Çocukları cinsel şiddetin zararlarından korumak amacıyla çalışan sivil toplum örgütü Culture Reframed, dünyanın dört bir yanından uzmanları bir araya getirdi.
Sosyal medya, dijital oyunlar ve internet, çocukların her tür bilgiye erişimini açık hale getirdi. Çocuklarımızın karşı karşıya gelebileceği tehlikeli ve uygunsuz içeriklere karşı eğitim almalı, onlarla konuşma dilini öğrenmeli, açık ve samimi olmalıyız. Çocukları ele geçiren bu düzeni değiştirmek için, toplumsal bir bilinç gerekiyor.
Amerika’da kadın çalışmaları yürüten, hayatını pornografiyle mücadeleye ve çocukların esnek dayanıklılıklarını artırmaya adayan Prof. Gail Dines, aynı zamanda Culture Reframed adlı kâr amacı gütmeyen bir kuruluşun CEO’su. Farkındalığı artırıp çocukları istismardan korumak için sivil toplum ve hükümetlerle çalışmalar yapıyorlar. Bugüne kadar 5 milyona yakın insana eğitim verilmiş, 100 binden fazla ebeveyn ve profesyonelle çalışılmış. Geçtiğimiz günlerde Culture Reframed
Çocuklarımız dijital medya araçlarıyla her geçen gün daha küçük yaşlarda tanışıyor. Uzmanların, küçükleri bu teknolojiden uzak tutmayı önermeleri, ebeveynlerin kuralları ve yasaklarına karşın, dijitalleşen dünyayı yok saymak mümkün mü? Çocuklarımızın telefon, tablet ve TV ile ilişkisini nasıl düzenleyebiliriz?
Dijital çağa doğan çocukların ebeveynleri olarak, teknoloji ile mücadelemiz her geçen gün katlanarak artıyor. Bilmeliyiz ki, teknolojiyi yok saymak doğru bir yöntem değil. Önce bizler teknoloji ile olan ilişkimizi iyileştirmeli ve bu sayede de çocuklarımıza mentor ve doğru model olmalıyız. Bunun da ötesinde, dijital hayattaki tehlikelerden korunmak için, “ailenin, okulun ve devletin” işin içinde olduğu bütünsel bir devlet politikası gerekiyor.
Çocuklarda akıllı telefon, tablet, televizyon gibi dijital medya araçlarının kullanımıyla ilgili Almanya’da yeni bir araştırma yayınlandı. Yaklaşık bin anne baba ile yapılan görüşmeler sonucu, 2-10 yaşta en çok
Hiçbir çıkar beklemeden, gönüllülükle fayda yaratan bir ekibin parçası olmak empatiyi ve öz güveni geliştirdiği için çocuklar için çok değerli. Yarın Dünya Gönüllüler Günü... Neyin parçası olmak istiyoruz? Ne gibi faydalar sağlayabiliriz? Nasıl rol model olabiliriz?
Hayatınızda hiç gönüllü olarak bir projede yer aldınız mı? Bu size nasıl hissettirdi? Birilerine yardım edebilmenin hazzını mı yaşadınız? Kendinizi değerli mi hissettiniz? Paylaşmanın, birlik olmanın gücüyle dünyanın daha güzel olabileceğine inancınız mı arttı? Evet, gönüllü olmanın pek çok insani getirisi var. Elbette sömürüye kaçmadığı ve kimseyi mağdur etmediği sürece… 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü vesilesiyle psikolog Nilüfer Devecigil’e bu tür çalışmaların çocuklara olan katkısını ve çeşitli STK’lar için çalışanlara gönüllü olmaya nasıl karar verdiklerini sorduk.
Psikolog Nilüfer
Şevval Beren Mutlu, Yiğit Caner Aydın ve Öznur Cüre... Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu milli sporcuları dolu dolu yaşamak, çalışmak, başarmak, üzerine kendilerine çizdikleri yolda hedeflerine doğru engellere yenilmeden yürüyorlar.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde her yıl olduğu gibi engelli yaşamın zorluklarından, engelli haklarından, engellilerin yok sayılmasından bahsedeceğiz. Ama dilerim ki bu kez diğerlerinden farklı olsun. Gerçekten asıl engelin insanın zihninde olduğu anlaşılsın. Ön yargıları aşmak için somut adımlar atılsın, imkanlar sağlansın. Bu vesileyle, Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu milli sporcuları Şevval Beren Mutlu, Yiğit Caner Aydın ve Öznur Cüre’ye kulak verelim. Hepsinin ortak özelliği gülen yüzleri, yaşamı sevmeleri, asla pes etmemeleri ve onlara her koşulda destek veren aileleri.
Yiğit Caner Aydın (Dünya Şampiyonu Paralimpik okçumuz)
“Aylarca sadece lastik çektim”
Yiğit Caner Aydın 2022 Dubai yarışlarında hem bireyselde hem takımda Dünya Şampiyonu olan sporcumuz... Hayaller ve
Çocukların daha iyi bir yaşam, mutlu bir çocukluk dönemi yaşaması için farkındalık yaratan 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde “Çocuğum Haklıyım” projesini ve çocuklarla haklarını konuştuk.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Çocuk hakları, dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavram. Ancak bu hakların ne kadarını gerçek anlamda yaşayabiliyorlar. Çocuklar, ne yazık ki dünyanın pek çok yerinde bu haklardan mahrum.
Çocuk hakları alanında çalışan ve Çocuğum Haklıyım Platformu’nu kuran Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Dr. Aslıhan Öztezel, “Ana rahmine düşmeyle bile kazandığımız haklarımız var. Anayasalarda yer alan temel hak ve özgürlükler bize verilmiş haklar değil. Anayasalarda olmaları egemenin bu haklarıyla yaşayan insanları yöneteceğine dair
Dünya Prematüre Farkındalık Ayı’ndayız. Geçtiğimiz günlerde kızı Arya’nın 4’üncü yaş gününü kutlayan oyuncu Aslı Tandoğan ile 32’nci haftada yaptığı prematüre doğumu, yaşadığı zorlukları ve kızını büyütme serüvenini konuştuk
Her yıl binlerce çocuk prematüre olarak dünyaya geliyor. 38. gebelik haftasını tamamlamadan önce dünyaya gelen yenidoğanların bir kısmı farklı boyutlarda sağlık sorunları yaşayabiliyor. Prematüre Farkındalık Ayı vesilesiyle kızı Arya’yı 32’nci haftada dünyaya getiren ve sıkıntılı günler geçiren oyuncu Aslı Tandoğan ile deneyimlerini konuşmak için buluştuk.
Geçtiğimiz günlerde kızınız 4 yaşına bastı. Nasıl gidiyor annelik? Çocuklarınızla aranız nasıl?
Tek çocukla iki çocuk arasındaki farkı yaşayarak çok güzel öğreniyorum. Oğlum Atlas varken, “4-5 çocuğum olabilir” diyordum ama iki çocuk sahibi olduktan sonra ikisinin de farklı ihtiyaçlarına yetişebilmenin hiç de kolay olmadığını gördüm. Erkek ve kız
Dünyada da örnekleri bulunan, kanser hastalarına yönelik “terapi köpeği desteği”, İstanbul’da iki hastanede pilot olarak uygulanmaya başladı. Projede başarı elde edilirse Türkiye’nin dört bir yanında pek çok köpek, terapi köpeği olarak eğitilecek.
Televizyon ekranlarından Max’in torunu olarak tanıdığımız Border Collie cinsi Teo’yu bugünlerde hastane koridorlarında görürseniz şaşırmayın! Çünkü Teo, kanser hastalarının radyoterapi tedavi sürecinde, destek tedavi amacıyla yönlendirilen Türkiye’nin ilk terapi köpeği oldu. SBÜ Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Doç. Dr. Eda Küçüktülü’nün öncülük ettiği projeyle ülkemizde ilk kez bir köpek onkoloji koridorlarında görev alıyor. Sağlık Bakanlığı’nın öncülüğünde 2 ay önce başlayan projeyle hastaların psikolojisine olumlu yönde katkı yaparak, kanser tedavisinin desteklenmesi amaçlanıyor. Projede başarı elde edilirse Türkiye’nin dört bir
Yaşamın kaçınılmaz bir parçası olsa da çoğumuz ölüm düşüncesinden bile kaçınıyoruz. Yurt dışında “Ölüm doulalığı” eğitimi alarak, bir hastanenin Palyatif Bakım bölümünde gönüllü çalışmaya başlayan Berna Köker Poljak, ölüme yakın kişilere ve ailelerine destek sağlıyor
Hamilelik sürecinden doğuma kadar, anne adayına fiziksel ve duygusal destek veren doulaları pek çoğumuz artık biliyoruz. Peki, ölüm doulalığını duydunuz mu? Doğum, bir bebeğin dünyaya gelişi herkesi mutlu eden, coşkuyla karşılanan bir durum. Ölüm de doğum kadar yaşamın bir parçası olsa da işler değişiyor. Kimse kucağını açarak karşılamıyor ölümü. Ölümcül hastalığa sahip biri bu süreci nasıl yaşamalı? Biz ölümcül bir hastalığa sahip yakınımıza nasıl yaklaşmalıyız? Yasımızı nasıl yaşamalıyız? Tüm bunlar zorlandığımız konular. Çocuklara ölümlerden bahsetmiyoruz, cenazelere götürmüyor, mezarlıklardan uzak tutuyoruz. Oysa her daim yanı başımızda olan bu konu, hayata