Dakika 90+4 ve Fenerbahçe hücum ediyor. Kuyt ortayı yaptığında Erciyesspor ceza sahası içinde üç forvet oyuncusu var; Webo, Sow ve Emenike... Emenike'nin kafa vuruşu kalecinin sağından kalenin içine girerken Sow da biraz geride gol pası için bekliyordu.
Kısacası gol için bütün şartlar oluşmuştu.
Ve Emenike haftalardır beklenen golünü iki sene sonra Fenerbahçe forması altında Erciyesspor kalesine bırakıyordu.
Bu gol kendi içinde bir çok anlamı beraberinde taşıyordu. Ancak en önemlisi Fenerbahçe'nin kazanma azmi, arzusu ve tek hedef doğrultusunda ilerleme kararlılığının somut ifadesi oluyordu.
Teknik kadro dahil olmak üzere bütün takımın gol sonrasında Emenike'nin üzerinde zafer ve mutluluk kulesi yapması da bunun güzel görüntülerindendi...
Fenerbahçe'nin bu kadar net üstün olduğu bir karşılaşmada maçı son saniyede attığı golle kazanmış olmasının futbolun kendi içindeki bir takım hassas dengelerden kaynaklandığını konuşmak gerekiyor.
Öncelikle...
Azofeifa'nın olağanüstü güzellikteki sıradışı golünün maçın en önemli kırılma bölümü olduğunu söylememiz gerekiyor. Böyle goller futbol perisi tarafından özenle hediye edilir; etkisi de uzun süre kalıcı olarak hissedilir.
Fenerbahçe'nin orta alanındaki Emre-Baroni-Selçuk üçlüsünün oyunu pas yönünden zenginleştirmiş olduğunu söylemek mümkün olabilir; ancak yaratıcılık anlamında bir katkı sağladığını söylemek o kadar da kolay değil.
Zaten bu bölgedeki istikrarsızlık Fenerbahçe'nin oyun düzenini çok etkiliyor.
Öyle olunca da Fenerbahçe'nin kanatlarda oynayan oyuncularının ne yaptığı belirleyici hale geliyor. Sezon başından bu yana Caner Erkin'in yaptıkları ortadadır. Aynı şekilde Gökhan Gönül de oynadığı süre boyunca çok önemli katkı sağlıyor.
Ancak hakem Halis Özkahya'nın büyük etkisi nedeniyle Caner Erkin'in saf dışı kalmasıyla Fenerbahçe'nin sol kanadı bir anda etkisiz hale geliverdi.
İkinci yarı gördük ki bu görevi Kuyt hem sağdan hem soldan yaptığı ortalarla tek başına üstlendi. Emenike'nin gol vuruşunu hazırlayan oyuncu da o oldu.
Kuyt bu takımın her türlü atak organizasyonunun içinde olsun ya da olmasın gizli öznesidir.
Caner'in yokluğunda Kadlec orada neredeyse hiçbir varlık gösteremedi. Mehmet Topuz ise birinci golün pasını veren oyuncuydu; maç boyunca aynı şeyi tekrarlamak istese de başarılı olmadı.
Defalarca kere burada yazmıştım; Alper Potuk her ne yapıyor olursa olsun takımda ısrarla oynatılmalıdır; hele Erciyesspor gibi etkisiz olduğu kadar silahsız takımlar karşısında Alper'in sahada olması çok önemlidir.
Ersun Yanal'ın orta saha konusunda biraz daha mesai yapması gerekiyor; neyse ki takımın ileri dörtlüsü kendisine bu zamanı kazandırıyor. Fenerbahçe uzun zaman sonra orta sahasıyla değil de forvetleriyle fark yaratan bir takım görüntüsüne bürünüyor.
Emre çıktıktan sonraki genel yerleşim 4-2-4 gibiydi. Ancak bu kadar kalabalık hücum etmenin aynı zamanda ileride kaotik bir kalabalıklık yaratacağını da unutmamak, orta sahasıyla dengeli, doldur boşalt yapmadan, ileriye topu şişirmeden ve işi son saniyeye bırakmadan oynamak gerekiyor.
Hakem mi yoksa hakemler mi?
Şu bir gerçek ki içlerinde Halis Özkahya'nın da bulunduğu jenerasyon misyonunu tamamladı. Hsalis Özkahya'nın Fenerbahçe maçlarında kafasını rahat olduğunu, doğru karar verebildiğini hiç sanmıyorum. Bu şekilde hakemlik yapabilmek mümkün değildir. Hakem veya hakimlik makamı duyguların böylesine ön plana çıktığı bir duruma asla uygun değildir.
Kuşkusuz hakemler de hata yapabilir ancak bu nesnel durumların getirdiği sonuçlara bağlı olmalıdır. Kişiselleştirilmemelidir.
Halis Özkahya'nın bütün kararlarına bu duygusallığının etki etiği ortadadır; ister Fenerbahçe'nin lehine olsun ister aleyhine...
http://twitter.com/uzaygokerman