CHP’li Gürsel Tekin, İnce’nin ayrılmasıyla CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı hesapları değişti iddialarını değerlendirdi: 'CHP’nin adayı var ona hiçkimsenin tereddütü olmasın ama koşullar öyle bir noktaya getirir ki tek adayla çıkmak zorunda kalırsınız. O zaman ittifaktaki partilerin de gönül rızasıyla aday belirlenebilir. Koşullar her siyasi parti kendi adayını çıkaracak derse zaten CHP’nin adayı hazır...'
CHP’li 17 milletvekili istifa iddiasını yalanladı ama bu partideki dalgalanmanın sona erdiği anlamına gelmiyor. Çünkü kaynama, teşkilat, taban bazına sirayet etti. Bu bağlamda da Muharrem İnce’ye kızan kadar hak veren de var. İstifalar, olası istifa söylentileri, karşılıklı vefa-vefasızlık suçlamaları da bunun açık kanıtı. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun parti öz gücünden ziyade toplama çıkarmaya endeksli ‘dostlarla iktidar’ söylemiyle zaten karışık olan CHP’deki kafalar hepten karışmış durumda. Hem İnce ve arkadaşlarının CHP’deki eksen kaymasına yönelik suçlamaları hem de
ABD Başkanı Joe Biden, izleyeceği dış politikayla ilgili konuşmasında, diplomasiyi kullanacağını, geleneksel müttefiklerle yakın iş birliğine geri dönüleceğini söyledi ama gelişmeler ve gelen emareler ise istihbarat örgütleri vasıtasıyla el altından örtülü operasyonların da ivme kazanacağı yönünde. Nitekim daha geçen akşam ekrandaki Biden’ın politikasına dönük tartışmada eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin, ABD’nin Türkiye’de suikast hazırlığında olduğu iddiasını bir kez daha yineledi. Pekin, ABD seçimlerinin sonrasında yaptığımız konuşmada bize de örtülü operasyonların daha da ön plana çıkacağına dikkat çekerek (28 Kasım 2020 tarihli yazımız) şöyle demişti:
“Pandemi var, ekonomik sorunlar var; bütün bunlara baktığımız zaman Türkiye’de bir de kültürel, mezhepsel farklılıklar var. Bunlar kaşınabilir. Akdeniz’de, Ege’de, Suriye’de bazı tavizler vermek için zorlamalar olabilir. Yine kutuplaşmadan kaynaklanan faaliyetleri kaşıyabilirler.
Artık milyonlarla ifade edilen aşılamaların etkisi beklenirken bir yandan da İngiltere’den yayılan mutasyonlu koronavirüs ve artan bulaş hızı nedeniyle tüm dünya tedirgin. Buna karşı “Havaların 2021 baharında daha da ısınması, toplumsal bağışıklık, aşı ve mutasyonlar Covid-19’u yok edecek. Virüs bulaştıkça kendi sonunu getirecek” gibisinden öngörüler de var. Yani endişe ve umut ikilemi sürüyor. Bu bağlamda Türkiye’deki tabloya baktığımızda ise görüntü şu: Sıkılaştırılan önlemlerle koronavirüsün yayılımında bir düşüş meydana geldi. Hele de aşılamanın artarak devam etmesiyle umutlu bir tablo ortaya çıktı. Ancak son gelen rakamlar pandemide durumun ciddiyetini koruduğunu gösteriyor. Tabii bu arada en çok merak edilen bir başka nokta da hala günlük 7 bine yakın gerçekleşen vaka sayıları ve milyonlarla ifade edilen aşılama faaliyetleriyle kitlesel bağışıklığın ne durumda olduğu. Dün bunları Dünya Sağlık Örgütü’nde uzun yıllar salgın hastalıklar ve virüslerle ilgili Tanı, Sınıflandırma ve
Geçen cumartesi, 36 yıl önce (30 Ocak 1985) tanık olduğum, Ege’deki “Deniz Kurdu-85” tatbikatına katılan tank çıkarma gemisi Ç-136’nın fırtınada nasıl battığını ve sonrasında arama-kurtarma çalışmalarında yaşananları anlatmıştım. O günden bu yana geçen bir haftada ise 39 askerimizin şehit olduğu o talihsiz olayla ilgili çok sayıda duygu yüklü elektronik posta ve mesaj aldım. Örneğin, emekli Dz. Sıh. Tek. Kd. Bçvş. Şeref Çoban’ın şu satırlarında olduğu gibi:
“O zaman TCG M. F. Çakmak Sıhhiye Astsubayı olarak arama kurtarma çalışmalarına gemimizle birlikte katıldık. Denizden çıkarılan merhum Şavşatlı çavuş Şinasi Tekin’i denizden ben çıkardım, benden önce bir er bir yüzbaşı denize girmiş, havanın ve suyun soğukluğu dalgaların yüksekliği nedeniyle başarılı olamamışlardı. Ben denize indiğimde kafamda sadece bir düşünce vardı; mutlaka şehidimizi oradan al, geride bekleyenlerini unutma ve denizden aldım, yaşım 19, kilom 49 kg idi.
Şehidimizi yanlış hatırlamıyorsam TCG BORA gemisine teslim etmeden
Karayalçın’a “CHP’de ne oluyor?” diye sordum Öncelikle yanıtı şuydu: “Ben hem ayrılmanın, hem de bütünleşmenin, birleşmenin içinde yer almış bir siyasetçiyim. Bu dönem öncekilerden farklı. Bu dönemde bölünmemeliyiz, gidene git dememeliyiz. Gidenin kalması için elimizden gelen önlemleri almalıyız, bütünlüğü sağlamalıyız. Çünkü geleceğimiz, bundan sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimine bağlı...”
CHP’nin gündemi istifalar, bundan sonra olası istifalar ve Muharrem İnce konusu... Dolayısıyla, partideki dalgalanma ve huzursuzluk büyüyor. Hem de İnce’nin parti kurması da, son istifalar da beklenen gelişmeler olmasına rağmen. Yani hiç bir şey sürpriz değil ama “Giden gitsin” tavrı nedeniyle partide ciddi sıkıntı var. Geçen yıl 37. kurultayın ardından da aynı sorun gündeme gelmiş ve eski genel başkanlar ya da ağır abiler Murat Karayalçın, Altan Öymen, Hikmet Çetin’in devreye girmesiyle partinin birlik, bütünlüğünü zedeleyecek olası
İstifaların ardından CHP’nin içinden, partililerden gelen iki farklı ses var. Gidenler için bir taraf diyor ki:
Haklı sebepleri olabilir ama çare istifa etmek değildir, çare parti içerisinde kalıp mücadele etmektir. Yanlış yaptılar. Hatta bu bağlamda daha ileri gidip bölücülük, bozgunculuk suçlamaları da söz konusu. Tabii bir de “kalan sağlar bizimdir” mantığıyla amaç uğruna verilen kayıplara aldırmadan inatla ilerleyen hedefe kitlenmişler var.
Bunlara karşı diğer tarafın düşüncesi ise şu:
Bir partide sıradan bir üyenin gitmesi dahi önemsenmeli. Hele hele üç tane milletvekilinin istifasını çok ciddi önemsemek gerekir. ‘Ne olacakmış, giderlerse gitsinler’ düşüncesi büyük hata. Ne yapıp edip bu insanların partide kalmaları sağlanmalıydı çünkü biz karşı mahalleden bir tek oy almak için canla başla çalışıyoruz. Hiçbirimizin bir milletvekili feda etme hakkı yoktur...
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun parti öz gücünden ziyade toplama çıkarmaya endeksli
36 yıl önce TCG Yücetepe Muhribi’nde gazeteci olarak Ege’deki “Denizkurdu-85” tatbikatını izliyordum. 29 Ocak’ı 30 Ocak’a bağlayan gece saat 05.00 sularında tank çıkarma gemimiz battı. Günlerce devam eden arama-kurtarma çalışmalarını balıkçı gemisi görünümündeki Sovyet istihbarat gemisi ile “Temistokles” adlı Yunan muhribi yakından izledi
30 Ocak 1985, yani 36 yıl önce bugün TCG Yücetepe Muhribi’nde gazeteci olarak Ege’deki “Denizkurdu-85” tatbikatını izliyordum. Hızı 80 kilometreyi bulan Ayandon Fırtınası denizi birbirine katıyordu. Hava buz gibiydi. İçinde bulunduğum Yücetepe Muhribi metrelerce dalgalar nedeniyle bir sağa bir sola yatıyordu. Denizaltı gibi oluyor, dalgalar tepemizden geçiyordu. Gemideki subayların “Endişe edecek bir şey yok, bu denizler muhriplere hikâye” dediklerini anımsıyorum. Gerçekten de öyleydi; muhriplerin özel yapısı nedeniyle sadece batıp çıkıyorduk. Ama aynısı daha çok araba vapuruna benzeyen tank çıkarma gemileri için
CHP’li muhaliflerce çok eleştirilen Kılıçdaroğlu’nun “dostlarla iktidar” planı bölme, toplama, çıkarmaya odaklı. Yani parti oylarını artırmaktan ziyade, doku uyuşmazlıklarına rağmen ittifak bileşenlerinin ortak gücüne kurgulu. Dolayısıyla da son günlerde çokça konuşulan ittifaklardaki olası gel-gitler ya da üçüncü yol iddiaları nedeniyle parti yönetimindeki herkes eline kâğıdı kalemi almış, 10 puan oradan gelir ya da gider gibi hesap yapıyor. Tabii onlar da şimdilik zira bugüne kadar kurar mı, kurdu, kuruyor, diye konuşulan Muharrem İnce yakında yeni partinin adını, logosunu, programını açıklayacağını duyurdu. Evet, Kılıçdaroğlu “İsteyen parti kurabilir” diye umursamaz havasında ama parti içindeki hesaplamalarda “ince” ayarlamalar olacağı da açık. Kılıçdaroğlu’nun İnce’ye katılacağı iddia edilen vekillerle görüşmesi de bunun kanıtı. Çünkü İnce’nin ısrarla yinelediği “Tek başımıza iktidar olacağız” iddiasının dostlarla ittifak söyleminden rahatsız