Bir kentin veya yerleşim yerinin cinsiyeti olur mu? Yaşadığınız yeri cinsiyet açısından tanımlasanız, "dişi" ya da "erkek" hangisine benzetirdiniz? Mehmet Ali kılıçbay, "şehirler ve kentler" adlı kitabında "dişi" görünümlü olanları şehir, "erkek" görünümlü olanları "kent" olarak adlandırmış. Kılıçbay; dişi şehirlerin tasarımlarının, süslemelerinin kadının güzelleşme faaliyetlerinin benzeri olduğunu belirtmiş..
Yazının başlığı, İngeborg Bachmann' ın "Ada şarkıları' ndan" şiirinden. Ada' lar için ne söylenebilir acaba? Yerleşim yeri olmuş Ada' lar arasında benim gördüklerim "dişi" tanımına uyuyor daha çok. Siz de bir düşünün ada evlerini, sokaklarını gözünüzün önüne ne geliyor? En az yüz yıllık daracık arnavut kaldırımı sokakları, taş evleri, evlerin kapıları, kapı tokmaklarındaki kadın figürleri, çiçekleri ve değirmenleri ile "Cunda adası" da dişi payesini fazlasıyla hakediyor.
Cunda' ya Girit ve Midilli' den gelip yerleşenlerin
Birliktelik ve evlilikde, erkek ve kadın arasındaki yaş farkının, uçurum sayılacak kadar büyük olmasını; "Nasıl yani?" diyerek şaşkınlıkla karşılayanlara, bu işin psikodinamik doğasından bahsetmek istedim.
Sosyal medyada haberlerini okuduğumuz veya yaşadığımız çevrede tanık olduğumuz, yaşı oldukça büyük erkeklerin, yirmili yaşlardaki kızlarla niye evlendiklerini az çok tahmin edebilirsiniz, burada bu konuya çok değinmeyeceğim. Peki kız çocukları için durum ne?
Küçük kız çocuğunun cinsel gelişim süreci, erkeğinkinden çok farklıdır. Erkek çocuğunun penisinden gurur duyması ve eril cinselliğinin toplumsal olarak destek bulan "Aleni teşhiri" nin aksine, kız çocuğun dişil cinsel gelişme yolu, tek başına ve daha gizli geçilir. Dişil cinselliğin gelişim süreci bu nedenle, daha büyük bir cesaret ister.
Yani erkek çocuğun ilk erotik nesnesi anne, kız çocuğunki ise anneye rağmen hatta -babasına karşı rakip gördüğü anneye rağmen- anneyi bırakıp babaya yönelmesi durumundan bahsediyoruz.
İlk erotik
Aşık olma kapasitesi, kadın ve erkek beraberliğinin olmazsa olmaz unsurudur. Bir kadın ve bir erkek aşkı sözkonusu olduğunda, ilişki derinleşemiyorsa taraflardan birinin veya her ikisinin narsisistik özelliklerinin ön planda olduğu düşünülmelidir.
Mitolojide, Narkisos(narcissus) su perilerinin gözdesi genç bir adamdır. Ona çok aşık olan su perisi Eko, bir gün ona yaklaşır ve Narkisos tarafından reddedilir. Buna çok üzülen Eko, geride yalnızca yankılanan sesini bırakarak yok olur gider. Diğer su perileri Narkisos' un cezalandırılmasını isterler ve tanrılar, Narkisos'un da karşılıksız bir aşk yaşayarak cezalandırılmasına karar verirler. Narkisos, bir gün dağdaki bir su birikintisinde kendi yansımasını görür ve buna aşık olur. Elini değdiğinde bir türlü ulaşamadığı gölgesine dalıp gider ve en sonunda suya düşerek boğulur.
Mitolojiden yola çıkarak psikiyatride "narsisizm" başliğı altında, çeşitli alt gruplarda da isimlendirerek bir tanı kategorisi oluşturulmuştur. Bizim konumuz ise "narsisistik aşktır". İlişki içinde kendisini yalnız ve
Kadın ve erkeğin, yani insanın varoluşunun en temel gerçeği ne? Üremenin gerisinde, biyolojinin açıkladığı dürtüsel yönelimin dışında neler olmaktadır?
İnsanın binlerce yıl süren biyolojik, antropolojik ve kültürel yolculuğunun karmaşık ve son derece ilgi uyandıran hikayesinin kökeninde ne yatmaktadır?
Geoffrey Miller' in "Sevişen Beyin" isimli kitabı NTV yayınları' ndan geçen yıl ingilizceden çevirilerek okuyucuya sunuldu. Boğaziçi Üniversitesi' nin çok değerli hocalarından; M. Asım Karaömerlioğlu tarafından, son derece temiz bir türkçe ile ve belli ki büyük emek harcanarak çevrilmiş.
Kadın erkek ilişkisinde, seksüel seçilim ve seksüel tercihlerin evrimsel süreçde nasıl oluştuğunu enine boyuna tüm detaylarıyla ele alan kitabın sayfaları arasında, dudağınızda gülümseme ve zihninizde şaşkınlıkla ilerlerken, sonunda; Niye yaşarken tüm motivasyonlarımızın kadın erkek ilişkisi üzerinden oluştuğuna dair geniş bir anlayış kazanarak kitabı bitiriyorsunuz.
Kitapta seksüel tercih; "Bazı seksüel
Oyun, kuralları olan ama başlangıcı ve seyri kendiliğinden gelişen, dönüştürücü, eğlenceli, terapotik etkisi olan, keşif duygusunun eşlik ettiği, gerilimi ve kaygıyı azaltan, öğretici, dış dünyayı anlamaya ve uyum sağlamaya yardım eden, çocuk için travmatik olanın kendi kurgusuyla yeniden deneyimlendiği, yetişkin yaşama hazırlığı sağlayan, çocuğun düşlemlerini yaşayabildiği, eğlenceyi de içine alan deneyimler topluluğudur.
Çocuğun, rahatsız edilmekten tamamen kaçındığı, en özenli olduğu, bulunduğu zaman ve mekanın dışına çıktığı ve tamamen yaratıcı bir süreci yaşadığı anlardır oyun. Belirli yaş dilimlerinde oyunun biçimi ve ifade şekli değişse de, kanımca oyunun dışına çıkmak ancak ölümle olmaktadır.
"Hayat bir oyundur.", "Oyuna gelmek", "Bana oynama", "Beğenmedim oyununu", "Benimle oynar mısın?", "Oyun arkadaşı", "Çok oyuncu biri", "Oyuna katılmak", "Oyun kurmak", "Oyunu bozmak", "Oyunu kazanmak", "Oyunu kaybetmek", "Oyuna
Bahar, bu sefer yanımızdan gözümüze baka baka, yan çizip, yüz vermeden çekip gitse de, Ömer Seyfettin' in öykü adı gibi "Bahar ve kelebek" yüklü bir yazı yazmak geliyor içimden. Bahar bizi coşturmadan, sıcakların kucağına atıverecek anlaşılan ama yine de içinizde gelmeyen bahara inat coşanlarınız varsa, ben de onlardanım.
Hava bulutlanıp bulutlanıp hevesimi kırmaya çalışsa da, azıcık güneşi gördüğümde yakalayıveriyorum onu.. Kapatırsa güneşi bulutlar, evimin hemen karşısındaki, bahçesi ve çitleri kırmızının en güzeline boyanmış gibi duran evi çevreleyen güllere bakıyorum. Evin sahibine binlerce şükran duygularımla...Ne güzel bakmış güllerine, ne keyifli bir bahçe yapmış kendine.
Benim penceredeki sardunyalarım, bu güllerin karşısında çok mütevazi kalsa da, her sabah onları seyretmeden evden çıkamıyorum.
Bahar bizi "Olsun ama nasılsa yaz gelecek." avuntusuna bırakmışken ve gelmeden de bugün itıbarıyla da (mayısın sonu) gitmiş sayılırken, ben niye taktım bahara?
Bir türlü
Geçen gün tesadüfen kanallar arasında gezinirken bir televizyon kanalının müzik ödüllerine rastladım. Farklı bir formatta sunumları vardı, kanalı geçemedim, takıldım kaldım. Derken, sahnede birden Sezen Aksu belirdi. 90'ların başıydı sanırım hit olmuş şarkısı "Hadi Bakalım Kolay Gelsin" şarkısıyla başladı, arkasından Levent Yüksel, Sertap Erener ve Aşkın Nur Yengi aynı döneme denk gelen şarkılarıyla eşlik ettiler Sezen'e.. Ve yine "Hadi Bakalım" ile bitirdiler.
Çocukları sayılır bu isimler Sezen'in. Onun şarkılarıyla tanıdık bu muhteşem sesleri de. Kısaydı sahnedeki programları fakat eminim, benim gibi birçok kişiyi sürükledi gitti biryerlere...
Sezen Aksu, Uzay Heparı hayatını kaybettiğinde bir ilan vermişti gazeteye; "Yanlışlıkla yeryüzüne düşmüş bir yıldızsın." diye. Hiç unutmadım bu sözü. Ben aynı şeyi, Sezen Aksu için de düşündüm onu çeşitli kereler dinlediğimde.
Allah uzun ömür versin, dünya seninle daha bir güzel Sezen Aksu. Kadın oluşun, ozan oluşun, filozof oluşun yani insan oluşun hep