Galatasaray Sportif A.Ş.10 Ekim’deki açıklamasıyla yeniden sermaye artışına gideceğini duyurdu.
Peki, Galatasaray neden sürekli sermaye artışı yapmak istiyor? Sermaye artışı neden yapılır? Biraz bu konularda zihnimizi çalıştıralım mı?
Çok iyi bilineceği gibi şirket kuruluşu gereği kâr amaçlıdır. Bütün faaliyetleri para kazanmak üzerine yapılandırmıştır. Yani kamu yararına göre kurulmuş dernek örgütlenmesinden farklı bir anlayışa sahiptir.
Kâr ettiği sürece bir şirket sermaye yapısını güçlendirir, sermaye birikimi dediğimiz şey oluşur; zararsa özkaynağın yok olması demektir. Sermayesini yitirmiş ve sürekli zarar ederek borçlanan şirket batıyor, iflas ediyor anlamına gelir.
Şirket yönetimi sermaye yapısını eski haline getirerek tekrardan motorların çalışmasını sağlamakla yetkilendirilmiştir.
Bu kaynak yaratmak anlamına gelir. Ticari kaynak yaratmanın çeşitli şartları vardır.
Ya piyasaya döner çeşitli enstrümanlarla borç istersiniz ya da şirket ortaklarına gider ortaya yeniden sermaye koymalarını talep edersiniz.
Şirketinize ait varsa hisse senetlerini halka arz etmeniz de bir üçüncü seçenek olarak düşünülebilir.
Kuşkusuz Galatasaray Sportif A.Ş. SPK ile belirli yasalara bağlı olarak çalışmaktadır. SPK da kamunun menfaatlerini korumak adına bir hakem gibi davranmak durumundadır.
Ortada Borsa’ya açık ve sürekli zarar eden bir şirket bulunmaktadır ve aslında teknik yönden işlevsiz hale gelmiştir. Ancak bir taraftan da zamana yayılan işlemleriyle hem para kazanmakta hem de harcama yapmaktadır.
Galatasaray Sportif A.Ş. negatife düşmüş varlığını dengelemek için ortaklarından para talep ediyor üstelik bunu ikinci kez yapıyor. İlkinden elde ettiği kaynak 280 milyon TL merbelerindeydi ve aradan bir sene geçtikten sonra aynı noktaya geldiğine göre ortada bir de sorun olduğu görülüyor.
Peki neden bu motor bir türlü doğru şekilde hareket edemiyor?
Bunun için Şirket’in hazırladığı mali raporlara bakmak gerekiyor. Eylül ayı içinde dört büyük kulübün mali raporları incelendiğinde tablo net olarak ortaya çıkıyor.
Totem Spor’dan Kerem Akbaş’ın çalışması bu anlamda bize önemli bilgiler sunuyor.
Tabloya baktığımızda Galatasaray’ın 100 milyon TL net zarar ettiğini görüyoruz. Kuşkusuz böylesi tabloların içinde başka incelikler daha vardır ancak biz o kadar derinlemesine işin içine giremiyoruz.
Meselenin sadece Galatasaray olmadığı, Beşiktaş’ın ve Trabzonspor’un da benzer bir kriz içinde olduğu da tablonun bir diğer göstergesi.
Fenerbahçe dönemi kâr ile kapatmış olsa da tabloda yer alan gider kalemlerinin Galatasaray ile yarışır halde olması, önümüzdeki dönemlerde UEFA/FIFA gelirlerinin sıfırlanacak olması potansiyel bir sorunu gözler önüne seriyor.
Ancak Fenerbahçe’nin durumu hem Beşiktaş’tan hem de Galatasaray’dan hem halka arz oranı hem çeşitli enstrümanların değerlendirme(me) ölçülerindeki farklılklar nedeniyle değişiklik gösteriyor.
Örnek vermek gerekirse Fenerbahçe’nin Fenerium’dan kaynaklanan gelirleri bu hesabın içinde gözükmüyor. Oysa diğer iki şirketin hem giderlerinde hem de gelirlerinde bu kalemler not düşülmüştür.
Beşiktaş son iki sezonda yaptığı tasarruf tedbirleriyle borçlanma oranlarını düşürerek giderlerini azalttı. Bu da onun dönem zararını etkiledi.
Oysa Galatasaray için aynı şeyleri mümkün değil. Bir önceki sene ile karşılaştırıldığında giderlerin üçte bir oranında arttığı görülüyor.
Nereye varmaya çalışıyoruz?
Teknik anlamda sermaye yapısının regüler hale getirilmesi alternatiflerden biri olmasına karşın şirketlerin kâr eden bir yapıya dönüştürülmesi mümkün görünmüyor.
Sportif şirketler ülkemizde başından itibaren yanlış kurgulanmış yapılar olarak geleceğe dönük sorunları beraberinde getiriyorlar.
Şirketlerin Kulüple ilişkilerinin de bu anlamda doğru kurgulanmadığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.
Kulüpler zaten yüklü borç yapılarıyla şirketleşerek halka açılıp önce para toplamışlar, sonra bu paralar gerektiği gibi yönetilememiş daha büyük borçların oluşması için de kaynak haline gelmiştir.
Halka açılma yöntemleri, bundan kaynaklanan "olmayan kârlılık göstergeleri" sonucunda oluşan yıl sonu hesap edilmemiş kâr payı dağıtımları irrasyonel bir ucubenin oluşmasını sağlamıştır.
Üstelik bütün bu süreçleri yönetenler ülkemizde üst düzeyde sermaye birikimi sağlayan şirketlerin en önde gelen idarecileridir.
SPK, Galatasaray’a yatırımcısının korunması için sermaye artırımına katıl(a)mayanlar için hisse senetlerinin geri alımını şart koşuyor; kritik durum ise hisse senetlerinin hangi fiyattan geri alınacağında düğümleniyor.
SPK eğer Galatasaray A.Ş.’nin sermaye artırımı için yaptığı ilk çağrıya ait zamandaki hisse senetlerinin fiyatını baz alırsa bu sefer yönetim iki misli para ödemek zorunda kalacak, bu durumda zaten yatırımcının büyük bölümü senetlerini satıp daha büyük paralar kazanmayı tercih edebilir bu da Şirketin sonu olur.
İşte futbolumuzun yapısal anlamdaki çıkmazlasrından biri.
Kuşkusuz Drogbalar, Sneijderlar, Manciniler gelsin; gelsin de bunun bedelleri doğru kaynaklarla ödenebilsin, yönetilebilsin.
http://twitter.com/uzaygokerman
Yararlanılan kaynak yazılar