Kadın ve erkeğin, yani insanın varoluşunun en temel gerçeği ne? Üremenin gerisinde, biyolojinin açıkladığı dürtüsel yönelimin dışında neler olmaktadır?
İnsanın binlerce yıl süren biyolojik, antropolojik ve kültürel yolculuğunun karmaşık ve son derece ilgi uyandıran hikayesinin kökeninde ne yatmaktadır?
Geoffrey Miller' in "Sevişen Beyin" isimli kitabı NTV yayınları' ndan geçen yıl ingilizceden çevirilerek okuyucuya sunuldu. Boğaziçi Üniversitesi' nin çok değerli hocalarından; M. Asım Karaömerlioğlu tarafından, son derece temiz bir türkçe ile ve belli ki büyük emek harcanarak çevrilmiş.
Kadın erkek ilişkisinde, seksüel seçilim ve seksüel tercihlerin evrimsel süreçde nasıl oluştuğunu enine boyuna tüm detaylarıyla ele alan kitabın sayfaları arasında, dudağınızda gülümseme ve zihninizde şaşkınlıkla ilerlerken, sonunda; Niye yaşarken tüm motivasyonlarımızın kadın erkek ilişkisi üzerinden oluştuğuna dair geniş bir anlayış kazanarak kitabı bitiriyorsunuz.
Kitapta seksüel tercih; "Bazı seksüel partnerlerin diğerlerine göre tercih edilmesi." olarak açıklanıyor. Bu seksüel seçilimin de "evrimin itici gücü" olduğu söyleniyor.
Yazar, "Seksüel tercihin algısal, bilişsel, duygusal ya da sosyal kriterleri" ni bana göre güvenirliği yüksek kanıtlar göstererek açıklamaya çalışıyor, yani cinsel tercihin insan zihninin evriminde önemli bir unsur olduğunu söylüyor.
Kur yapma sürecinde dişi ve erkeğin yaratıcı zekalarının örtüştüğü, iyi mizah yapan erkeği bir kadının çekici bulabilmesi için, ondaki ince zekayı anlayabilmesi, yani öteki erkeklere göre iyi mizah yapanı seçebilmesi gerekiyor. Bu durumda her iki cinsde de kurlaşma süreci karşılıklık ilkesiyle oluyor.
Kitapta, "Her iki cinsiyet de uzun süreli eş ararken çok seçicidir, her ikisi de seksüel statü için rekabet ederler, her ikisi de çekiciliklerini ve zekalarını sergilemek için çaba gösterirler ve her ikisi de romantik aşkın sevincini ve kalp kırıklığının çaresizliğini yaşarlar." deniyor.
Kadın ve erkek arasındaki cinsiyet farklarının en çok kısa süreli ilişkiler söz konusu olduğunda belirgin olduğu, kısa süreli ilişkiler olduğunda kadınların daha seçici davrandığı; mesela zekaya daha çok önem verdikleri, kadınlar arasındaki seksüel rekabetin daha çok erkekle yatmak üzerinden değil, en arzulanan erkekle uzun süreli ilişki kurmak üzerinden gerçekleştiği ifade ediliyor.
Yazar dilin, kur yapma sürecinde cinsiyetler arasında karşılıklı olarak geliştiğini ve daha karmaşık hale geldiğini, sanatın, edebiyatın ve insana dair pek çok ürünün, seksüel seçilimin bir sonucu olarak oluştuğunu çeşitli bilimsel çalışmalarla destekleyerek açıklıyor.
Atalarımızdan günümüze dek, pek çok alanda pek çok değişim olduğu kesin. Yazarın "Ancak cinsel reddedilme, kalp kırılması, kıskançlık ve cinsel rekabet hemen hemen hiç değişmeden varlığını sürdürüyor" saptamasına katılmamak mümkün mü?
Elbette son kertede en ilginç açıklama; ahlakın oluşumunun da, seksüel tercih üzerinden olduğu durumlarla ilgili olanı. Eş tercihine yönelik çalışmaların sürekli biçimde iyiliğin, cömertliğin, duygudaşlığın ve şefkatin çekiciliğini vurguladığı söyleniyor.
Kitap, kadın-erkek ilişkisinin doğasına dair pek çok şeyi söyleyen bir el kitabı niteliğinde.
Söz konusu olan insanı anlamak tabii ki. Kadın-erkek ilişkisinin cinsel yolculuğunu Freud, Nietzsche ve Kant gibi pek çok düşünür ve bilim adamının görüşlerine de yer vererek inceleyen kitapta, benim en çok etkilendiğim tema hangisi? derseniz;
Nietzsche "Erdem ancak güçlü ve sağlıklı olabilenlerin sergileyebileceği bir şey" demiş. Bununla ilgili "Bir baştan çıkarma durumu olarak erdem", "Bir kur yapma durumu olarak erdem" diye de sıralamış. Kitapta bunu doğrulayan birçok tez ileri sürülüyor.
Eğer insan soyu devam edecekse; önümüzdeki yüzyıllar boyunca, seksüel tercihin evriminde, "erdem" in önemi ve önceliği hiç kaybolmasın diyelim.
Miller, G. (2000). Sevişen Beyin. çev. Karaömerlioğlu, M.A. NtV yayınları, İstanbul, 2010.