15 Temmuz darbe girişimi sonrasında devlet kadrolarındaki FETÖ üyelerine yönelik soruşturmaların en önemli delillerinden birisi, gözaltına alınan şüphelilerin kullandığı cep telefonlarındaki ByLock iletişim programı oldu.
MİT’in darbe girişiminden kısa süre önce, 17-25 Aralık sürecinden sonra sessizliğe gömülen Gülen cemaati üyelerinin iletişiminin peşine düşmesiyle ortaya çıkardığı ByLock iletişim programı, darbede görev alan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensuplarının kullandığı “1 dolar”dan daha somut delil oldu.
Gülen cemaatinden bir itirafçıdan elde edildiği öne sürülen bilginin üzerinde çalışan MİT’in bilişim uzmanlarının, Litvanya’daki ana servis sağlayıcıdan (main server) çektiği bilgilerle gün ışığına çıkarılan ByLock’u, gerçekte herkesin indirebildiği ancak Aralık 2014’ten sonra FETÖ tarafından “bir referans programı” haline getirildiğinin anlaşılmasıyla başlatılan darbe soruşturmaları, farklı boyut kazandı.
Zira, FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla hakkında adli soruşturma başlatılan, gözaltına alınan ya da tutuklanan şüphelilerin, Bank Asya’daki hesapları, Gülen cemaati içindeki medya kurumlarına abonelikleri, himmet verilmesi, Kimse Yok Mu Derneği faaliyetleri gibi kriterlere ByLock kullanılması da eklendi.
Bu nedenle cep telefonlarına ancak referans kişilerin verdiği şifrelerle indirilen, TÜBİTAK’taki FETÖ yanlısı yazılım uzmanlarınca Türkçe versiyonu oluşturulan ve çok güvenilir hale getirilerek cemaat üyelerinin kendi aralarında haberleşmesine sunulan ByLock’un kullanımı, FETÖ üyeliğinin en sağlam delillerinden oldu.
Milat: 24 Aralık 2014
ByLock konusunda ortaya çıkışından itibaren pek çok bilgi kamuoyuna yansıdı.
ByLock ile ilgili soruşturmalarda 24 Aralık 2014 ‘milat’ olarak belirlendi. Bu tarihten önce ByLock’un referans programı olmaması ve “Asfalt” adlı bir oyununun ara yüzü olarak ekrana yansımasıyla herkes tarafından kolayca indirilebilmesi nedeniyle bu tarihin milat olarak seçildiği belirtiliyor. Bu tarihten sonra telefonlara yapılan program yüklemelerin ise daha önceki gibi “masum” olmadığı savunuluyor.
Çünkü, bu tarihten sonra FETÖ’nün, asıl veri tabanı Kanada’da olan programı Türkçe’ye güncelleyip cemaat üyelerinin kullanmasını sağladığı ifade ediliyor.
Bu çerçevede darbe soruşturmalarıyla bağlantılı olarak yürütülen ByLock soruşturmalarının omurgasını MİT’ten gelen listeler oluşturdu.
MİT, Litvanya’daki ana servis sağlayıcıdan çekilen kullanıcı listelerini deşifre edip ayrıştırırken, ilk önce yaklaşık 53 bin kişilik listeyi ilgili devlet kurumlarına gönderdi. Bu listelerde programı akıllı cep telefonlarına indirip kullananlar, “kırmızı”, “turuncu”, “mavi” ve “beyaz” olarak sınıflandırıldı.
Kırmızı, uygulamayı indirip sıkça bu sistem üzerinden haberleşenleri; turuncu, uygulamayı indiren ama belirli aralıklarla kullananları; mavi, uygulamayı indiren ama sıkça kullanmayanları; beyaz ise bağlantısı olup takip edilmesi gerekenler olarak tanımladı.
MİT’ten gelen ilk liste, sorunsuz olarak işlendi ve adli merciler tarafından kullanıcılar hakkında gerekli soruşturmalar başlatıldı.
İlk listelerin “sağlam dayanak” olarak kullanılıp haklarında adli soruşturma başlatılan ByLock kullanıcılarının neredeyse tamamının FETÖ üyesi
çıkması, listenin güvenilirliğini kabul ettirdi.
Kafa karışıklığı
Böylece, hem yargı mekanizmasında hem bürokaside hem de kamuoyunda “ByLock’un cemaat soruşturmalarında en güvenilir delil olduğu” algısını yarattı doğal olarak.
Ancak, geçen hafta MİT’ten gelen ikinci listelerde bazı isimlerin yer alması beraberinde ByLock listelerinin güvenilirliği konusunda soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
İlk listelerdeki “sağlamlığa” karşın, ikinci listelerde, FETÖ’yle mücadele eden bazı isimlerin yer alması kafa karışıklığına yol açtı.
Özellikle adliye ile birlikte FETÖ operasyonlarını yürüten emniyet teşkilatının bazı operasyonel birimlerinde görev alan ve FETÖ’yle mücadele eden kadrolar içinde yer alan isimlerin bulunması, bu kez eleştirilere neden olmaya başladı.
Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Dairesi Başkanlığı, MİT’ten gelen listeyi İstihbarat Dairesi’nin incelemesinden geçmeden doğrudan kendi birimlerine dağıttı. Daha önce kırmızı, turuncu, mavi ve beyaz olarak yapılan sınıflandırmanın bu kez sadece kırmızı ve beyaz olarak
sınıflandırılması, listelerde yer alan bazı isimlerin FETÖ içinde yer almamasına karşın ByLock kullanıcısı olarak gözükmesi
tartışmalara neden oluyor.
Liste karmaşası
Görüştüğüm yetkililer, 2. listenin de ilki gibi gerçek olduğunda hem fikirler.
Ancak, aynı yetkililer 2. listenin ön incelemeden geçirilmeden doğrudan işlem yapılmak üzere kurumların ilgili birimlerine gönderilmesinin “listelerin sulandırılması ve ByLock kullananlara yönelik soruşturmalarda delil olarak kullanılmasını önlemek” amacıyla yapılmış bir ters hareket olarak nitelendirilmeye başlandığına dikkat çekiyor.
Örneğin, çok büyük bir kentin emniyet müdürlüğü bünyesinde üst düzey görev yapan ve il emniyet müdürünün sağ kolu olarak tanımlanabilecek, FETÖ soruşturmalarında görev alan iki polis müdüründe ByLock çıkması “kuşkulu” olarak değerlendiriliyor.
Buna karşın Emniyet Genel Müdürlüğü’nün merkez teşkilatında halen görev yapan bir daire başkanının kullandığı, hem de devletin resmi telefon hattı olarak kayıtlı cep telefonuna ByLock yüklendiği ortaya çıktı. Bir başka daire başkanının ise kendisiyle birlikte görev yapan bir polis memurunun adına kayıtlı hattı kullandığı belirlenirken, bu hatta ait cep telefonunda ByLock izi tespit edildi. Bu isimler yeni listelerde yer alıyor. Bu tespitlerin yanısıra yine 2. listede adı geçen bazı emniyet personeline ait hatların, gerçekte aktif olarak yakın aile bireylerince kullanıldığı bilgilerinin çokça yer aldığı anlaşıldı.
Şimdi, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı, verilen talimat sonrasında ikinci listede yer alan isimlere yönelik inceleme çalışması başlattı. Önce yapılacak işlemin ancak şimdi yapılması listelerde isimleri yer alan kişilerle ilgili soru işaretlerini ortadan kaldıracak. Ama bir yandan da ilgili birimlerine kendilerine gönderilen listelerdeki isimler hakkında işlemlere devam ediyor.
Kaldı ki listelerdeki isimlerle ilgili karmaşanın devam ederken, MİT’in bünyesindeki FETÖ üyelerini ihraç ettiğini açıklamasının aynı günlere rastlaması emniyet çevrelerince dikkat çekici bulunuyor.
Bu sıkıntılı sürecin sonunda, birinci ve ikinci listelerde yer alan kişilerle ilgili kafa karışıklığının sağlanması ya da gerçekten suçsuz olanların ByLock ile tasfiye edilmesinden kârlı çıkacak tek tarafın FETÖ olacağı dile getiriliyor.
Bunu da unutmamak gerek.