Kartalkaya’da meydana gelen ve gözyaşlarının sel olmasına neden olan yangın, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde de geniş yankı uyandırdı. 23 Ocak 2025 tarihli Milliyet gazetesinin manşetinde yer aldığı gibi, “asıl yanan insanlık” oldu. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’den Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola’ya kadar AB’nin önde gelen isimleri taziye mesajları yayımladılar. Bu mesajların birçok açıdan önemi vardı. Bunlardan ilki, Kartalkaya’da yaşanan ve ülkemizi mateme boğan bu olaya karşı duyarsız kalmadıklarını göstermeleriydi. Zaman zaman çeşitli konularda görüş ayrılıkları yaşasak bile, bu tür trajik olaylarda omuz omuza olduklarını vurguladılar.
Diğer yandan, AB müktesebatının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattılar. Zira AB müktesebatı, bu tür olayların yaşanmaması için asgari standartları belirliyor. Örneğin, kayak merkezlerine yönelik yaklaşık 1000 sayfalık yönetmelik bulunuyor. Otelin inşasından kullanılacak malzemelere, telesiyej sistemlerinden ilk yardım olanaklarına, personelin eğitimine ve yangınla mücadele birimlerinin müdahale kapasitesine kadar birçok önlem ve şart öngörülüyor. En önemlisi ise, böyle bir olayın yaşanması durumunda sorumluluğun kime ait olduğunun net bir şekilde tespit edilmesini sağlıyor. Standart, kural, denetim ve sorumluluk dörtgeni, aslında AB müktesebatının felsefesini özetliyor. Ancak kaybedilen 78 can, bu ihmallerin ve eksiklerin ne kadar ağır bir bedel doğurabileceğini gösteriyor. 23 Şubat ve Almanya seçimleri
ABD’de Donald Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte gözler Almanya genel seçimlerine çevrildi. Trump, savunma harcamalarının artırılması gerektiğini vurgularken, Davos’ta Ursula von der Leyen, AB’nin Washington’un mesajını aldığını, Belçika Başbakanı Alexandre de Croo ise ABD’nin Avrupa’ya ticari engel oluşturmasının karşılıksız kalmayacağını vurguladı. Almanya seçimleri, bu ilişkilerin şekillenmesinde kritik önemde. Kamuoyu yoklamalarına göre CDU/CSU, yarışı önde götürse de tek başına iktidar olamayacak. Yükseliş trendindeki aşırı sağcı AfD’nin %21 oy alması beklenirken, Elon Musk’ın partiyi desteklemesi dikkat çekiyor. Ancak AfD’nin seçimden birinci çıkması zor. CDU/CSU’nun AfD ile koalisyona gitme olasılığı düşük, bu nedenle SPD ve/veya Yeşiller ile bir hükümet kurulması bekleniyor. Başbakan Olaf Scholz, AA’ya çifte vatandaşlık ve Eurofighter satışı konusunda verdiği olumlu mesajlarıyla Türk kökenli seçmenlerin bir kez daha oyuna talip. Bu seçimler, Almanya’nın geleceğini ve Transatlantik ilişkilerin seyrini belirleyecek. CDU lideri Friedrich Merz’in Washington ile daha uyumlu çalışabileceği düşünülse de, bu durum Avrupa’nın stratejik özerkliği açısından tartışmalı bir konu.
Belçika ve Fransa’dan radikalleşme uyarısı
Belçika İstihbarat Başkanı Francisca Bostyn’in ardından, Fransa İç İstihbarat Başkanı Céline Berthon da artan radikalleşme tehlikesine dikkat çekti. Fransız haftalık Le Point dergisine verdiği demeçte Berthon, Fransa’da kendi kendine radikalleşen teröristlerin yaş ortalamasının giderek düştüğünü ve reşit olmayan radikal sayısının arttığını vurguladı. Bu uyarılar, geçtiğimiz hafta Belçika’da yaşanan bir olayla daha da dikkat çekici hale geldi. Brüksel’de Molenbeek Camisi’ne yönelik bir saldırı hazırlığında olduğu belirlenen 14 yaşındaki genç gözaltına alındı. Olay, Avrupa’da gençler arasındaki radikalleşmenin endişe verici düzeylere ulaştığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Davos’ta gözden kaçman tartışma
Davos’ta dikkatlerden kaçan önemli bir tartışma, Avrupa’daki fosil enerji ve savunma sanayisine yönelik yatırımların etik açıdan sorgulanmasıydı. Uzun bir süredir fon yöneticileri, fosil enerji ve savunma sanayi yatırımlarını “etik olmayan” kategoride değerlendiriyor. Fosil enerji eleştirisi kısmen haklı görülse de, savunma sanayinin bu sınıflamaya dahil edilmesi, Avrupa’nın savunma sektörünü ciddi bir çıkmaza sokuyor. Avrupa savunma sanayinin finansman kaynaklarını çeşitlendirmek ve derinleştirmek için, bu sektöre yapılan yatırımların etik dışı olarak sınıflandırılmaması gerekiyor. Böylece Avrupa ülkeleri, savunma sanayinde yalnızca “haute couture” (özel üretim) yerine, “prête-à-porter” (seri üretim) tarzında, daha erişilebilir ve yaygın şekilde silah üretebilir.