Fenerbahçe'de kongre; gerçekleri arıyoruz.

2 Kasım 2013

Dün gerçekten çok önemli ve yoğun yaşanan bir gün olarak tarihe geçmiştir.

Ali Koç’un 3 Temmuz sürecine ilişkin açıklamaları, Aziz Yıldırım ve Mehmet Ali Aydınlar’ın kongreye dönük sunum toplantıları Türkiye’deki Fenerbahçe gerçeğini bir kere daha gözler önüne sermesi bakımından önemliydi.

Ali Koç’u dinlerken 3 Temmuz sürecini tekrar tekrar hatırladım.

Ve asıl meselenin yine bilgi kirliliği, manipulasyon ve bol bol da gizli hesaplaşmalar olduğunun bir kere daha ayırdına vardık.

Öylesine karanlık ve kirli ki içine kimi alırsa onun temiz bir halde çıkmasının mümkün olmadığı bir ortamdan söz ediyorum.

Basınımızın, medyamızın bir takım temiz futbol dilencilerinin bu ortamı kurtuluş, yeniden yapılanma ve paklanma olarak görmeleri çok ama çok anlamlıdır. Varlıklarıyla sanki bir takım görünmesi gereken şeylerin üzerini karartıyor gibiler.

En kötüsü 3 Temmuz’un neden kurgulanmış olduğunun aslında bilinmediğidir.

Aziz Yıldırım, 3 Temmuz temizlenmeden asıl görevlerinin tamamlanmamış olacağını iddia ediyor; çünkü birinci derecede suçlu olan kişi o görünüyor.

Yazının Devamı

Galatasaray ofsaytta ancak kalesine giren goller nizami

31 Ekim 2013

Galatasaray Sportif A.Ş.10 Ekim’deki açıklamasıyla yeniden sermaye artışına gideceğini duyurdu.

Peki, Galatasaray neden sürekli sermaye artışı yapmak istiyor? Sermaye artışı neden yapılır? Biraz bu konularda zihnimizi çalıştıralım mı?

Çok iyi bilineceği gibi şirket kuruluşu gereği kâr amaçlıdır. Bütün faaliyetleri para kazanmak üzerine yapılandırmıştır. Yani kamu yararına göre kurulmuş dernek örgütlenmesinden farklı bir anlayışa sahiptir.

Kâr ettiği sürece bir şirket sermaye yapısını güçlendirir, sermaye birikimi dediğimiz şey oluşur; zararsa özkaynağın yok olması demektir. Sermayesini yitirmiş ve sürekli zarar ederek borçlanan şirket batıyor, iflas ediyor anlamına gelir.

Şirket yönetimi sermaye yapısını eski haline getirerek tekrardan motorların çalışmasını sağlamakla yetkilendirilmiştir.

Bu kaynak yaratmak anlamına gelir. Ticari kaynak yaratmanın çeşitli şartları vardır.

Ya piyasaya döner çeşitli enstrümanlarla borç istersiniz ya da şirket ortaklarına gider ortaya yeniden sermaye koymalarını talep edersiniz.

Şirketinize ait varsa hisse senetlerini halka arz etmeniz de bir üçüncü seçenek olarak düşünülebilir.

Yazının Devamı

Kayseri'de Galatasaray'a rehabilitasyon...

28 Ekim 2013

Galatasaray, Kayseri'de rehabilitasyon merkezinde gibiydi.

Kayserispor, Galatasaray'ın bütün sorunlu gözüken bölümlerini, akut hale gelmiş durumlarını tedavi etmek üzere sahaya çıkmışa benziyordu.

Üstelik Mancini sahaya 4 forvetle çıkmış olmasına rağmen...

Galatasaray'ın teknik patronu, belki biraz da Ersun Yanal'dan etkilenerek (diğer karşılaşmaları ne kadar izliyor bilemeyiz elbette) hücum hattına ağırlık veren orta sahayı boşaltan bir anlayışla kadrosunu hazırlamıştı.

Belki kağıt üzerinde takımını 4-2-3-1 şeklinde yerleştirmiş olabilir; ancak sahadaki görüntü ilk yarı boyunca 4-2-4 gibiydi ve orta sahanın boşluğu TOKİ'nin üzerine bir proje geliştireceği kadardı.

Umut ile Sabri'nin arasındaki mesafe yer yer 45-50 metreyi buluyordu.

Zaten Galatasaray'ın yediği her iki golde de hem orta alandaki hem de savunmanın sağ tarafındaki bu derin boşluğun etkisi çok fazlaydı.

Kayserispor kuşkusuz bundan çok daha fazlasını yapabilecek; oyunu dar alanda oynayarak özellikle orta alanda daha fazla oyuncu bulundurakken onlar da sahaya yayıldılar ve rakibinin oyun düzenine, özellikle hücum silahlarına boş alan bıraktılar.

Yazının Devamı

Alper ve Salih'li Fenerbahçe...

26 Ekim 2013

Sow’un attığı gol öncesinde Gaziantepspor ceza sahasının içinde Fenerbahçe’den 7 futbolcu vardı. Buna karşılık rakip kaleci hariç 6 kişiyle savunma yapıyordu. Yediye altı top oyununda Fenerbahçeli futbolcular bir kişi fazla olmanın avantajını tek paslarla sonuca dönüştürdüğünde Şükrü Saraçoğlu tribünleri karnaval yerine dönüyordu.

Zaten maçın başından beri takımın istekli, sonuç arayan, özellikle dikine rakip kaleye doğru gitme anlayışı ve bunda gösterilen başarı herkesin keyfini yerine getirmiş, bazı totemler bozulmasın diye bulundukları yerden bir an olsun kıpıdamıyorlardı bile.

Haftalardır oyunun belli bölümlerinde oyuna sokularak sanki bu maç için hazırlanmıştı Alper Potuk ve daha başlama düdüğü ile birlikte geldiğinden bu yana en etkili ve farklı oyununu göstermek adına sahadaydı.

Geri dönen toplara Topal’dan önce sanki ilk onun müdahalede bulunması talimatını almış gibiydi.

Zaten Emenike’nin golü öncesinde yaptığı da bu oldu. Ofsaytı bozan incecik sınıra kadar götürüp golü atacak arkadaşına topu teslim ediverdi.

Alper bu takımın merkezinde oynayacak kilit futbolcusudur; nasıl oynaması gerektiğinin ve potansiyelinin detaylarını göstermesi bakımından Gaziantepspor

Yazının Devamı

Galatasaray'da "kuvvetler" bileşkesi

24 Ekim 2013

Galatasaray’da geçen sezonun devre arasından itibaren göze çarpan bir “kuvvetler ayrılığı” vardı.

Bir tarafta Fatih Terim ve Ünal Aysal’ın idari anlamda başını çektiği, diğer tarafta da futbol takımının içinde yer alan bölünme, ayrışma veya parçalanmalar söz konusuydu.

Bunu sezon başından Fatih Terim’in görevden alınışına kadar çok daha net bir şekilde gözlemledik.

Fatih Terim kısa bir süre sonra takım içindeki bazı futbolcularla da ayrılmaya başladı.

Burak, Sneijder, Eboue, Riera gibi çok önemli futbolcularla arasında mesafe varmış gibi sürekli imalarla ve mesajlarla hareket ediliyordu.

Bu durum 6-1’lik Real Madrid maçına dönüştü.

Hiç kuşkusuz yönetimin “Fatih Terim iyi kötü teknik direktör” detayına girmeden müdahalede bulunduğu yer burasıydı.

Doğru yaklaşım veya

Yazının Devamı

Hakem sorununu görmezden gelemeyiz.

23 Ekim 2013

Hakemler futbolun dört ayağından bir tanesidir ve yaptıkları görev itibarıyla da çok önemli bir yerde sahanın içindedir.

Bu nedenle hakemin ne yaptığı ya da yapmadığı her zaman tartışma konusudur, olmalıdır da...

“Hakem konuşmayalım” tarzı duruşlar futbolun genel yapısı içinde eksiklik ifadelerdir, kaçıştır.

Hakem faktörü ile futbolun gelişimi dolaylı yollardan birbirlerini etkilerler. Konumuz hakemleri nasıl idam ederiz değil; onların gelişimine ne şekilde katkıda bulunabiliriz üzerinedir.

Son günlerde hakem hatalarının artması bu anlamda gündem oluşturuyor; futbolumuzla ilgili nasıl kafa yoruyorsak hakemler konusunda da meseleyi derinlemesine ele almak gerekiyor.

Kuşkusuz doğru uslup ve yöntemlerle...

Yazılarımda mümkün olduğunca hakemlerle ilgili çok genel geçer yorumlar yapmaya gayret gösteriyorum, pozisyon tartışmasına girmiyorum.

Öncelikle...

Yazının Devamı

Beşiktaş'ın sorunu...

22 Ekim 2013

Beşiktaş’ın Bursaspor karşısında zirve yapan futbolu Galatasaray maçıyla durmuştu; daha sonraki maçlarda da gerilediğini izliyoruz.

Bunun temel nedeni Beşiktaş’ın yıllardır lider oyuncu grubunun olmamasıdır. Beşiktaş’ın kadrosunda uzun zamandır forma giymesine karşın bu takımın omurgasını oluşturup, inisiyatif koyup, belirleyecek bir yapıyı halen arıyor.

Bu durum iki sene önce de böyleydi, geçen sene de ve içinde bulunduğumuz sezonda değişmiyor.

Beşiktaş ne zaman iyi yolda olduğunu gösterse, futboluyla dikkat çekmeye başlasa kısa sürede onun altında eziliyor; ta ki bütün gözler onun üzerinden çekilene, favori görüntüsünden uzaklaşana kadar...

Beşiktaş’ta sanki bir güç özellikle en başarılı olduğu dönemde dizginliyor.

İlk dört hafta futboluyla herkesi büyüleyen Fernandes’i Galatasaray karşısında görebildik mi?

Dün?

Gerçek Fernandes buysa önceki haftalardaki neydi? Bu sorunun cevabı futbolcunun standartlarında duruyor. Maalesef takımın beyni diyeceğimiz bir karaktere bürünemiyor.

Yazının Devamı

Son saniyeye kadar Fenerbahçe!

21 Ekim 2013

Dakika 90+4 ve Fenerbahçe hücum ediyor. Kuyt ortayı yaptığında Erciyesspor ceza sahası içinde üç forvet oyuncusu var; Webo, Sow ve Emenike... Emenike'nin kafa vuruşu kalecinin sağından kalenin içine girerken Sow da biraz geride gol pası için bekliyordu.

Kısacası gol için bütün şartlar oluşmuştu.

Ve Emenike haftalardır beklenen golünü iki sene sonra Fenerbahçe forması altında Erciyesspor kalesine bırakıyordu.

Bu gol kendi içinde bir çok anlamı beraberinde taşıyordu. Ancak en önemlisi Fenerbahçe'nin kazanma azmi, arzusu ve tek hedef doğrultusunda ilerleme kararlılığının somut ifadesi oluyordu.

Teknik kadro dahil olmak üzere bütün takımın gol sonrasında Emenike'nin üzerinde zafer ve mutluluk kulesi yapması da bunun güzel görüntülerindendi...

Fenerbahçe'nin bu kadar net üstün olduğu bir karşılaşmada maçı son saniyede attığı golle kazanmış olmasının futbolun kendi içindeki bir takım hassas dengelerden kaynaklandığını konuşmak gerekiyor.

Öncelikle...

Azofeifa'nın olağanüstü güzellikteki sıradışı golünün maçın en önemli kırılma bölümü olduğunu söylememiz gerekiyor. Böyle goller futbol perisi tarafından özenle hediye edilir; etkisi de uzun süre kalıcı olarak hissedilir.

Yazının Devamı