13 askerimizin şehit olduğu olayın dosyasından birkaç satırla başlayalım:
- “Birliklerin yerlerinin takip edildiği, ancak tertiplenilen yerler hakkında Jandarma Bölge Komutanlığı’na zamanında ve doğru bilgi verilmediği,
- 1. Jandarma Komando Taburu’nun yerinin temas (çatışma) çıktıktan sonra Jandarma Bölge Komutanlığı’nca öğrenilebildiği, seçilen üs bölgesinin birliğin görevini yerine getirmesini
sağlamadığı gibi taktik açıdan da uygun olmadığı,
- Birliğin emniyetinin sağlanmasına imkan vermediği, terörist tehdidine ve telsiz ikazlarına rağmen aynı üs bölgesinin kullanılmasına devam edildiği,
- Disiplin ve lider zafiyeti bulunması nedeniyle gizlilik kuralının ihlal edildiği,
- Birliğin yerinin kolayca deşifre olduğu, tabur, bölük ve tim komutanlarınca nezaret ve kontrol görevinin aksatıldığı,
- Muhtemel sızma ve yaklaşma istikametlerini kontrol etmek maksadıyla aktif ve pasif emniyet tedbirleri kapsamında erken ikaz sistemleri tesis edilmediği,
- Teröristlerin 15-20 metreden el bombası atacak mesafeye yaklaşmasına izin verildiği,
- Teröristlerin geçmişte çoğunlukla akşam saatlerine yakın eylem yapmış olmalarının, birlik komutanlarını yanlış değerlendirmeye yönlendirdiği, dolayısıyla istirahat eden unsurların uyandırılmadığı, teröristlerin olası saldırı, taciz ve ateşlerine herhangi bir tedbir geliştirilmediği...”
***
PKK’nın, Diyarbakır Silvan’da 14 Temmuz 2011 günü gerçekleştirdiği ve 13 askerin şehit düştüğü saldırıda görevi kötüye kullandıkları iddiasıyla
4 komutanın tutuksuz yargılandığı davaya gönderilen bilirkişi raporundan cümleler böyle...
Kaleme alındığı tarihte; bir emekli ve iki muvazzaf Jandarma albayından oluşan bilirkişi heyetinin, incelemelerden yansıttıkları aksaklık, eksiklik ve ihmal tespitler bunlar ve rapordaki “en hafif” eleştirilerden.
Kaldı ki; yargılamayı yapan Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 3 Haziran 2015 günlü gerekçeli kararında da benzer değerlendirmeler var.
Yer yokluğu nedeniyle fazlasını yazmak mümkün olmadı.
Ancak, hem gerekçeli karar, hem de bilirkişi raporunda yer alanlardan çıkan sonuç, 13 vatan evladının şehit düşmesinde harekat içindeki komutanların hem bireysel, hem de hiyerarşik olarak “ihmal / sorun olduğu” yönünde.
Söz konusu karar ve tespitlere karşın, mahkeme heyeti şaşırtıcı biçimde sanıklarla ilgili “beraat” kararını verdi.
Beraat kararıyla birlikte anlaşılıyor ki; mahkemeye
göre, bu kadar olumsuz tespit ve değerlendirmeye rağmen 13 değerli vatan evladının şehit düşmesinde komutanların hiçbirinin suçu / kusuru yok!
Askerler kendi kendilerine yaptıkları hatalar sonucunda şehit olmuşlar...
Belki; sanık subaylar yargı önünde aklandılar ama bilirkişi raporunun en sonundaki “...vicdani kanaatine varılmıştır” kelimeleri asıl sonucu anlatmaya yetiyor.
Tüm okurların Ramazan / Şeker Bayramı kutlu olsun.