1945 yılının bu aylarında, Turancılık Davası, ülkenin gündemine oturmuştu. Siyaset ve edebiyat dünyası mensupları ile, bazı eğitimciler, bürokratlar ve askerlerin sanık oldukları dava, büyük gösterilere neden oldu.
Dava, Hüseyin Nihal Atsız’ın 1 Nisan 1944 tarihli Orhun Dergisi’nde, dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu’na yönelik iki açık mektubu sonrası açıldı. Şükrü Saracoğlu, kendilerine tarh edilen yüksek vergileri ödeyemeyen gayrimüslimleri, sürgüne gönderen kişi olarak da biliniyordu.
Atsız Orhun’daki mektuplarında, devletin komünist kadrolar tarafından işgal edildiğini ileri sürüyordu. Şikayet edilenler arasında, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel, Sabahattin Ali ve Sadrettin Celal Antel vardı.
Gösteriler...
Sabahattin Ali, Atsız’ı mahkemeye verdi. 26 Nisan’da başlayan duruşma, milliyetçi gençlerin miting alanı haline geldi. 3 Mayıs’ta başlayan ikinci duruşmada, gösteriler dozunu arttırdı. Olayları ve eylemleri önlemek isteyen güvenlik güçleri, 165 üniversiteliyi gözaltına aldı. Gösterilere katılıp gözaltına alınanlar arasında üsteğmen Alpaslan Türkeş de vardı. Göz altına alınan gençler dövüldü ve aynı gün Nihal Atsız da gözaltına alındı.
Gösteriler ve eylemlerle ilgili olarak
Türkiye’nin Kaderini Değiştiren Kriz” isimli, 2000 yılı krizini anlatan kitabım 2. baskısını yaptı; şimdiye kadar 10800 adet sattı. Kitabın arkasında başbakanlarımız Mesut Yılmaz ve Prof. Dr. Tansu Çiller ile başarılı işadamımız Murat Vargı’nın yorumları var. Kitap, gelişmekte olan bir ülkenin ekonomik sorunlarını bir uygulamacının gözünden anlatıyor. İngilizceye de çevrilecek.
Kendi kitabım olduğu için, üzerinde yorum yapmak istemiyorum. Kitap üzerine, övücü onlarca yazı çıktı. Bunlardan birini, çok değerli işadamımız Yılmaz Ulusoy’un kitap hakkındaki görüşlerini, sizlerle paylaşmak istedim.
Ulusoy diyor ki:
“Siz benim kadim dostum ve benim için son yarım yüzyılda Türkiye’nin ekonomik nabzını tutan, yön veren değerli bilgi ve tecrübe hazinesisiniz. Merkez Bankası’na, para piyasalarına, fon yönetimine, İstanbul Menkul Kıymetler’e ve Borsa’ya getirdiğiniz yenilikler ve dinamizmle ekonomimize katkılarınız olağanüstü tarihi atılımlardır. Aklınıza, bilginize, öngörülerinize, yüreğinize, kaleminize öylesine güveniyorum ki bilemezsiniz. Benim için genel anlamda, ülkemde piyasa ekonomisini, tüm gerçekçi detaylarıyla sizden daha iyi okuyan çıkmadı. İyi ki varsınız...
Kitabınızı,
ABD’de yayımlanan Bottom Line Health dergisine göre, TIP alanında yaşanan büyük değişim, bildiğimiz her şeyi değiştirebilecek boyutta. İddia edilen şaşırtıcı gelişmeleri paylaşıyorum:
- UCLA bilim adamları, Alzheimer’s hastalığının kodlarını buldu. Merkezlerindeki 10 Alzheimer’s hastasının 9’unu ilaç kullanmadan önemli ölçüde düzeltmeyi başardılar. Mevcut Alzheimer’s ilaçları, sadece hastalığın ilerlemesini yavaşlatıyor. Buck Institute ve UCLA’nın 20 yıldır sürdürdükleri araştırma, şimdiye kadar beyin sinirlerinin etrafını kaplayan beta-amyloid proteinlerinin neden olduğu bilinen hastalığın, daha önemli başka nedenleri olduğunu ortaya koydu. Bu nedenler, synapse-destroying(beyin aktivitelerini yok edici) işlevler olarak biliniyor. Buna karşı, synapse-making(beyin geliştirici) aktiviteler geliştirilmesi gerekiyor. Örneğin, akşam yemeği ile sabah kahvaltısı arasında 12 saat bulunması öneriliyor. Vücut, beta-amyloid ve benzeri zararlı hücreleri ancak bu sürede temizleyebiliyor. Sinir yatıştırıcı ilaçlar ve buğday tüketimi de Alzheimer’s hastalığını tetikliyor.
- Almanya’da, gövde hücreleri(stem cells) üretilip, bu hücrelerin kemik aralarına zerk edilmesi sayesinde, minüsküs
Geçen hafta bu sütunlarda yer verdiğim, Suat Yanıkoğlu’nun “ahkâm”larına devam ediyorum:
- Demokrasiyi, toplumsal kaba kuvvet getiriyor; bir başka kaba kuvvet götürüyor. Yani “Demokrasi fazilet rejimidir” sözü geçersiz...
- Gürültü, insanın ve hayvanın en çok kullandığı şiddet aracı. Ne yazık, hiçbir hayvanın gürültü aleti yok!..
- Korkunç görünmek için öyle inandırıcı roller yapıyor ki ölüm, bütün Oscar ödülleri ona verilmeli...
- Varlığı tehlikede olan demokrasi, eksik demokrasidir...
- Herkes kapısının önünü süpürse, sokak pis kalır...
- Azınlık haklarından insan, insan haklarından azınlıklar yararlanır. İnsan en küçük azınlıktır...
George M. Taber’in Chasing Gold (Altının Peşinde) kitabına göre, İkinci Dünya Savaşı öncesi Almanya’nın elinde o zamanki değerlerle 28.6 milyon dolarlık açıklanmış ve 120.5 milyon dolarlık ise saklı altın rezervi bulunuyordu. 1938 ila 1944 yılları arasında Naziler, Avusturya’nın 91 milyon, Çekoslovakya’nın 45 milyon, Polonya’nın 4.3 milyon, Hollanda’nın 137.2 milyon, Belçika’nın 204.9 milyon, Lüksemburg’un 4.8 milyon, Yugoslavya’nın 3.8 milyon, Yunanistan’ın 7.4 milyon, İtalya’nın 64.8 milyon, Arnavutluk’un 2.6 milyon, Macaristan’ın 32.2 milyon olmak üzere toplam 598 milyon dolarlık altınını kendi ülkelerine taşıdılar.
Bu altınlar ülkelerin merkez bankalarından alındı. Bu nedenle, bizimki dahil merkez bankaları Bretton Woods anlaşmasını takiben 1948’den itibaren altınlarını kendi kasalarında tutmak yerine ABD Merkez Bankası Federal Reserve’de tutmaya başladılar.
Altınlar nerede tutuldu?
İkinci Dünya Savaşı sırasında, Almanya’nın elinde bulunan altınların 389.2 milyon dolarlık bölümü, İsviçre Merkez Bankası’nda, 61.2 milyon dolarlık kısmı çeşitli İsviçre bankalarında tutuldu. Ayrıca İspanya’da 140 milyon, İsveç’te 59.7 milyon, Romanya’da 54.2 milyon, Portekiz’de 43-49 milyon,
Özer Uçuran Çiller’in yeni kitabı “Sır’rın Sırları” tam bir başucu kitabı. Sevgili Güneri Cıvaoğlu kitabı o kadar güzel tanıtmış ki bana da sizlerle onun yazısını paylaşmak düştü.
Evreni, başka evrenleri, yaradılışı mutlak bir yaradan inancı ile yazılmış satırlardan heyecanla okuyabilirsiniz. Bilimi, felsefeyle ve anekdotlarla harmanlayarak ortaya koyduğu bir ciddi çalışma ürünü. Bir örnek yansıtayım:
Önce gülümseyelim mi? Fransız Papaz Fr. George Lemaitre “Büyük patlama (big bang) teorisini ortaya atan (1927) ve büyük patlamanın babası” olarak geçmiştir bilim tarihine. Ancak... Einstein, Lemaitre için “Matematiği doğru fakat, fizik bilgisi berbat” demişti.
Hangisi haklıydı?
Lemaitre “evrenin oluşumunu, bugün de kabul gören büyük patlama” ile açıklamıştı.
Yani... ‘Fevkalade küçük, fevkalade yoğun, fevkalade sıcak bir zerre müthiş hızla patladı ve genişlemeye başladı. Bu büyük patlamanın sonucunda ateş topu gibi bir yıldız oluştu. Etrafa saçılan küçük gök cisimleri bu yıldızın etrafında yerçekimiyle dönmeye başladı ve gezegenler oluştu. Sonuçta milyarlarca yıldız ve onların çevresindeki gezegen grupları ile evrenimiz meydana geldi. Dünyamız da o evrende oluşan yıldızlardan
Rahmetli Suat Yanıkoğlu, 1980-1990 yılları arasında ben Merkez Bankası’nda çalışırken üstatlarımdan idi. Sık sık ‘ahkâm’ keserdi. Ahkâmını hepimiz iyi dinler, bazılarını not alırdık. Daha sonra kendisi bunların bir bölümünü kitap haline getirdi. Aşağıda onun ilginç “ahkâm”ından bazılarını sunuyorum:
- İnsanın başında iki yular var: ‘cinsellik duygusu’ ve ‘ölüm korkusu’… Muhteşem ikili’ Yularlı kaldığı sürece kendi yolunda değildir.
- Din ve Allah adına şiddete başvurabilenler için din bir siyasi partidir.
- İnançsız olanlar özgür değilse, inananlar da özgür değildir.
- Din, bilim ve demokrasi sulh içinde bir arada yaşamak zorundalar; sevişmeseler de…
- Mezhepler arası kavgalar, dinler arası kavgalardan daha çok olmuş tarihte. Dünyayı paylaşmak, toplumu paylaşmaktan daha kolay.
- Hayat, iyilik veya kötülük yapmak içindir; hiçbirini yapamayana yer yok…
Elektrik, kullanımı en kolay ve temiz enerji kaynağı olmaya devam ediyor. Doğal gaz, kömür ve petrol gibi enerji kaynakları bu yüzden elektrik enerjisine dönüştürülüyor. Enerji tüketiminde nispeten daha temiz sayılan doğal gaz kullanımı da yaygınlaşıyor. Son yıllarda rüzgâr, güneş ve dalga enerjisi de temiz enerji kaynağı olarak gündemimize girdi. Ancak, bu enerji kaynaklarının sürekliliği ve depolanması sorunları var. Bu tip sorunların çözülebilmesi için de enterkonnekte sistemleri devreye sokuyorlar.
Otomobillerde benzin ve motorin kullanımı şimdilik en yaygın durumda. Ancak çok yakın bir gelecekte benzinli otomobillerin yerini elektrikli otomobiller alacak. Çünkü elektrik motorları çok daha süratle hızlanabiliyor; çok daha az yer kaplıyor, çok daha temiz, hafif ve ucuz enerji kaynağı sunuyor.
Şimdilik, elektrikli otomobillerin tek sorunu, fiyatları ve yeterli şarj istasyonu bulunamaması. Ancak Amerikan Tesla bu sorunu hemen hemen çözmüş gibi. Yeni piyasaya sürülen Tesla modeli, benzinli otomobilleri yakalayan fiyatıyla, iki günde 280 bin alıcı buldu. Bu gelişme, çok yakında benzinli otomobillerin kullanımdan kalkacağını ve daha temiz kentlerde yaşayabileceğimizi müjdeliyor.