Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye ile ABD arasında yaşanan vize krizinin odağında ajan tartışması var. Daha doğrusu, CIA’nın “bildirilmeyen” elemanlarına karşı casusluk iddiaları söz konusu. Aslında bu her gizli servis tarafından uygulanan ve kabul gören bir yöntem. Tabii yakalanmamak kaydıyla. Dolayısıyla, Ankara’nın “Ajanlar konsolosluğa nasıl sızdı, sızmadıysa kim soktu?” sorularının muhatabı belli. Böyle bir durumda ne yapılacağı da... Yaşanan bu gelişmeleri ve olası sonuçlarını MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e sordum. Yanıtı şuydu:
“Gizli servislerin büyükelçilikler, konsolosluklar içerisinde akredite edilen mensupları, yani o mahalli hükümetler tarafından tanınan şahısların legal çalışmaları vardır. Ancak gizli servis çalışmaları içerisinde akredite edilmeyen personel de bulunabilir. Bunların çalışmaları şeffaf değildir, illegaldir ve mahalli servisler tarafından hassasiyetle izlenir. Faaliyetleri tespit edilen şahıslar olabilir, tespit edilemeyenler olabilir.”
Tespit edilirse?
“Bu yargısal bir durumdur. Bir suç işlenmişse ve bu şahsın diplomatik statüye de sahip olmadığı ifade ediliyor. Bu suçun işlendiği konusunda yargı süreci başlamıştır. Bu konuda yargı karar verecektir. Yalnız bir ülkenin büyükelçiliğinde, konsolosluğunda çalışan bir şahsa ilişkin ülkeler arası ilişkiye ve ilişkinin seviyesine göre bilgi alışverişi yapılması doğaldır. Burada ABD Büyükelçisi’nin ifade ettiğine göre, bu şahısların faaliyetleriyle ilgili bir temas kurulmamış.”
Zorunlu mu temas kurmak?
“Mecburiyet yok. Ancak ülkeler arası ilişkilerin niteliğine göre bu tip bilgilendirmenin yapılıp yapılmaması durumu ortaya çıkar. ABD ile gelişen ilişkilerimiz içerisinde demek ki böylesine bir iletişim kopukluğu, bir güven sorunu var. Yoksa dışişleri bakanlığı temsilcilerinin karşılıklı görüşmesiyle sorunu çözebilirlerdi.”
Yaşanan vize krizinin sadece başkonsoloslukta yakalanan şahsın faaliyetlerinin sonucu ortaya çıkan bir mesele değil, bardağın dolan suyunun taşması olduğunu belirten Öneş devam ediyor:
“Ağır, olmaması gereken bir hamle. ABD’nin son zamanlardaki düşünülmeden, sonuçları dikkate alınmadan güncel gelişmelere göre atılmış fevri bir adımı. Bana göre, ABD bu vize kısıtlamasıyla tedbirlerin artırılabileceği mesajını veriyor. Yani başka siyasi, ekonomik kısıtlamalar olabilir. ABD’nin Trump dönemiyle başlayan, nasıl hareket edeceğini bilemediğimiz bir yapısı da dikkate alındığında, hassas olmak gerekiyor.”
Yani?
“Bu servisler arası değil hükümetler arası ve ancak diyalog yoluyla çözülebilecek bir mesele. Her iki ülkenin hükümetleri de önemli hatalar yapmışlardır. Diplomasinin nitelikli davranışlarıyla hareket etmemişler ve olayı bir iç politika meselesi haline getirmişlerdir. Dolayısıyla da kriz bu noktaya gelmiştir. Meselenin suhuletle çözülmesi Türkiye için de önemlidir, ABD için de önemlidir. Çünkü Türkiye ABD için her zaman önemli bir ülkedir. ABD hükümetler arası ilişkilerin Türk kamuoyunda çok fazla tepki yaratmasını da istemez. Mesele toplumsal temelde sonuçlar ortaya çıkarmaya başlarsa kırılganlıklar derinleşir ve çözüm zorlaşır.”