Casusluk gerginliğinin adresi belli

12 Ekim 2017

Türkiye ile ABD arasında yaşanan vize krizinin odağında ajan tartışması var. Daha doğrusu, CIA’nın “bildirilmeyen” elemanlarına karşı casusluk iddiaları söz konusu. Aslında bu her gizli servis tarafından uygulanan ve kabul gören bir yöntem. Tabii yakalanmamak kaydıyla. Dolayısıyla, Ankara’nın “Ajanlar konsolosluğa nasıl sızdı, sızmadıysa kim soktu?” sorularının muhatabı belli. Böyle bir durumda ne yapılacağı da... Yaşanan bu gelişmeleri ve olası sonuçlarını MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e sordum. Yanıtı şuydu:
“Gizli servislerin büyükelçilikler, konsolosluklar içerisinde akredite edilen mensupları, yani o mahalli hükümetler tarafından tanınan şahısların legal çalışmaları vardır. Ancak gizli servis çalışmaları içerisinde akredite edilmeyen personel de bulunabilir. Bunların çalışmaları şeffaf değildir, illegaldir ve mahalli servisler tarafından hassasiyetle izlenir. Faaliyetleri tespit edilen şahıslar olabilir, tespit edilemeyenler olabilir.”
Tespit edilirse?
“Bu yargısal bir durumdur. Bir suç işlenmişse ve bu şahsın diplomatik statüye de sahip olmadığı ifade ediliyor. Bu suçun işlendiği konusunda yargı süreci başlamıştır. Bu konuda yargı karar verecektir. Yalnız bir

Yazının Devamı

İdlib’de yetimleri tahliye planı

9 Ekim 2017

İdlib operasyonu Fırat Kalkanı’na benziyor, tek farkı Rusya ile işbirliği halinde yapılıyor olması. Buna göre; Rusya İdlib’in dışının ve sınırının korunmasını sağlıyor, Türkiye de ÖSO ile beraber iç alanı güvenli hale getirmeye çalışıyor. Hedef iç ve dış alan hakimiyetlerinin sağlanmasıyla İdlib’i de tıpkı Fırat Kalkanı bölgesi gibi güven ve istikrara kavuşturmak. Hatta bölgeye dönüşü sağlamak. Tabii herhangi bir provokasyon ya da sürpriz bir saldırı olmazsa... Çünkü bu operasyon ABD’nin desteklediği YPG/PKK’nın “terör koridoru” sevdasını da engelleyen bir hamle, dahası İdlib’deki radikal terör unsurlarının kime hizmet ettiği belli değil. Dolayısıyla da her an Türkiye’ye yönelik bir göç dalgası olasılığı var. Nitekim bu bağlamda her türlü önlem de alınmış durumda. Örneğin dün konuştuğum Türk Kızılayı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, sınıra yakın yerlerde kamplar için rezerv alanları oluşturulduğunu söyledi. Bu arada kimsesiz çocuklara yönelik tahliye planları yapıldığını da belirterek
şöyle devam etti:

“Suriye’de 400 bini aşkın insan hayatını kaybetti, 1.5 milyon insan yaralandı. Şu an bir milyonun üzerinde anası babası ya da ikisinden bir tanesi olmayan, aralarında 5-6 yaş altı ve

Yazının Devamı

Barzani kazandı mı yenildi mi?

7 Ekim 2017

İsrail dışında tüm ülkeler Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürdistan devleti kurulmasının ciddi bir güvenlik sorunu yaratacağı konusunda hemfikir. Bu kaygı nedeniyle de Barzani’yi bağımsızlık sevdasından vazgeçirmek için baskı ve çağrılar devrede. Tüm bunlara karşın Barzani ise geri adım atmamak adına direniyor. Hatta zafer kazanmış komutan edasıyla bu iş artık bitmiştir havasında. Ki buna dönük bazı öngörüler de var. Ancak dün konuştuğum MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e göre, atılan bu adım Barzani açısından taktiksel bir hata, dolayısıyla ortaya çıkan tablo da yenilgiydi. Nedenleri de şunlardı:
“Barzani Irak Kürt siyaseti içinde zayıflayan konumunu bölgenin şartlarından yararlanarak takviye etme, liderliğini koruma, meşruiyetini yeniden kazanma arayışına girmek istedi, yanlış yaptı. Yani kişisel ikbalini, iktidarını ön plana çıkarması bugünkü yenilgisinin sebebi oldu. Barzani Irak’ın Kürt siyaseti içindeki konumunu koruyacak mıdır, koruyamayacak mıdır meselesi tartışmalıdır.”
Barzani şu an yenilmiş pozisyonda mı?..
“Evet, Barzani şu anda Rusya, Türkiye, İran ittifakı içerisinde bağımsızlık çıkışını gerçekleştiremeyen bir lider durumundadır. Irak Kürtleri için, Suriye

Yazının Devamı

Barzani’nin PKK oyunu

5 Ekim 2017

Terörün zirve yaptığı 1992-93’lü yıllarda PKK’ya karşı çeşitli tarihlerde “girdi-çıktı” halinde kısa süreli “sınır ötesi operasyonların” ardından Irak topraklarındaki en büyük harekâtlardan biri Ekim 1992’de düzenlendi. Yaklaşık 15 bin asker, tank, helikopter ve hava gücü destekli askeri birlik ile Irak’a girdi. 20 gün süren operasyonda Genelkurmay Başkanlığı 1452 PKK’lının öldüğünü veya yaralandığını açıkladı.
TSK, Irak topraklarında “Çelik” adı verilen en kapsamlı sınır ötesi operasyonu da Mart 1995’te gerçekleştirdi. 35 bin asker tankların eşliğinde 4 koldan Kuzey Irak’a girerek, PKK kamplarını hedef aldı.
O yıllarda Türkiye’ye sızarak eylem yapan teröristlere karşı geliştirilen bir başka hamle de Barzani’nin desteğiyle Irak topraklarında konuşlandırılan karakollardı. Çünkü Barzani o zamanlar Türkiye’nin yanında havasındaydı, hatta PKK’ya karşı saf tutuyordu. Yani bugünkü gibi “PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz” şeklinde sözler sarf etmiyordu. Dolayısıyla, beklenti yüksekti. Neler yaşandığını o dönemde bölgede kurmay subay olarak görev yapan emekli tuğgeneral, Dr. Naim Babüroğlu anlatıyor:
“1992’de terör zirvedeyken Barzani çağrıldı. O zaman tabii böyle havası falan

Yazının Devamı

Pentagon, CIA savaş mı istiyor?

2 Ekim 2017

Barzani’nin referan-dum inadından sonra Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesinin kara, hava bağlantıları koptu. Irak merkezi yönetiminin İran ve Türkiye ile koordinasyonlu bir şekilde Barzani bölgesine açılan sınır kapılarının kontrolünü almayı planladığı harekat için de her an düğmeye basılabilir. Bunun daha ötesi de bölgesel, küresel tüm aktörleri içine çeken hepten kaos olasılığı. Yani söylenenlerin hepsi oldu oluyor. Peki bugün referandumu tanımadığını ve bu adımın muhtemel negatif sonuçlarından endişe duyduğunu söyleyen ABD olacakları bilmiyor muydu ya da öngöremedi mi? Tabii ki bu mümkün değil. Dolayısıyla da asıl soru adım adım bağımsız Kürdistan yolunu açan ABD’nin ne yapmak istediği ya da neden böyle davrandığı.. Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin’in bu soruya yanıtı şöyle:

“Barzani ve onunla beraber bu olayları değerlendirenler zamanın uygun olduğunu, Rusya’nın Türkiye ve İran’la birlikte daha çok Suriye ile uğraştığını düşünmüşlerdir. Mutlaka ABD’den bazı gruplar da Pentagon ya da CIA bu referandumu desteklemiş olabilir. ‘Bu referandumu yapın merak etmeyin arkanızda biz varız, bir şey olmaz’ denmiştir. Yani bir grup Ortadoğu’da savaş

Yazının Devamı

Barzani’nin sicili bozuk

30 Eylül 2017

Barzani düne kadar “Gerçekten zor zamanlarımızda bize yardım eli uzatan ülke Türkiye olmuştur. Yardımlarından dolayı her zaman şükran borçluyuz” diyordu ama Ankara’nın “Bölgede var olan istikrarsızlık, kaos daha fazla körüklenir” uyarılarına rağmen referandumu yaptı. Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate dahi almadı. Şimdi de aynı Barzani “Referandumun Türkiye milli güvenliğine bir tehdit olarak algılanmasını istemiyoruz. Kesinlikle sınırları değiştirmeyeceğiz” sözleriyle kendisine inanılmasını ya da güvenilmesini bekliyor, hem de İsrail bayraklarının gölgesinde. Dahası, PKK’yla dirsek temasındayken. Yani Barzani açısından tam bir tutarsızlık, daha doğrusu, fırsatını bulduğunda kazık atma durumu söz konusu. Dolayısıyla da Barzani’ye güven konusu ciddi bir soru işareti. Çünkü geçmişte de bunu pekiştiren fazlasıyla benzer olay var. Örneğin “Hiç güvenmem Barzani’ye, bize de kazıklar attı” diyen MİT Kontrterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür bazılarını şöyle anlatıyor:
“Benim görevde olduğum yıllarda hem Barzani’nin Selahaddin’inde hem de Talabani’nin Süleymaniye’sinde görevli arkadaşlarımız vardı. Karşılıklı yardımlaşıyorduk ve adamlarımız onların güvencesi altındaydı. Talabani

Yazının Devamı

Harekâtla değil siyasetle çözülmeli

28 Eylül 2017

Barzani referan-dum inadıyla kendi siyasi geleceğini kurtardı ama bölge güvenliğini tehlikeye attı. Evet, bu oylama bağımsızlığın ilan edilmesi gibi bir durumu ortaya çıkarmıyor ama böylesine bir yapıda Irak’ta Kürtler, Araplar, Türkmenler arasında bir çatışma yaşanması ve de küresel, bölgesel güçlerin, Türkiye’nin müdahalesi her an olası. Nitekim gelişmeler de bu yönde. Ve bunların Putin’in bugün Türkiye’ye yapacağı ziyaretle ivme kazanacağı da çok açık. Dolayısıyla da akla gelen soru hâlâ açıklamalarıyla kafa tutmaya devam eden Barzani’nin bu gücü nereden aldığı. Bu soruya 1991-1995 yılları arası Diyarbakır Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı görevinde bulunan ve Barzani’yi çok iyi tanıyan emekli orgeneral Necati Özgen’in yanıtı şuydu:
“Barzani’nin ne gücü olacak? Sakın ha, öyle bir şey yok. Barzani’nin ne gücü ola ki Türkiye devletine sadece gücüyle karşı dursun? O siyaseten yaptı bu işi. Siyaseten kazandı şu an için, arkasında da ABD ve İsrail var; bunlar olmadan zaten yapamaz. Arkasında bir güç olmadan bu adam bu cesareti gösteremez. Güçten korkarlar. Biz gösteremedik, risk alacaktık. O risk aldı ve maalesef olanlar oldu.”
Yani?
“Kurulmak istenen Kürt devletini ilk

Yazının Devamı

Referandum sonrası müdahale şifreleri

25 Eylül 2017

Barza-ni’nin inadıyla son derece karmaşık ve seçenekleri bölge açısından hiç de parlak olmayan sıkıntılı bir süreç başladı. Aslında buna Barzani’nin inadı demek de doğru değil çünkü ona bu cesareti veren ABD ve İsrail oldu. Evet ABD sanki karşıymış gibisinden birkaç söz etti ama bu sadece zamanlama açısındandı. Üstelik o arada da aleni olarak silah ve mühimmat desteğini sürdürdü. Hem de Türkiye’nin gözünün içine baka baka. Tüm bunlar da Barzani’nin fitili ateşlemesine yetti. Dolayısıyla artık diplomatik değil daha çok askeri seçeneklerin konuşulduğu bir süreçteyiz. Özellikle de Türkiye’nin deklare ettiği uluslarası anlaşmalardan doğan haklarını kullanması ve zamanlaması açısından. Nitekim buna dönük sınırdaki hareketlilik de had safhada... Neler olabileceğini dün bir istihbarat yetkilisiyle konuştum. Öncelikle söylediği şuydu:

“Meşruiyet için sandıkların kapanması gerekiyor. Çünkü sandıklar kapanana kadar vazgeçebilir, oluşmamış tevessüliyet söz konusu. Bu durumda müdahale etmeniz uluslararası hukukta çok karşılık bulmaz ama tevessüliyet dediğiniz şey realiteye dönüşürse hakkımız o zaman doğuyor. Çünkü Ankara anlaşması Irak’ın toprak bütünlüğü tehdit altına girerse Türkiye buna

Yazının Devamı