"Duvarların Dili" Çok Yaşasın!

11 Eylül 2014

Yaz biterken, biz ona henüz doyamamışken, bu hafta sonu kendinize yazı, şiiri, başkaldırıyı, sevgiyi, resmi ve içinizde uçuşan kelebeklerle, ruhunuzu bir türlü rahat bırakmayan gel-gitleri hatırlatacak bir şey yapın:

Sokağa çıkın. Ve “Duvarların Dili”ne kulak verin.

Ülkenin en saygın ve doğurgan müzelerinden Pera Müzesi, yurtta ilk kez gerçekleştirilen bir sergiye evsahipliği yapıyor:

“Duvarların Dili: Graffiti / Sokak Sanatı”

Ancak Coşkulardan Korkanlardır, Graffiti’den Korkanlar

Duvarlara yazılar ve resimler yoluyla yansıtılan coşkuların görsel bir şölene dönüştüğü uygulamaya verilen isimdir; graffiti.

Kimileri şiirin ve sanatın sokakta öyle çırılçıplak can bulmasından ölesiye korkar ve graffitiyi yıkıcılıkla değerlendirirken, duygulardan korkmayan, hele de sanata karışmış duyguların peşini sürenler için sanatın sokaktaki izidir o.

Ve aslında dillere pelesenk o “topluma mal olmuş” lafının en gerçek örneğidir. Sanatçı, sanatını da duygusunu da halkla paylaşır.

Yazının Devamı

Başka Bir İstanbul Mümkün | İstanbul Unveiled

27 Ağustos 2014

İstanbul’a gelen yabancı turistlerin şehre ortalama sadece iki-üç gün ayırdığını ve bu süre boyunca hep aynı çember içinde kaldığını biliyor muydunuz?

İstanbul, Uzun Metrajda

Rehber, aynı zamanda İstanbul Rehberler Odası Başkanı, seyahat yazarı ve şimdi de filmci Şerif Yenen, bu çemberi kırmak üzere 61 dakikalık bambaşka bir İstanbul hikayesi yaratmış.

İstanbul Unveiled, eni konu uzun metrajlı bir film. Hem de Amerika, Hırvatistan, Polonya, Bulgaristan ve Azerbaycan’daki film festivallerinde çoğunluğu birincilik olmak üzere değişik dallarda ödüller almış bir film.

Kendi İstanbul’unu Keşfeden Turistler

Dün, seyahat denince akla gelen ilk mekanlardan biri olan Hard Rock Cafe İstanbul’da, yirmibeş yılını rehberliğe adamış Şerif Yenen’in ağzından turistlerin gözünden İstanbul’u, filmi ve hikayesini dinledik. Yenen’e göre, film, İstanbul’u ziyaret etmek isteyen turistlere önceden çizilmiş bir çerçeve yerine, kentin halkıyla bütünleşebilecekleri, hatta kendi keşiflerini yapabilecekleri çok daha özgür bir gezi fikri veriyor.

İstanbul Unveiled, Amerikalı bir genç kadının İstanbul’u keşfetme sevdasıyla yola çıkmış ve kurgulanmış bir film. Bu anlamda Jessica Berkmen isimli

Yazının Devamı

İstanbul Zanaatkarlar Haritası

18 Ağustos 2014

Ne kadar ileri, o kadar otomatik – mi?

Biz bu muasır medeniyet işini yanlış mı anladık acaba diye sormadan edemiyorum. Çünkü insan işi bazı güzellikler avuçlarımızın arasından gün be gün kayıp gitmekte . . .

Sanata henüz içtenlikle saygı duyamıyorken, bir yandan da zanaatkarları tümden kaybetme tehlikesi içindeyiz. Neyse ki, aramızdan bazıları bu dramatik yok oluşun gayet iyi farkında:

“Kaybolmakta olan zanaat dallarının belgelenerek görünür kılınması ile mevcut tasarım sistemine entegrasyonu ve yaşatılması mümkün müdür?”

“Crafted in İstanbul” bu soruyla yola çıkarak kaybolmaya yüz tutmuş zanaatkarların yeniden görünür hale gelmesini amaçlayan online bir platform.

Platform, “İstanbul Zanaatkarlar Haritası” ismini verdiği bir haritalama sistemi ile zanaatkarları kelimenin tam anlamıyla “buluyor”. Üretimde iş birliğini ve zanaatkarların mevcut tasarım sistemine entegre olmalarını sağlamak üzere çıkılmış bir yol ve emekle yaratılmış bir haritadan bahsediyoruz . . .

İlk kez, 2012 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü Yüksek Lisans Programı’ndaki bir ders kapsamında ortaya çıkan proje, Barış Gümüştaş, Bilal Yılmaz ve Seda Erdural’ın ellerinde

Yazının Devamı

Lucy

12 Ağustos 2014

“Hayat bize bir milyar yıl önce verildi. Peki biz ne yaptık?”

Kimilerinin her gün düşündüğü, kimilerininse aklına geldiği an ödünün koptuğu bu meşhur soru ile başlıyor Lucy.

Avengers, Iron Man ve Kaptan Amerika derken, Scarlett Johansson’u bir süredir yeni ve üstelik de balıketli “actiongirl” olarak izliyoruz. Bana nedense bir şekilde eğreti gelen bu rollerin ardından, Lucy’deki bu son oyunu ile Scarlett Johansson’ın bendeki inandırıcılığı bir kaç tık birden yükselmiş bulunuyor. Bunda, Under the Skin’deki (2013) duygusuz, donuk uzaylı performansının da payı büyük.

Johansson, kendisinden romantik performanslarında ve Marvel filmlerinde alamadığım duyguyu bu kez hakkıyla veriyor. Ve bence rastgele bir kadının nasıl mutlak bir güce dönüştüğünü, korkusuz, acısız ve arzusuz bir insana, hatta insandan öteye geçişini zevkle izletiyor.

İnsanoğlunun Dillere Pelesenk Kapasitesi

Lucy, tarihteki en insansı ilk maymunla adaş, berbat bir yeni sevgiliye sahip talihsiz bir kız. Hikayesi de kendi gibi gayet sıradan.

Herşey, kötü sevgilinin Lucy’yi sözde kısa sürecek, ufak bir teslimat için mecburi kurye yapmasıyla başlıyor.

Lucy’nin başı, çok güçlü, pek zalim bir uyuşturucu kaçakçı

Yazının Devamı

İnsan Gibi Olmamaya Yemin Eden Maymunlar

27 Temmuz 2014

“Eğer savaş açarsak, sahip olduğumuz herşeyi kaybederiz:

Evimiz. Ailemiz. Geleceğimiz.”

Peşinen söyleyeyim:

Bu kez Matt Reeves yönetmeliğindeki Maymunlar Cehennemi serisinin ikinci filmi “Şafak Vakti”, son zamanlarda izlediğim en etkileyici film.

“Başlangıç” filminde, hem kendini hem diğer maymunları insan elindeki tutsaklıklarından kurtarıp, hayatının özgür yarısına nihayet giriş yapan Ceaser, bu filmde sevgi dolu bir aile babası, hakkıyla karizmatik bir lider, kararlı bir usta olarak çıkıyor karşımıza. Maymunlar için bir ev kuruyor; bir kültür, bir felsefe yaratıyor. İnsanlardan uzak, onlar gibi olmamak için gayret içinde, huzurun peşinde dev bir “adam”, Ceaser. Yoluyla, karakteriyle büyülüyor.

Bir Peter Jackson keşfi demek yanlış olmaz, fakat muazzam kabiliyeti karşısında az kalır; Gollum’dan sonra Ceaser’a da can veren Andy Serkis, Ceaser’ın duygu ve akılcılık dolu hallerine yine hızır gibi yetişip, karakterini sahnede adeta uçuruyor.

Uzlaşma Çabası

Ceaser’ın kaçışından bu yana on yıl geçmiş, insanlık bir virüsün etkisiyle bir avuç kalmıştır; hayatta kalabilmek her geçen gün daha zorlaşır ve ölüm kalım davalarına fayda sağlamak üzere çıktıkları bir keşifte maym

Yazının Devamı

"Sinyal"in Götürdüğü Yer

21 Temmuz 2014

Uzaylılarla ilgili araştırmalar yapıldığını tahmin ettiğimiz ne idüğü belirsiz bembeyaz bir tesiste, astronot kılıklı bir adam, karşısında tutsak ettiği gence tuhaf sorular sorarak ve hiç renk vermeden sarı sayfalı defterine notlar alırken şöyle der:

“Ne kadar ilerlemiş olsak da kalem gibi bir şeyin hala işe yarıyor olması ilginç!”

Benim gibi edebiyat düşkünü birisi iseniz, ne edebiyatın ne de sanatın uzaylı istilasında bile son bulamayacağı, insanoğlu var oldukça, her yeni günle, düşlerinden ve iradesinden fışkırarak var olmaya devam edeceği gibi okkalı bir cevabı, oturduğunuz yerden astronot kılıklı bu çok ilerlemiş beye mırıldanabilirsiniz.

2014 yapımı, şu an sinemalarda gösterimde olan Sinyal, aslında tam da bunu anlatıyor:

İnsan iradesiyle birleşen mükemmel uzaylı teknolojisi!

Göçmen’in Peşinde . . .

MIT öğrencisi ve çok kısa bir süre öncesine kadar koşucu olan Nic, sevgilisi Haley ve ikisinin de en iyi arkadaşı olan Jonah, kişisel bilgisayarlarına kadar erişen Nomad (Göçmen) isimli bir hacker’ın peşine düşerek arabalarıyla yollara düşerler.

Nic’in koltuk değnekleri ile güçlükle yürümesine ve Haley ile aralarının bozuk olmasına rağmen, üçlü hacker’ın ve y

Yazının Devamı

İsteyince Sanat Her Yerde, Gerisi Teferruat!

25 Haziran 2014

Gerçekten İstedikten Sonra Gerisi Teferruat

Eski zeytinyağı fabrikasından yüksek tavanlı harika bir tiyatro sahnesine dönüşüm . . .

Bir başarı hikayesi değil bu, peşi sürülen bir tutkunun yolculuğu . . .

Sadri Alışık Tiyatrosu oyuncularından Erkan Cılak’ın 2011’in Şubat ayında Ayvalık’a gelip, yerleşmesiyle başlıyor hikaye . . .

Cılak, bir gün Beşiktaş’taki “Küçük Sahne”den çıkıp evine giderken (ve trafikte sinir harbi içinde iken) telefonda Ayvalık’ta yaşayan abisi ile konuşuyor. Aynı saatlerde işten çıkan abisi, çoktan evine geldiğini, denize bile girdiğini, hatta şarabını açıp, masada eşi ile güzel bir sofraya oturduklarını söylediği an karar veriyor oyuncu. İstikamet Ayvalık! Sözleşmeler, bağlantılar bitiriliyor, icaplarına bakılıyor. Gerçekten istedikten sonra gerisi teferruat kalıyor . . .

Cılak, kente yerleşir yerleşmez Ayvalık Sanat Derneği ile tanışıyor. Dernek, 2005 yılında -her zaman olduğu gibi- bir avuç gönüllü ile kurulmuş. Cılak o sene, derneğin önderliğinde kentte ikinci defa yapılan Tiyatro Festivali’ne tanık oluyor, izliyor, düşünüyor . . .

Oyuncunun aklında hep Ayvalık’ta tiyatro yapmak, dahası bir tiyatro kurmak var. Bu büyük sevdaya üç

Yazının Devamı

Aslında Hikaye Başka: Malefiz

2 Haziran 2014

Çok masal okumuş, çok dinlemiş bir kız çocuğu olarak (ki bilirsiniz, masalları genelde kızlar sever ve bu hayatları boyunca sürer) en sevdiğim tiptir Malefiz!

Başlı başına bir tiptir o! O ne müşkülpesent duruştur öyle, o ne keskin renkler, gücünün gölgesi boynuzlar, acımasız dudaklar ve kudretli eller! Çizgileriyle, ekranlara, sayfalara yansımasıyla büyülemiştir beni, gördüğüm ilk andan beri Uyuyan Güzel’i lanetleyen kötü peri . . .

Malefiz’i akademi ödüllü oyuncu, güzeller güzeli Angelina Jolie’nin oynayacağını öğrenir öğrenmez heyecanım ikiye katlandı. Yanılmamıştım, büyülendim . . .

Uyuyan Güzel’in Pabucu Damda

Bazen tek bir gerçeklik olsa da, herkesin doğrusu kendine. Herkes için bir doğru evrende muhakkak bulunur. Diğer bir doğru da, sorunları kestirip atmak yerine sebepleri bulmak ve tekrarlanmamasına çalışmak elbet . . .

Bu sebeple olacak, prodüktör Joe Roth’un da dediği gibi “Neden?” sorusu işleniyor filmde. Kötü kalpli cadının gözünden bakıyoruz masala. Minicik bir bebeği, sırf doğum kutlamasına çağrılmadığı için lanetlediği söylenen cadının hikayesini kendi sebepleriyle izliyoruz.

Hollywood, bir kez daha kötülerin tarafından bakıyor; daha önce de Pamuk

Yazının Devamı