Zeynep İşman

Zeynep İşman

zeynepisman@gmail.com

Tüm Yazıları

Hiçbir çıkar beklemeden, gönüllülükle fayda yaratan bir ekibin parçası olmak empatiyi ve öz güveni geliştirdiği için çocuklar için çok değerli. Yarın Dünya Gönüllüler Günü... Neyin parçası olmak istiyoruz? Ne gibi faydalar sağlayabiliriz? Nasıl rol model olabiliriz?

Gönüllülük  bir yönüyle  kendine iyilik

Hayatınızda hiç gönüllü olarak bir projede yer aldınız mı? Bu size nasıl hissettirdi? Birilerine yardım edebilmenin hazzını mı yaşadınız? Kendinizi değerli mi hissettiniz? Paylaşmanın, birlik olmanın gücüyle dünyanın daha güzel olabileceğine inancınız mı arttı? Evet, gönüllü olmanın pek çok insani getirisi var. Elbette sömürüye kaçmadığı ve kimseyi mağdur etmediği sürece… 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü vesilesiyle psikolog Nilüfer Devecigil’e bu tür çalışmaların çocuklara olan katkısını ve çeşitli STK’lar için çalışanlara gönüllü olmaya nasıl karar verdiklerini sorduk.

Haberin Devamı

Psikolog Nilüfer Devecigil: “Çocuklarda empatiyi ve kendine güveni geliştiriyor”

Çocuğun gelişim döneminde, gönüllülük çalışmalarının büyük etkisi var. Bunlardan en önemlisi sosyalleşme. Kendine güven hali. Çünkü grup içerisinde pek çok kişiyle tanışmak, pek çok kişiyle bir amaç uğruna bir arada olmak gerekiyor. Çocuklar için, bir gruba ait hissetme ve birlikte bir şeyler paylaşma hissi çok değerli ve önemli. Özellikle de karşılık beklemeden bir şey yapmak çok değerli. Düşünsenize günümüzde pek çok şey, hep bir karşılık beklenerek yapılıyor. Ya not alma, ya ödev, ya ödül… Karşılık beklemeden bir şey yaptığınızda, karşı tarafın halini daha çok görebilirsiniz. Bu da empatiyi geliştirir. Günümüzde çocukları yetiştirirken onlara çok dikkat veriyoruz, ne kadar lider ruhlu olduklarını görebiliyoruz ama burada asıl ihtiyaç karşıyı da görebilmek, anlayabilmek. İçinde bulunduğumuz toplumsal gerçeklerde, çocuklar karşı tarafı çok göremiyor.

Elbette sadece çocuktan beklemekle olmuyor. Ebeveynin de bu konulardaki tutumu, davranışları nasıl, bu da çok yol gösterici oluyor. Örneğin ben pek çok dernekle iş birliği içinde çalışıyorum. Kızım küçüklüğünden beri bunlara şahit oldu. Irmak, benimle edindiği tecrübelerle çocuklar için gönüllü bir kitap kulübü kurdu mesela. Pandemide yaptı bunu online olarak. İsteyince yapılabilecek pek çok şey var. Örneğin oturulan mahalledeki dernekler araştırılabilir. Para kazanmakta zorlanan lokal işletmelere destek olunabilir. Bunlar hem birlikte paylaşmak hem de beraber bu konularda sohbet etmek adına harika fırsatlar.

Haberin Devamı

“Karşılığında çok şey öğreniyorsun”

Gönüllülük  bir yönüyle  kendine iyilik

Irmak Moore gönüllü çalışmaların kazanımlarını anlatıyor:”Küçükken annemle (Nilüfer Devecigil) birlikte gönüllülük çalışmalarına giderdik, ama şimdi yavaş yavaş yalnız başıma gitmeye başladım. Düşler Akademisi’nde engelli bireylerle çalışma fırsatım oldu. Dans ve hareket dersleri verdim. Bir sürü sunumlar dinledim ve kendim de sunumlar yaptım. Gönüllülük yaparken dışarıdan bakılınca çoğu kişi niye karşılığı olmayan bir işte bulunmak istersin, diye merak edebiliyor ama aslında karşılığında çok fazla şey öğreniyorsun. Kendinle ilgili çok şey öğreniyorsun ve inanılmaz deneyimler kazanıyorsun. Kendime güvenim arttı. Sosyalleşmeme yardımcı oldu.”

Haberin Devamı

 “Görüyorum, duyuyorum o halde sorumluyum”

Gönüllülük  bir yönüyle  kendine iyilik

Aybüke Erdoğmuş ise lise yıllarından bu yana pek çok gönüllü çalışmalarda bulunmuş: “Okuduğum kitapları hediye etmekle başladım. İçine güzel sözler yazdım. Tanımadığım çocuklara ulaştırdım. Sonra bir baktım ki birlikte çok güzel işleri yapabiliyormuşuz. 7 yıldır birçok sivil toplum kuruluşunda gönüllüyüm. Huzurevlerinde torun oldum, yetimhanelerde abla oldum, bazen bir okulda boyacılık yaptım. Mardin’de mektuplaştığım çocuklar, bugünün lise, üniversite öğrencileri oldu ve birlikte başka çocuklara yazı olduk, kalem olduk, sevgi olduk. Şimdi profesyonel iş hayatındayım. İş hayatında mevsimlik gezici tarım işçiliği döngüsünde olan insanlar ve çocuk işçilerle karşı karşıya kalana dek fındık sadece kuruyemişti benim için. Bir yanda kurumsal sosyal sorumluluk ile profesyonel iş hayatım devam ederken bir yandan da bireysel gönüllü çalışmalarım devam ediyor. Çocukken de hep paylaşırdım ama deneyimlerimle en güzel paylaşmanın “sev, sarıl, gülümse” olduğunu anladım. Bu üç kelime bugün beni ayakta tutan ve her günümü anlamlandıran kelimeler oldu. İnsanlığa inanıyorum. Paylaştıkça çoğalmaya inanıyorum. Ve görüyorum, duyuyorum o halde sorumluyum.

 “Biz artık gönüllü görevliyiz”

Gönüllülük  bir yönüyle  kendine iyilik

Tüm Türkiye’de çocuk istismarı ile mücadele eden UCİM’in (Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği) 85 bini aşkın gönüllü üyesi var. UCİM’in Türkiye Hukuk Koordinatörü Avukat Candan Tekin Çekiç, dernekteki bu güçlü gönüllülük sistemini anlattı: “Temmuz 2018’de UCİM’e gönüllü üye oldum. Biz artık kendimizi gönüllü-görevli olarak adlandırıyoruz; çünkü bir yola çıktık ve çocuklarımıza sözümüz var. Derneğimizde çok sayıda avukat, ruh sağlığı uzmanı, öğretmen, her meslek grubundan gönüllü var, ayrıca ev hanımları, öğrenciler de en büyük güçlerimizden. Biz çocukları bugünleriyle ele alıyor ve önemsiyoruz; ama onların geleceğimiz olduğunu da biliyoruz. İyi ve sağlıklı nesillere bırakılacak anlamlı bir mirasın ihmal edilmeyen, ekonomik, duygusal, fiziksel ve cinsel olarak istismar edilmeyen, haklarını bilen çocuklarla sağlanacağını düşünüyoruz. Bunun için de farkındalık çalışmaları, önleme faaliyetleri yapıyoruz.”

 “Sürdürülebilir bir hedefle başlayın”

Gönüllülük  bir yönüyle  kendine iyilik

Şimdi Derneği Kurucusu Sezi Kalkavan, hem Türkiye’de hem Afrika’da çocuklar için gönüllü projeler hayata geçiriyor. Türkiye’de okullarda sanat atölyeleri, tiyatro gezileri düzenliyor. Kalkavan nasıl yola çıktığını anlatıyor:

“Önce içimizdeki o kibri bulacağız. Tamamen yenemeyiz ama varlığını tanımaya çalışmak en büyük adım. Gönüllülük; gönlünü vermek, emek vermek olduğu kadar, veren el olmanın ağırlığını hafifletmeyi de içerir. Gönüllü olmak inandığın dünya için adım atmak demek, durmadan söylenmek yerine, elindeki, ruhundaki kaynakları kullanmak demek. Neyin parçası olmak istiyoruz? Ne gibi faydalar sağlayabiliriz? Kendimize bu soruları sorup, araştırmaya başlayabiliriz. Hedef dünyayı kurtarmak değil. Elimizin değdiği her yerde umudu, saygıyı, eşitliği çoğaltmaya çalışmak. Çocukların, gençlerin bakış açısı şöyle olmalı: Anlamı olan ve düzenli bir emekle başlasınlar. Yılda 4 -5 kez yapmayı hedeflemek sürdürülebilir bir hedef.”