkelerinden birisiydi. “Mektepçiliğin Kabesi” kitabı bu olanda dünyada ilkti ve müthiş ilgi gördü. Münir Bey Türk Pedagoji Derneği’nin, Hıfzırrahman Bey de Trabzonspor’un kurucularından. Genç yaşlarda top oynarken sakatlanmıştı ve bunun izlerini ömür boyunca taşıdı. Kaplıca suyu iyi geliyordu ve bu yüzden sık sık Haymana’ya gelirdi. Tanışmamız, eğitime yönelmemiz ve eğitim meşalesini onların bıraktığı yerden durdurak demeden hâlâ taşıyor olmamız, o yıllarda onların bize aşıladığı eğitim sevdasının bir devamıdır. Hıfzırrahman Bey, “Millet Mektepleri”nden sonra “Eğitim Hareketleri” dergisini çıkardı. Bu dergisi bugüne kadar eğitim alanında kesintisiz en uzun süreli çıkan yayın oldu. Son yıllarında ben de bir üniversite öğrencisi olarak kendisine yardımcı oluyordum. O sayede Cumhuriyet döneminin diğer en değerli eğitimcileri ile tanışma ve birlikte çalışma şansı yakaladım. Gazeteciliğe yönelmem ve ille de eğitim demem bu yüzden. Geriye dönüp baktığımda 50 yıla yakın bir süre olmuş ve hâlâ Mustafa Kemal’in öğretmenlerinin yarattığı o günkü eğitim sisteminin çok gerisinde olduğumuzu hissediyorum…

Haberin Devamı

Aramızdan çok erken ayrılan Milliyet’in efsane yazarlarından Örsan Öymen, “Politika Kazanı” kitabını “Baba dostu Abbas’a” diye imzalarken babası 80’li, ben de 20’li yaşların ortalarındaydım…

Haberin Devamı

2.baskı…

”Başöğretmenin Yolunda”nın ilk baskısı çok kısa sürede tükenmiş, Genişletilmiş ikinci baskının hazırlıklarına başlanmış. Temennim odur ki onlarca baskı yapar. Neden mi? O sadece bir ailenin değil, yakın tarihimizin bir aynası. Bir aile üzerinden son 150 yılımız, çok yönlü olarak irdeleniyor. Sadece eğitime gönül verenlerin değil, yakın tarihimizi merak edenlerin, nelerin nasıl başarıldığını, nasıl heba edildiğini belgeleriyle görmek isteyenlerin, istenildiğinde nelerin başarılabilineceğinin, sıfırdan zirveye paraşütle değil adım adım nasıl tırmanılacağının, en büyük zenginliğin, en büyük sevdanın, en önemli aidiyetin en büyük mirasın ne olduğunu belgeleriyle bulabileceğiniz eşsiz bir kaynak. Hıfzırrahman Bey son yıllarda Ankara Üniversitesi DTCF’nin yanı sıra İlahiyat’ta da derslere giriyordu. İlahiyat’ın o dönemdeki hoca kadrosu müthişti. Din adamlarımızın da, öğretmenlerimiz gibi en iyi şekilde yetişmeleri gerektiğine inanıyorlardı. Katkıları o yüzdendi… Altan Abi bir ara eften püften nedenlere hapse atılmış, Örsan Abi de sert yazılarla iktidarı eleştirmeye devam ediyordu. Hıfzırrahman Beye “Örsan’la konuş frene bassın ya da vites küçültsün” diye haber gönderildi. Cevabı çok netti: Yazdıkları her yazının altına ben de imza atarım. Örsan’ı da hapse atarsanız, kaldıkları yerden yazmaya ben devam ederim. Beni de tutuklarsınız bu ayıp size yeter” demişti…

Özetin özeti: Öymen Ailesi’nin hikayesi sadece yaşandığı dönemin bir aynası değil Manas destanları gibi sonu gelmeyen bir yaşam ve hizmet mücadelesidir…