PKK eşittir PYD ya da YPG veya olası diğer türevleri. Aslında bunu en iyi bilen de ABD ama o sadece PKK’ya terör örgütü diyor, diğerlerini ise farklıymış gibi yutturmaya çalışarak silahlandırdı, silahlandırıyor. Ve PYD/PKK’dan devletçik kurma hedefindeki kirli oyunlarına tam gaz devam ediyor. Aynı ABD şimdilerde de Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığına karşı tavır almış görüntüsünde ve PKK’yı bölgeden çıkarmaya dönük adımları destekliyor. Hatta bunu PKK’yı bitirme planı diye dillendirenler de var. Ancak bunun sadece isim anlamında olduğu çok açık ve net. Çünkü ABD’nin asıl derdi, niyeti PKK’sız bir PYD yaratmak. Ya da PKK’yı tasfiye ederek başka isimler altında kafasındaki tezgâha meşruiyet kazandırmak. Yoksa terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ı teslim eden ABD gerçekten PKK’yı bitirmek isteseydi onu ortadan kaldırma imkân ve kabiliyetine her zaman sahipti. PKK kontrol edilebilir coğrafik bir alan içindeydi. Yani ABD isteseydi PKK’yı çoktan
İstanbul’a su veren barajlardaki doluluk oranı hızla aşağı doğru iniyor. Bunu İSKİ’nin web sitesinde girdiğinizde net bir şekilde görmek mümkün. Mesela 19 Aralık’ta yüzde 24’ler civarındaki genel doluluk oranı dün itibarıyla yüzde 20 çizgisinin altına inmiş(19.91) durumda. Yani mevsim normallerinin dışında seyreden havayla orantılı olarak risk artıyor. Nitekim bizde bu tehlikeli gidişi 24 Aralık 2020’deki toplantısında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na “tanker-bidon-depo üçlüsü İstanbul’a geri mi geliyor” diye sormuştuk. O da şöyle demişti:
“Özellikle ocak, şubat ve mart için konuşuyorum. En düşük yağış miktarları olsa bile önümüzde şu an İstanbul’u alarma geçirecek bir su kesintisi problemi gözükmüyor.”
İmamoğlu; yanıtının son bölümünde ise “Melen bugün bitmiş olsaydı ‘2040’a kadar su sorununu çözdük’ lafı doğru olurdu. Ne yazık ki şu an doğru değil. İnşallah 2024 itibariyle o sorunda ortadan kalkmış
Yeni yılda da ülkeyi korona salgınıyla mücadele, aşı tartışmaları, Türkiye-ABD ilişkilerindeki gerginlik, içerideki ve dışarıdaki sıcak gelişmeler ve ekonomideki dalgalanmalarla dopdolu bir gündem bekliyor. Yani eski yılın bildik konularını yine sıkça konuşup tartışacağız. Bu bağlamda da hemen her gün olası yeni bir şok gelişmeye karşı odaklanma durumu söz konusu. Dolayısıyla, bazıları için çok önemli olarak görülen birçok başka sorunun lokal kalması veya ülkenin diğer kesimince dikkate alınmama ya da önemsenmemesi 2021 için de geçerli. Örneğin, TBMM’nin her oturumu öncesinde birer dakika söz verilen 15-20 milletvekilinin dile getirdiği konular gibi. Malum, söz hakkı alan hangi vekil kürsüye çıkarsa, bir dakika içinde kendi yöresinin ya da temsil ettiği kesimin dertlerine değiniyor, ihtiyaçlarını sıralıyor. Aslında bunlara, lokal gibi görülseler de, sözü edilen yerler ya da kitleler açısından hayati önem taşıyan birer dakikalık öteki gündem maddeleri de denilebilir. Ya da hem
Bugün vedalaşacağımız 2020’de küresel koranavirüs salgınıyla beraber en çok konuştuklarımızın başında Türk-ABD ilişkilerindeki gerilim ve buna bağlı sıkça yükselen tansiyon vardı. Tıpkı ABD’nin güdümündeki FETÖ’nün 2015’teki hain darbe girişiminden bu yana geride bıraktığımız diğer yıllarda yinelendiği gibi. Çünkü ABD özellikle 2011 yılından itibaren Suriye’de, Irak’ta ve daha sonra doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ulusal çıkarlarını tehlikeye, ulusal güvenliğini de riske atan politika ve stratejiler izliyor. Yani söze geldi mi stratejik ortaklık ve müttefiklikten ahkâm kesen ABD resmen hasmane bir tutum sergiliyor. Evet, bu sürpriz değil, eskiden de böyleydi. Mesela ABD bazen askeri yardımlar, bazense silah ambargolarıyla ya da ekonomik yaptırımlarla Türkiye’yi sıkıştırmaya çalıştı, istedikleri sonucu alamadıklarında ise darbe aracına başvurdu. Yine terör örgütlerine destek verdiler, bazense terör örgütlerine karşı mücadelesinde Türkiye’ye destek
Irak Başbakanı’nın Ankara ziyaretiyle açılma planı ivme kazanan Ovaköy sınır kapısı özellikle 1990’dan itibaren bugüne kadar pek çok kez gündeme geldi. Ancak bu çabalar, ABD’nin kafasındaki terörist kuşak planlarını keseceği için her dönem engellendi. Çünkü buradan açılacak bir sınır kapısı, Telafer’e, Sincar’a, bir koluyla Musul ve Kerkük’e bir koluyla da Tikrit ve Samara üzerinden Bağdat’a uzanan güzergâhıyla bölücü terör örgütü PKK’nın Irak-Suriye bağlantısının kesilmesinde doğal bir set olarak stratejik önem taşıyor. Bu aynı zamanda Sincar’ın PKK’lı teröristlerden temizlenmesi ile Türkiye’nin Türkmen bölgeleri ve Araplarla doğrudan temas halinde olması anlamına geliyor. Bunlarında bölgede asayiş ve huzuru sağlayacağı, yani bölgede söz sahibi olan bir Türkiye etkisinin bütün coğrafyanın kaderini değiştireceği açık. Tabii ABD’nin ve güdümündeki PKK’nın bölgede artık istediği gibi at
İklim değişikliği, beklenen yağışların hâlâ gerçekleşmemesi nedeniyle İstanbul’a su sağlayan barajlar alarm veriyor. Ancak iki aylık su kaldığı, dolayısıyla, su kesintileri dâhil acil eylem planlarının bir an önce devreye sokulmasına dönük çok sayıda görüş var. Hatta 30 yıl önceki evlerde bidon, balkonlarda depo günlerine dönüş riski iddiaları dahi söz konusu. Doğal olarak da endişelenmemek elde değil. Hele de o günleri yaşayan, çile çekenler açısından. Çünkü günlerce değil, haftalarca su akmayan İstanbul’da kadınlar, çocuklar ellerindeki bidon ve kovalarla tanker yolu gözlüyorlardı. Dönemin ilçe belediye başkanları da vatandaşa tankerle su dağıtım organizasyonu yapıyorlardı. Yani bidon ve su tankerleri hayatın vazgeçilmez parçasıydı. Bir yanda da yağmur bombası ya da yağmur duası tartışmaları sürüyordu. Yine çare olarak düşünülen Yalova’daki Gökçedere Barajı’ndan denizyoluyla su taşıma projesi çerçevesinde Kuruçeşme’y
Tüm dünya koronavirüs salgınına karşı aşıya odaklanmışken, bilim insanları bir yandan da virüsün RNA’sı ve yayılım özelliklerine yoğunlaşmış durumda. Bu bağlamda da dedektif gibi iz sürerek hangi ülkelere nasıl yayıldı, ne kadar mutasyona uğradı, ülkeler arasında virüsün etkileri açısından farklılıklar var mı gibi birçok soruya yanıt arıyorlar. Çünkü bugüne dek birçok kez mutasyona uğrayan, hatta bu nedenle bin bir suratlı virüs diye adlandırılan Kovid-19 sürekli değişken formuyla hem yayılma hem de panik ivmesini artırıyor. Bunun son örneğini de İngiltere’deki daha bulaşıcı, daha öldürücü iddialarıyla yaşadık. Buna dönük son dakika gelişmeleri ise virüsün ilk çıktığı andakine kıyasla daha hızlı yayıldığı, ancak daha ölümcül olduğuna dair elde bir veri olmadığı yönünde. Hatta virüsün gücünü kaybettiğine ilişkin iddialar da söz konusu. Tabii bunlar da şimdilik, yani gelen yeni veriler bağlamında ya da virüsün olası bir başka formuyla tespitler yine
Hafta sonu TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un siyasette etik kuralların belirlenmesi amacıyla ocak ayında etik turuna çıkacağı haberleri vardı. Yani yeni yılın başında Parlamento, siyaset dünyası eski, bildik milletvekillerinin hediye, tayin, torpil, kamu kurumlarıyla ilişkileri gibi konuları içeren siyasette etik tartışmalarıyla yine hareketlenecek. Bildik diyoruz çünkü sözü edilen konuya ilişkin yasa tasarıları, taslaklar bugüne dek defalarca gündeme geldi. TBMM çatısı altındaki hararetli tartışmaların ardından da komisyon çalışmaları ya rafa kaldırıldı ya da yasa tasarıları kadük oldu. Hem de ta Hüsamettin Cindoruk’un TBMM Başkanlığı(1991-95)döneminden bu yana. Yani bu hikâye 30 yıldır konuşuluyor, hatta bazı dönemlerde parlamentodaki tüm siyasi partilerin grup başkanları altına imza koymuş olmasına rağmen çıkmıyor. Bir başka deyişle siyasi etik ve siyasetin finansmanı yasaları, politikacılarımızın sıklıkla sözünü ettiği ama önlerine gelince de kulak arkası yaptığı konuların başında geliyor. Çünkü milletin vekilleri neler yapıp