2009 yılı. Fetullah Gülen cemaatinin devlet içindeki uzantılarının adeta fırtına gibi estiği bir süreç.
Ümraniye’de bir gecekondunun çatısında el bombalarının bulunmasıyla dönemin İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün başlattığı Ergenekon soruşturmasının ardından bu kez Ankara’da benzer bir soruşturma başlatılıyor.
Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suiksat yapılacağı ihbarıyla dönemin Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, Arınç’ın evinin bulunduğu sokakta suç üstü biçimde gözaltına alınan Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu iki görevliden yola çıkarak dönemin en büyük kumpas hareketlerinden birisi için düğmeye bastı.
Adli soruşturmanın ileri aşamalarında Bilgili’nin talimatı ve dönemin Genelkurmay Başkanlığı yönetin kademesinin “olur”u sonrasında Türkiye’nin en önemli askeri kurumları arasındaki Seferberlik Tetkik Kurulu’na (STK) yönelik operasyon başlatıldı. Ankara Hakimi Kadir Kayan’ın bizzat katılımıyla gerçekleştirilen aramalarda Türkiye Cumhuriyeti’nin belki de son 60 yılındaki pek çok olayı ve gelişmenin yanısıra önümüzdeki yıllarda gerekli olabilecek “devlet sırrı” niteliğindeki bilgi ve belgelere el konuldu.
Oldukça hareketli geçen
Türk Silahlı Kuvvet-leri’nin Suriye’deki IŞİD güçlerini temizlemeye yönelik harekatı ikinci ayına ulaştı.
Musul’un IŞİD’den temizlenmesini sağlamak amacıyla ABD öncülüğünde başlatılan operasyonda da bir hafta geride kalmış durumda.
Suriye’de 2011’de başlayan iç savaş ve çatışmalar sonrasındaki otorite boşluğunu iyi kullanan IŞİD, Kilis, Gaziantep ve Şanlıurfa üzerinden Türkiye’nin kamu güvenliğini açıkça tehdit etti.
- Deyim yerindeyse - dünyanın 72 milletinden taraftar bulan IŞİD, aynı akımla Türk insanından da kaynak yarattı. Pek çok Türk, evini - barkını geride bırakıp IŞİD saflarında savaşmak için Suriye yollarına düştü.
Türkiye’deki yerel kaynağı, örgütün yönetim kademesindeki İlhami Balı ve Mustafa Mol gibi isimlerle iyi organize etmeyi başaran IŞİD, özellikle Gaziantep ve Şanlıurfa üzerinden terör eylemlerini ülkenin diğer bölgelerine servise başladı.
Türkiye’nin iki sınır komşusunda radikal dinci terör örgütü IŞİD’e karşı askeri harekatlar devam ederken, IŞİD’de boş durmuyor.
Son iki haftada Gaziantep, Ankara ve İstanbul’da IŞİD’le bağlantı gerek Türk, gerekse yabancı uyruklu eylemciler ortaya çıkarıldı.
İstanbul’da Suriyelilerden oluşan 3 kişilik bir IŞİD hücresi yakalandı. Ankar
Darbe girişiminin üzerinden üç ay geçti.
15 Temmuz’da başlayan “kabus gecesi” sonrasında yürütülen soruşturmalarla darbe girişiminin organizasyonunda Fetullah Gülen cemaatinin rolü ve etkisi netleşti.
“Dini” görüntü altında varlığını sürdüren cemaat, artık silahlı terör örgütü statüsünde.
Fetullah Gülen Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimiyle ilgili başlatılan soruşturmalarda henüz bir sonuca varılamadı.
Ancak, her gün yeni gelişmeler ortaya çıkıyor.
Operasyonlar, bürokrasiden sivillere yönelmiş durumda.
Kamuoyunda tartışılsa da OHAL’in verdiği yetkiyle FETÖ soruşturmalarında biraz mesafe alındı, ama yeterli değil.
Üç aydır devam eden adli soruşturmalarda pek çok önemli konu ortaya çıkarıldı.
Haymana yolu üzerin-deki bir çiftlik evinde bombalı araç düzeneği hazırlayan iki PKK’lıya yönelik polis operasyonu, başkenti tam anlamıyla bir faciadan döndürdü.
Operasyon sırasında kendilerini patlatan iki PKK’lının, at çiftliğindeki eyleme hazırlık aşamasıyla ilgili elde edilen veriler ve deliller, PKK’nın özellikle batıdaki şehirlerde planladığı eylemler hakkında önemli ipuçları taşıyor.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Ankara’daki eylem hazırlığı ve önümüzdeki süreçte yaşanması olası eylem girişimleri, PKK’nın son dönemde aldığı ağır darbelere karşılık vermeyi amaçladığını gösteriyor.
Geçen yıl yazdan beri Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bazı kent ve ilçelerdeki ‘kalkışma’ hareketine yerel halktan yeterli desteği bulamayıp devlete karşı kaybeden PKK, üstüne üstlük bu yılki kış üslenmesi öncesinde de yine kaybeden oldu.
Örgütün silahlı kadrolarının Irak’tan geçiş güzergahındaki Hakkari’nin Çukurca bölgesi ile İran alanından girişlerin sağlandığı Ağrı Tendürek bölgesindeki operasyonlar, PKK’nın kış üstlenmesi hazırlıklarını epeyce zorlaştırdı.
Her iki coğrafi bölgede iklim koşulları değişiyor, kar yağmasına az bir zaman kaldı.
Örgüt kadroları henüz Kandil’deki
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında devlet kadrolarındaki FETÖ üyelerine yönelik soruşturmaların en önemli delillerinden birisi, gözaltına alınan şüphelilerin kullandığı cep telefonlarındaki ByLock iletişim programı oldu.
MİT’in darbe girişiminden kısa süre önce, 17-25 Aralık sürecinden sonra sessizliğe gömülen Gülen cemaati üyelerinin iletişiminin peşine düşmesiyle ortaya çıkardığı ByLock iletişim programı, darbede görev alan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensuplarının kullandığı “1 dolar”dan daha somut delil oldu.
Gülen cemaatinden bir itirafçıdan elde edildiği öne sürülen bilginin üzerinde çalışan MİT’in bilişim uzmanlarının, Litvanya’daki ana servis sağlayıcıdan (main server) çektiği bilgilerle gün ışığına çıkarılan ByLock’u, gerçekte herkesin indirebildiği ancak Aralık 2014’ten sonra FETÖ tarafından “bir referans programı” haline getirildiğinin anlaşılmasıyla başlatılan darbe soruşturmaları, farklı boyut kazandı.
Zira, FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla hakkında adli soruşturma başlatılan, gözaltına alınan ya da tutuklanan şüphelilerin, Bank Asya’daki hesapları, Gülen cemaati içindeki medya kurumlarına abonelikleri, himmet verilmesi, Kimse Yok Mu Derneği faaliyetleri gibi
Hükümetin değiştir-diği terörle mücadele konsepti çerçevesinde kış öncesinde Doğu ve Güneydoğu’da bir süredir operasyonlar yürütülüyor.
PKK’nın geçen yaz bölgedeki il ve ilçe merkezlerinde başlatmaya çalıştığı ‘kalkışma’ hareketini etkisiz kılmayı başaran devletin şimdiki hedefi örgütün kış üslenmesini engellemek.
Zira, her sonbaharda, dağlara kar düşmeden önce Kuzey Irak ve İran’daki kamplarından ağır silahlı gruplarını Türkiye’ye gönderen örgüt yönetimi, böylelikle karların erimesiyle birlikte ülke topraklarında etkin konuma gelmeyi amaçlar.
Dağlarda rahat kış üslenmesini geçiren örgüt kadroları, özellikle Kazan Vadisi üzerinden, hem Güneydoğu, hem de Van, Bingöl, Muş, hatta Tunceli kırsalına aktardığı gruplarıyla yerleşik kadrolarını hazır ve güçlü tutabilmeyi sağlar. İyi bir kış üslenmesini geçiren silahlı örgüt kadroları, ilkbahara ardından yaz dönemine yüksek moral ve güçle girer.
Hazırlıkları sağlıklı yürütülen kış üslenmesinin PKK’nın silahlı mücadelesindeki önemi fazladır.
PKK’nın bu hareket tarzına karşın, devlet uzun süredir görülmeyen şekilde karşı tepki verdi.
Aynı zamanda PKK’nın yönetim kadrolarının da pek beklemediği bu tepki kapsamında, güvenlik güçleri Hakkari ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılmak için bugün ABD’ye gidiyor.
BM’nin 71. dönem çalışmalarında ana başlıklar ‘Suriye ve mülteci’ sorunu olarak gözükse de Erdoğan’ın ajandasında 15 Temmuz’da yaşananlar ve FETÖ konusu mutlaka yer alacaktır.
15 Temmuz’un ardından Gülen’in iadesi için ABD ile başlatılan süreçte ikili ilişkiler önemli bir noktaya geldi.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın geçen ay Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında Washington’dan gelen uzman heyet, FETÖ konusunda Ankara’dan önemli bilgiler elde ederek döndü.
Adalet ve Dışişleri Bakanlığı uzmanlarından oluşan 7 kişilik heyetin Ankara’ya gelmesi tesadüf değildi.
Zira, bu heyetin Ankara’ya gelmesini Türkiye’nin ABD’yi ‘ikna süreci’ sağladı.
Peki, bu ikna süreci nasıl gerçekleşti?
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), bir süredir Hakkari’nin Çukurca ilçesinde PKK’ya karşı yoğun operasyonlar gerçekleştiriyor.
Başbakan Binalı Yıldırım’ın, koltuğuna yeni oturan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu yanına alarak bizzat gittiği bölgedeki operasyonlarda etkisiz hale getirilen PKK’lı sayısı 190’a ulaştı.
Son dönemde böylesine bir harekat yapılmamıştı bölgeye.
Ağustos başında bölgede göreve başlayan komutanların koordine ettiği Çukurca harekatı, PKK’nın sınırlardan geçiş üstünlüğünü kaybettiği biçiminde yorumlamak mümkün.
Kaldı ki bir yıldır bölgedeki 12 il ve ilçe merkezindeki sözde kalkışmaya karşı mücadele edip başarıyı devlet hanesine yazdıran asker ve polis, şimdi de kırsalın temizlenmesi için ortak çaba gösteriyor.
Öncelikle PKK’nın Çukurca-Şemdinli hattını kullanmasının asıl nedeni doğa şartları ve arazi yapısı.
PKK’nın silahlı kalabalık kadroları, insansız hava araçlarının (İHA) görüntü alamaması ya da almakta zorlanması nedeniyle özellikle ormanlık alanları barınma ve geçiş güzergahı olarak kullanıyor.
Buna bağlı olarak yapılan istihbarat çalışmalarında elde edilen bilgilerle havalanan savaş uçaklarının hava operasyonları da etkisiz kalabiliyor.