2008 dünya ekonomik krizinin ardından, gelişmiş ülke Merkez Bankaları mevcudun beş ila on katı arasında para basarak, piyasalarına likidite veriler. Bu likidite, büyük ölçüde, gelişmiş ülkelerdeki zor duruma düşen ama batırılamayacak kadar büyük bankaları kurtarmakta kullanıldı. Piyasaya sağlanan likiditenin diğer önemli bölümü, ekonomileri yeniden canlandırmak ve şirketleri destekleyerek, üretime katkıları artırmak amacı güdüyordu. Likidite genişlemesini önce, ABD Merkez Bankası (Fed) başlattı; onu Avrupa Merkez Bankası (ECB) takip etti; en son, Japonya Merkez Bankası, beklenenin çok üzerinde, mevcudun 10 misline yakın bir parasal genişlemeye imza attı.
Merkez Bankalarının parasal genişlemeleri, yani para basmaları, genel anlamda ülke enflasyonlarında yükselme ile sonuçlanır. Böyle bilinmesine rağmen, büyük ölçülere ulaşan, bahse konu parasal genişlemeler gelişmiş ülkelerde enflasyonist baskı yaratmadı. Üstelik, yalnız Merkez Bankası faizleri değil piyasa, mevduat, kredi ve tahvil faizleri de düştü. Öyle ki, on yıllık tahvillerin faizleri bile ancak ülkelerin mevcut yıllık enflasyonları seviyesine çıkabildi. Birçok ülkede çeşitli vadeler için negatif faizler söz konusu oldu.
Bo
Çin’de zengin bir çiftçi ailesinin oğlu olan Mao, 1893 yılında doğdu. Önce geleneksel Konfüçyüs eğitimi gördü; sonra modern okullara devam etti. 1911’de Cumhuriyetçi Devrim Ordusu’na katılmış olsa da hiç savaşmadı. 1918’e kadar, doğduğu bölge olan Hunan’ı terk etmedi. O tarihte, Pekin Üniversitesi Kütüphanesi’nde çalışırken, birlikte 1921’de Çin Komünist Partisi’ni (CCP) kuracakları Li Dazhao ve Chen Duxiu ile tanıştı.
1923’te çiftçileri toprak ağalarına karşı örgütlendirdi. Çin’in çiftçilerini, Batı’nın proletarya sınıfının başlangıcı olarak görüyordu. Askeri lider Zhu De ile birlikte, 1927’deki ayaklanmayı başlattı. Sovyetler’le işbirliği yaptı. 1931 Eylül ayında, Japonya Kuzeydoğu Çin’i işgale başladı. Cumhurbaşkanı Chiang Kai-shek(Çan-kay-şek), iki taraflı savunma yapmak zorunda kaldı. Altı ay sonra, Mançurya bağımsızlığını ilan etti. Ama 1934’e kadar, Çan-kay-şek iki mücadelesinde de başarılı oldu. Ekim 1934’te, Mao son çare olarak, 100.000 Kızıl Ordu askeriyle “Büyük Yürüyüş”ü başlattı. İlk ayda, askerlerin yarısı kaybedilince, Moskova ve Alman askeri danışmanı Otto Braun, Mao’ya yardıma başladı. “Büyük Yürüyüş” Pekin’e yaklaşınca, üniversite öğrencileri hükümete karşı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler’de en uzun konuşan lider oldu. 71. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nedeniyle, bir çok toplantı ve etkinlik yapıldı. Bunlardan en göze çarpanı, “Eğitim İçin Küresel Koalisyon (Global Business Coalition for Education - GBCE)” oldu.
Global ve Uluslararası İlişkiler, son yılların en gözde eğitim dalı. Çünkü, gelecek nesillerin, küreselleşmeyi ve uluslararası ilişkileri bilmeden başarı kazanmaları mümkün görülmüyor. Bu nedenle, Amerikalılar arasında, önce bu konuda eğitim alma, sonrasında da ihtisaslaşacakları konuya yönelme modası var.
Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar, bu konuya özel ilgi gösteriyor ve tüm ulusları ilgilendiren, küresel temalara önem veriyorlar. Eğitim konusu ise, tüm insanlığı doğrudan ilgilendiren ve geri kalmışlığı geride bırakabilecek tek konu olarak ele alınıyor.
Yasemin Vargı katıldı
Bu yılki GBCE toplantısına, dünya çapında üst düzey 40 yönetici, devlet adamı ve sivil toplum kuruluşu katıldı. Toplantıya Türkiye’den MV Holding’i temsilen Yasemin Vargı katıldı. Toplantılarda, uzun vadeli eğitime yönelik yatırımların ülkelere nasıl yönlendirileceği üzerinde duruldu. Yabancı yatırımcıların eğitim
Dünkü yazımda, Brian Wong’un, algoritmanın kurumsal düzeyde değiştirilmesi ve kurulu düzenin alt edilmesi konusunu işleyen, “The Cheat Code” isimli kitabından bahsetmiştim. Forbes dergisi onu üç yıldan beri “30’unun altında en başarılı 30 kişi (30 under 30)” arasına alıyor.
Wong, başarının kısa yollarını ve rakiplerini sollamanın kurallarını anlatırken, birçok detaya giriyor:
Gücün ta kendisi bilgi ve istihbarattır. Her türlü bilgiye kolayca ulaşılabilmesi bu yüzyılın devrimidir.
Bugün üniversite eğitimi başarı için yeterli değildir. Artık işverenler diplomadan çok beceriye bakıyorlar.
Başarılı müteşebbislerin tek özelliği korkusuz ve cesaretli olmalarıdır. Korkusuz kişiler, bu özellikleriyle övünmelidirler. Onlar için başarı, farklı şeyler yaparak eğlenme anlamındadır.
Başarının IQ (intelligence quotient-zekâ katsayısı) ile ilgisi yoktur. Arkanızda babanızın parasının olması da başarı için yeterli değildir. Başarı, tamamen sizin kişiliğinizle ilgilidir.
Yüzmeyi öğrenmenin en kolay yolu, doğrudan havuzun en derin yerine atlamanızdır. Ya yüzmeyi öğrenir ya da batarsınız. (En iyisi, bunu cankurtaran görevlisi olan bir havuzda deneyin.)
Sistem, kurulu düzeni temsil eder. Sistem içinde başarı kazanmak, iyi ilişkileri sürdürmekle; hatta bazen, yalakalıkla olur. Sistemin değiştirilmesi, algoritmanın değiştirilmesi demektir. Bu değişim, genellikle, sosyalist dünya görüşüne hakim olan “tez-antitez-sentez” sürecine benzer. Ancak, günümüzdeki hızlı teknolojik değişim, bir çok durumda, süreçlerin süresini kısaltmaktadır.
Sistemi alt etmek, kolay değildir. Sistemin kurumsal ve kişisel temsilcileri, sonuna kadar direneceklerdir.
Kurulu düzeni alt etmek için, sadece onu çok iyi bilmek yetmez. Yerine geçecek düzeni de, çok iyi algılamak ve ilk değişime hakim olmak gerekir.
Küreselleşme ve milliyetçilik çatışması, mevcut algoritmayı değiştirme çabasıdır. Şimdilik, bu savaşı milliyetçiler kazanıyor gibidir; ama çekişme devam edecektir. Çünkü, büyük devletlerin ve çok uluslu şirketlerin, küreselleşmeden beklentileri ve çıkarları vardır.
Algoritmanın değiştirilmesi, dünya, devlet veya kurum çapında söz konusu olabilir. Her durumda, bu göreve soyunacak kişi veya kişilerin, iyi ilişkilerle elde edilebilecek çıkar ve beklentilerden uzaklaşması gerekir.
İşte altın kurallar
Brian Wong, algoritmanın kurumsal düzeyde
ABD’de, bu yıl kasım ayında yeni başkan seçiliyor. Başkan adayları, Cumhuriyetçi Parti’den Donald Trump ve Demokrat Parti’den Hillary Clinton. Şimdiye kadar, Clinton önde gidiyordu. Son anketlerde ise Trump onu yakalamış, hatta biraz önüne geçmiş görülüyor. Çünkü, Trump, Hillary’i köşeye sıkıştırmış vaziyette ve yalancılıkla suçluyor. Hilary’nin elindeki Trump’ın vergi beyanları ile ilgili koz da Trump’ın vergi beyan ve ödemelerini açıklaması ile yok oldu.
Şimdi, kimin başkanlığa daha layık olduğu tartışılıyor. Başkan Obama, tam anlamıyla Clinton’ı destekliyor. Ancak, ABD seçimlerinde, bizdeki gibi devlet kaynakları kullanılmadığı için, mal varlığı çok güçlü olan Trump, büyük kampanyalar düzenliyor; bağırarak durmadan konuşuyor; sürekli sanki ABD’nin geçmişinde her kararı Hillary almış gibi, Hillary’e yükleniyor.
Trump, daha önce hiç devlet yönetiminde bulunmamış olduğu için, hiç hata yapmamış görünüyor ve yaptığı hiç bir şey için suçlanamıyor. Daha önce birkaç kez iflas etmiş olmasını da, “Olur böyle şeyler, şimdi zengin olarak karşınızdayım” diyerek geçiştiriyor. Öte yandan, Kennedy örneğinde olduğu gibi, ABD başkanlık seçimlerini, liyakatle fazla ilgilenmeksizin, genellikle
1940 yılında, ABD’nin Illinois eyaletinde, Polis Haberleşme Birliği (APCO), polis güçlerinin daha anlaşılır biçimde haberleşebilmesi için, “10” ile başlayan şifreli mesajlar kullanmaya başladı. Bu sistem, hala ABD’de, birçok Avrupa ülkesinde ve bir bölümü bizde de kullanılıyor. Artık, polis haberleşmesi, bazı kısa dalga bandı olan radyolardan dinlenebiliyor. Ancak, aşağıdaki kodları bilmeden, bu haberleşmeden bir şey anlayabilmeniz mümkün değil. Öte yandan, bu kodların birçok filmde sıkça yer aldığına şahit oluyoruz.
Halen, ABD’de kullanılan ilginç kodlardan bazıları şöyle:
- 10-00 (Polis vuruldu. Acele cevap ve yardım.)
- 10.0 (Tehlike var.)
- 10-4 (Mesaj anlaşıldı.)
- 10-10 (Çatışma var.)
- 10-14 (Şüpheli hareketler içinde kişi var.)
- 10-16 (Kendi içimizde anlaşmazlık var.)
Sağlık konusundaki en son gelişmeleri takip eden “Bottom Line Health” dergisi, çoğu doktorun bilmediği bilgilerden bazılarını şöyle açıklıyor:
- “Stres”in kalp krizlerini tetiklediği biliniyor. Yüksek kolesterolü, tansiyonu olan, az spor yapan obez kişilerde, kriz riski daha da artıyor. Ciddi sinir krizi geçiren kişiler, ilk 2 saatte, sinir krizi geçirmeden önceki duruma göre 9 kat fazla kalp krizi olasılığıyla karşılaşıyor. Düşük dozajlı alınan günlük aspirin ve nabız sayısını düşüren ilaçlar, bu konuda faydalı oluyor.
- Kötü bir haber alan kişilerde, haberden sonraki 24 saat içinde kalp krizi geçirme olasılığı, haber öncesine göre 21 kat daha fazla. Yakın arkadaş ve ailenin, bu süre içinde kişiyle birlikte olması önem taşıyor.
- Evlilik dışı, otel odalarında yapılan seks sonrasında kalp krizi olasılığı, seksten önceki duruma göre yüzde 80 artıyor. Yeni araştırmaya göre, bu çeşit seks, nabız sayısı ve çarpıntıyı ciddi biçimde artırıyor. Ayrıca, seks öncesi alkol alınmışsa, olasılık daha da artıyor.
- Avrupa Futbol Turnuvası sırasında, Almanya’da kalp rahatsızlığı nedeni ile hastanelere başvuran kişi sayısı, normalin 2.7 katı arttı. Spor karşılaşmasını seyrederken, nabız sayımız