Türk savunma sanayinin geldiği nokta nedeniyle dünyanın gözü Türkiye’de... Özellikle İHA ve SİHA’lar ile muharip araç gereçler, silahlar ve mühimmatların sahada gösterdiği üstün başarı uluslararası güçlerin de dikkatini çekmiş durumda. Bu bağlamda yapılan övgüler ve İHA-SİHA’lar başta olmak üzere gelen silah talepleri de malum. Yani gerçekleştirilen hamleler silah sanayiinde dışa bağımlılığımızı azaltırken, Türkiye’yi dünya piyasalarında söz sahibi de yapıyor. Tabii bu aynı zamanda teknoloji ve ticari olmak üzere iki farklı casusluğun daha radarına girme anlamına da geliyor. Ki bunun en son örneği de geçenlerde Emniyet ve MİT’in ortak operasyonuyla ortaya çıkarıldı. Yani Türkiye’nin geliştirdiği, geliştireceği projelerle ilgili bilgi sızdırma amacıyla birçok ülkenin gizli servisleri, yabancı şirketlerin elemanları ‘derin’ bağlantılar ve hesaplar peşinde. Nasılını ve niyesini eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin, anlatıyor:
“İstihbarat
Yunanistan’ın İyon Denizi’nde karasularını genişletmesine dönük hamlesinin sınırlarını Türkiye “Mora Yarımadası’nın güneyinde sona erer ve Ege Denizi’ni hiçbir şekilde etkilemez” diye çok net çizerek uyardı. Ancak Atina inatla “Bir sonraki adımın, Yunan karasularının Girit Adası’nın güneyi ve doğusunda da genişletilmesi olacağını” söylüyor. Aslında, buna Ankara’nın sabrını zorluyor demek daha doğru. Çünkü Türkiye Ege’ye dönük böyle bir adımın “savaş nedeni” (casus belli) olacağını, olduğunu da çok açık dünyaya ilan etti. Haklarını koruma kararlılığını da bilmeyen yok. Dolayısıyla, lafa geldi mi “Samimi ve yapıcı bir niyetle masaya oturmaya hazırız” diyen gerçekte ise bildik oldubitti kurnazlığı peşinde koşan Yunanistan ile 25 Ocak’ta İstanbul’da yapılacak görüşmelerin başladığı gibi bitme olasılığı çok yüksek. Ama gelmişken kendilerine Girit Adası’nın statüsüyle ilgili tartışmaları anımsatmakta yarar var. Özellikle de Mill
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de aşılananların sayısı hızla artıyor ama bu artık aşı tartışmalarının sonlandığı anlamına da gelmiyor. Çünkü hâlâ hangi aşının daha güvenli olduğu kadar, aşıların olası yan etkilerine dönük de kafa karışıklığı var. Ve bu Norveç ile Almanya’daki aşı sonrası 85 yaş üzerindeki 33 kişinin hayatını kaybetmesi nedeniyle yine pik yapmış durumda. Bu noktada da spekülasyonlar ve bilgi kirliliği kimi zaman uzman yorumlarının önüne geçiyor. Yani bir yanda aşı bulma kavgası, aşılanma çabası sürerken, diğer yanda ise bırakın olası alerjik yan etkiyi, aşıdan ölüm kaygısı dahi söz konusu. Dolayısıyla, bilim insanlarının ısrarla yanlışlığını vurguladığı “Aşı ölüme neden oluyor” algısını biraz daha açmakta ve irdelemekte yarar var. Aşı ve kan hücreleri üzerine yıllar öncesine uzanan birçok çalışması, hatta serum enstitüsü kurma girişimi bulunan, ABD’de de Mikrobiyoloji ve İmmünoloji dersleri veren, Hıfzıssıhha, Tedavi hizmetleri dahil 6 genel
ABD Adalet Bakanlığı, Florida eyalet meclisi binasına yapılan saldırıda YPG’li bir kişinin gözaltına alındığını duyurduğu açıklamada, YPG için “terör örgütü PKK’nın alt kolu” ifadesini kullanarak iki örgüt arasındaki bağı resmen teyit etti. Bu gerçekten çok önemli, kritik bir tespit, nitekim yapılan yorumlarda daha çok “ABD sonunda itiraf etti” ya da “Günaydın Amerika” tonunda. Ancak, hafızalarımızı biraz yokladığımızda buna benzer açıklamaları, saptamaları görmek mümkün. Örneğin
ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, “YPG, PKK’nın siyasi koludur, PKK ile bağlantısı var, kanıtları açık ve net. Müttefik Türkiye için yarattığımız problemi çözmeliyiz” dedi. Hem de 2015 yılından bu yana defalarca. ABD’nin Ankara Büyükelçiliğini yapan James Jeffrey, Suriye Özel Temsilciliği’ne atanmadan önce birçok panelde YPG ve PYD’nin “PKK’nin Suriye uzantısı olduğunu” açıkça dile
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Saadet Partili Oğuzhan Asiltürk’ü ziyareti hem mevcut ittifakların geleceğini hem de 3. ittifak tartışmaları ve hesaplarını alevlendirdi. Özellikle de CHP cenahını. Bu bağlamda CHP’nin son Parti Meclisi’nde bazı PM üyelerinin orta vadede Millet İttifakı’nı bekleyen riskler olduğuna dikkat çekerek, “Partinin A, B ve C senaryolarının çalışması gerekiyor” çıkışı ve bunlara karşı Kılıçdaroğlu’nun “Orada hiçbir sorun yok. Millet İttifakı’na yönelik bozma çabaları var. İttifakla birlikte iktidar olacağız” yanıtı da malum. Yani gemideki mürettebatın bir kısmında mevcut rotanın yanlış olduğu ve sıkıntı yaratacağına dönük endişeler var ama kaptan rotanın doğruluğu konusunda emin ve kararlı. Dolayısıyla da siyasi havadaki olası değişiklikler ya da gelgitlerle bu tartışmanın ivmesinin hareketleneceği açık. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun daha çok var olan ya da olası siyasi, ortaklara, “dostlara” endeksli iktidar yolu haritası uzunca bir süredir bazı partililerce
Joe Biden’ın 20 Ocak’taki Başkanlık yemini töreni öncesinde ABD’deki hava kırmızı alarm durumunda. Hem siyaseten hem de güvenlik anlamında. Yani pandemi nedeniyle uzunca bir süredir zaten zor ve sıkıntılı günler geçiren ABD’deki olası tehdit yelpazesi genişliyor ve de derinleşiyor. Çünkü bir yanda Trump’ın azli için Demokratların başlattığı süreç işlerken, diğer yanda FBI’a dayandırılan haberlerde 16-20 Ocak tarihlerinde daha büyük protestolar planlandığına dair iddialar söz konusu. Dolayısıyla, ABD olası kritik gelişmeler nedeniyle hepten teyakkuz halinde. Bu bağlamda da iddialar, senaryolar havada uçuşuyor. Örneğin, daha yaygın silahlı protestolar, hatta kutuplaşmadan kaynaklı Amerikan toplumundaki fay hatlarının kırılma olasılığı ya da tam tersi, 6 Ocak’ta hazırlıksız yakalanan ABD’nin bu anlamda ikinci bir olaya asla izin vermeyeceği veya Trump’ın azli, olmazsa da istifası gibi. Tabii bu arada Trump açısından üçüncü bir yoldan, olasılıktan daha söz ediliyor. O da Trump’ın yeni bir parti
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de aşı tartışmaları tam gaz devam ediyor. Hem de Kovid-19 virüsü gibi hafiften de mutasyona uğrayarak. Şöyle ki; başlarda özellikle zamanı ile hangi Kovid-19 aşısının daha güvenli ve koruyucu olduğu üzerine yoğunlaşmıştık bu hala geçerli ama şimdi buna bir de tek doz tartışması eklenmiş durumda. Yani öncelikle herkesi bir kere aşılamak mı iyi yoksa az kişiyi iki kere aşılamak mı iyi konusu. Bu bağlamda da ilk aşı ile ikinci aşı arasındaki sürenin 14 değil 28 gün ya da 48 gün olması gerektiğini, hatta 12 hafta diyen İngiltere örneğindeki gibi daha da uzatılabileceğini savunanlar var. Buna karşı olanlar da ilk dozların etkisinin 3 haftadan fazla devam ettiğine dair hiçbir kanıt olmadığı iddiasındalar. Her iki tartışma açısından değişmeyen bir başka tartışma ise aşının zorunlu olup, olamayacağı durumu ya da aşı olup olmama kararı. Tabii bir de aşı tamam normale dönüş ne zaman konusu var. Yani soru çok. Dolayısıyla durum tespitini yinelemekte yarar var. Dünya Sağlık Örgütü’nde uzun yıllar salgın hastalıklar ve
ABD, bugüne dek dünyanın birçok ülkesini demokrasi götürüyorum diye kan ve gözyaşına boğdu, hâlâ da aynı kafada. Bu müdahalelerde de Amerikan gizli servisi CIA’nın rolü ve askeri darbeler, siyasi suikastlar, şantaj-propaganda gibi yöntemlerle ülkelerin dinamiklerini nasıl kışkırtıp, tetiklediği bilinen gerçek. ABD’nin en büyük soruşturma ve güvenlik kuruluşu FBI’ın da (Federal Soruşturma Bürosu) ülke içindeki her türlü hareketlenme, olası dalgalanmalara karşı ne kadar hassas olduğu, hatta daha önce hakkında açtıkları soruşturma nedeniyle Trump’a karşı duyarlılıkları da malum. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) eski çalışanı Edward Snowden’ın “NSA’nın Amerikan internet şirketlerinin topladığı tüm özel iletişim verilerine erişebildiği ve yabancı ülke vatandaşlarına ait tüm internet yazışmalarının mahkeme izni olmaksızın bilgi toplamak için kullanılabildiğine” dönük ifşaatlarını ise bilmeyen yok. Öyle ki Snowden’ın yayımladığı örgüt