Ankara’da gerçekleştirilen cumhuriyet tarihinin en büyük terör eyleminin üzerinden bir hafta geçti. Resmi rakamlara göre ölü sayısı 102. Yaralı sayısı ise her gün değişiyor.
Eş zamanlı infilak eden 2 ayrı patlayıcı düzeneğinin yerleştirildiği bombalı yelekleri giyen 2 canlı bombanın, Suruç’taki eylemle adını duyuran Adıyamanlılar Grubu’nda yer aldıkları belirtiliyor.
Bilinen 19 üyesi aranan Adıyamanlılar Grubu’nun, kağıt üzerinde Suriye’deki çatışma bölgelerini kontrol eden radikal dinci terör örgütü IŞİD’le bağlantılı gibi gözükse de aslen “Selefi yapılar” üzerinde fazlaca etkili olan El Kaide’nin çatısı altında yeraldığını söylemek yanlış olmaz.
El Kaide’nin organizasyonu
Usame Bin Ladin’in liderliğindeki El Kaide’nin kuruluşu, “savaşçı” yetiştirmek için Afganistan’da ilk kampını açtığı 1986’ya kadar gidiyor. 1988’e kadar kamplardan geçen her cihatçı ve diğer gönüllülerle ilgili tüm bilgileri içeren veri bankasını kuran Bin Ladin, 1988’de El Kaide’yi resmi olarak kurup faaliyete geçirdi.
Bugün, El Kaide’nin temeli bu veri bankasına dayanmaktadır.
El Kaide’nin yapılanmasını 3 ana bölümün oluşturduğu biliniyor:
Ankara Tren Garı’nın önünde Barış Mitingi’ne katılmak için bir araya gelen katılımcılar, Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör eylemine tanık oldular güneşli 10 Ekim sabahında.
Ülkede son dönemde yaşanan çatışma ortamının sonlandırılmasını talep eden on binler, üzerlerindeki bomba düzeneğini eş zamanlı patlatan iki canlı bombanın hedefindeydi.
Canlı bomba eylemcilerinin infilak ettirdiği patlayıcılarla ortalık bir anda savaş alanına dönerken, ellerinde bayraklar ve flamalarla gelen katılımcılardan 97’si yaşamını yitirdi. 28’i ağır 186 kişi de yaralandı.
Olayın ardından açıklama yapan Başbakan Ahmet Davutoğlu, katliamı gerçekleştiren terör örgütlerini sayarken, daha önce benzer eylemleri gerçekleştiren IŞİD, PKK, MLKP ve DHKP-C’nin isimlerini söyledi.
Belki; bu dört örgütten birisi büyük infial uyandıran eylemi yaptı.
Belki de bu eylemin altında şimdiye kadar hiç duyulmayan bir örgütün imzası çıkacak.
Henüz bilmiyoruz.
Kuzey Suriye’deki çatışma alanlarında otorite boşluğu sonucunda başlayan ve halen devam eden hakimiyet mücadelesi, Rusya’nın hava gücünü devreye sokmasıyla yeni boyut kazandı.
Bu süreçte, ABD’nin eğit-donat projesinden istediği verimi elde edememesinden sonra IŞİD’le baş edebilmek için bölgedeki PYD güçlerini kullanabileceğini açıklaması, Türkiye’nin tepkisine neden oldu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘Çözüm Süreci’nin sona ermesinin ardından eylemlerini yoğunlaştıran PKK’nın, Suriye’de ABD desteğinde faaliyet gösteren kolu PYD ile birlikte Türkiye’ye yönelik terör eylemlerini artıracağına dikkat çeken değerlendirmeler yaptı.
Davutoğlu’nun bu açıklamasıyla Türkiye bir kez daha PKK-PYD ortak hareketini tartışmaya başladı.
PYD’nin silahlı güçlerinin kontrol ve komutasını, üst düzey PKK yöneticilerinin yaptığını ortaya koyan haberi Milliyet, geçen hafta yayımlamıştı.
Bu süreç kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, başta Kandil olmak üzere PKK’nın önemli karargahlarına yönelik arka arkaya gerçekleştirdiği hava harekatları sonucunda bölgede yeni gelişmeler yaşandığı ortaya çıktı.
İstihbarat birimleri, TSK’nın hava harekatları sonrasında Kandil bölgesinin örgüt içinde bir
7 Haziran seçimi sonrasında oluşan siyasi tabloda koalisyon kurmadığı için eleştirilen MHP lideri Devlet Bahçeli, dünkü 1 Kasım seçim beyannamesi konuşmasında, “koalisyona açık kapı” bıraktı.
7 Haziran’dan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hükümeti kurma görevini alan Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanı sıra CHP ve HDP ile koalisyona kapıyı kapatan Bahçeli, sert tutumunu biraz daha değiştirmiş bir söylemle MHP seçmeninin karşısına çıktı.
Bahçeli, 7 Haziran sonuçlarına benzer sonuçların çıkması halinde iki ana koşul kabul edilirse MHP’in koalisyon ortağı olabileceğini seslendirdi.
Bahçeli, MHP’in HDP ile hükümet ortağı olmayacağını kesin dille altını çizdi.
MHP lideri, Ak Parti ve CHP’nin içinde yer alacağı koalisyon hükümetinde bulunma şartını ise, “Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmemesi, Çözüm Süreci’nin tamamen sonlandırılması, 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk sürecinin üzerine gidilmesi ve Cumhurbaşkanı’nın yasal sınırlar içine çekilmesi” olarak açıkladı.
Bahçeli, “1 Kasım’ın aşağı yukarı 7 Haziran’ın tekrarı olması halinde, hiç kimse kaygılanmasın. Böyle bir durum karşısında Milliyetçi Hareket Partisi, PKK uzantısı HDP dışındaki her
Hükümetin terörle mücadele stratejisini değiştirip, operasyonel çalışmalara başlamasının üzerinden 67 gün geçti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun arka arkaya yaptığı güvenlik zirvelerinin ardından değiştirilen yeni terörle mücadele konseptine karşı PKK da taktik değiştirdi.
Kandil’den gelen talimatlar sonrasında, sadece güvenlik güçlerine karşı riski az ama sonuçları kamuoyunda etki yaratan pusu, bombalı saldırılar yapan PKK, kırsalda çatışmalardan özellikle kaçındı.
Silahlı eylemlerin yanı sıra YDG-H üzerinden il ve ilçe merkezlerinde halk ayaklanmasına girişen PKK, güvenlik güçlerinin müdahalesiyle eylemlerini geniş kitlelere yaymakta zorlanmaya başladı. Beklediği desteği bulamadı.
Böylece örgüt, 24 Temmuz’dan bu yana ilk kez içinde bulunduğumuz birkaç haftalık süreçte artık bölge halkının güvenliğini hedefine aldı.
Sivillere yönelik silahlı eylemlere başlayan PKK grupları, örgüt yönetiminin istediği okul boykotuna katılımın az olması nedeniyle “intikam” için okullara ve öğrencilere karşı eylem girişimleri yapıyor.
Bu süreç devam ederken, dün İçişleri Bakanı Selami Altınok ile görüştüm.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Altınok, gere
Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in, soğuk bir kış günü uğradığı silahlı saldırının üzerinden 8.5 yıl geçti.
Olayın hemen ardından yakalanan faillerin İstanbul’da yargılanması devam ediyor.
Bu yargılama devam ederken, 17-25 Aralık sürecinin yaşanmasıyla birlikte ailenin avukatı Fethiye Çetin’in başvurusunun ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, olayla ilgili olduğu gerekçesiyle bazı devlet görevlileri hakkında yeni dosya açmıştı.
Soruşturmayı yürüten Savcı Muammer Akkaş’ın Tekirdağ’a tayininin çıkması sonrasında soruşturma dosyasını Cumhuriyet Savcıları Yusuf Hakkı Doğan ve Gökalp Kökçü ele aldı. Doğan’ın Yargıtay’a atanması, Kökçü’nün dosyayı tek başına yürütmesine neden oldu.
Soruşturma savcısı Kökçü, zaman içinde daha önce dosyada adı geçen hemen tüm devlet görevlilerinin “şüpheli” sıfatıyla tek tek ifadesini aldı. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı olan ve Dink’in öldürülmesi sürecinde Trabzon’da görev yapan Engin Dinç, Kökçü’ye “şüpheli” sıfatıyla ifade veren son devlet görevlisi oldu.
Dinç’in, bir ara devlette yönetim krizine neden olan ve uzun süredir beklenen ifadesini vermesiyle birlikte savcılık, iddianamenin yazımını
Örgütlenme sürecinde nihai amacı olan ‘Demokratik konfederalizmi’ yaratmayı hedefleyen PKK, son aşama olarak tanımlanan halk ayaklanmalarını gerçekleştirebilmek ve kurtarılmış bölgeleri oluşturmak için eylemlerini ilçe merkezlerinde yoğunlaştırıyor.
Bu çerçevede, PKK’nın yeni taktik değişiklik sonucunda, neden kent ve ilçe merkezlerini hedef alan kitlesel eylemlere geçtiğini geçen hafta Büyüteç’te açıklamıştım.
Yeni taktik değişiklikte, örgütün kullandığı en belirgin argüman ‘Kıra dayalı şehir savaşçılığı’ modeli olarak adlandırılıyor.
PKK yönetiminin kadrolarına açıkladığı ‘kıra dayalı şehir savaşçılığı’ talimatlarında, yeni taktik değişikliğin kodlarını şöyle özetlemek mümkün:
‘Devrimci halk savaşı’ olarak belirtilen mücaledede öncelikle KCK sisteminin örgütlenmesi sağlanacak. Buna bağlı olarak KCK sisteminin örgütlendiği oranda örgütün mücadelesi geliştirilebilecek.
Kırda ve şehirde yürütülecek dengeli bir mücadele, demokratik konfederalizmi örgütleme, sömürgeci soykırım rejimini zayıflatma, geriletme ve sınırlandırma imkânına sahip. Bu nedenle devrimci halk savaşının zemini olarak ‘kırda ve şehirde yürütülecek dengeli bir mücadele’ esas alınacak.
Mücadele, güvenlik güçlerinin
Expo 2015’teki Türk Milli Günü çalışmalarına katılan Bakan Zeybekci gündemi yorumladı. Zeybekci, ‘Arınç’ın görüşleri kendini bağlıyor ama uygun bulmuyorum’ şeklinde konuştu
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, İtalya’nın Milano şehrindeki Expo 2015’teki Türk Milli Günü çalışmalarına katıldı. Ak Parti’de yaşanan gelişmeleri değerlendiren Zeybekci, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın kongre öncesindeki çıkışını eleştirdi.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Zeybekci, şunları söyledi:
Kongre ve parti içi atamalar
Şundan etkilendi, bundan etkilendi, ima ediyor gibi şeyler son derece anlamsız. Bu hareketin lideri Erdoğan’dır. Bu partinin kurucu, onursal genel başkanı, bir şekilde etkilendiğimiz veya sözlerine ihtiyaç duyduğumuz liderimizdir. Onu bu kongrede, bu şeylerde etkisinin veya doğrudan müdahalesinin olduğunu zannetmiyorum ama itibar edilmiş olmasını gerekli buluyorum. Aktif bir şekilde dokunmasına gerek yok. Cumhurbaşkanımız siyasi bir cumhurbaşkanıdır, tecrübesi, birikimi, kökeni vardır. Bunlardan yararlanılmış olması gerekir. Bunun da nezaket kuralları içinde yapılması lazım.
‘Bülent ağabeyimin sözlerine üzüldüm’
Kişilerin görüşlerini parti içinde rüzgâr varmış