“Karışan teyze”, “poh poh gururlu anneanne”, “elleyen güvenlikçi”, “daralan kaldırım” ve diğerleri… Hepsiyle tek tek karşılaştık bugün…
Annemin dışarıda işleri olmasını fırsat bilerek, Can’ı da alıp peşine takıldık. Sokağa çıkmadan önce başımı pencereden dışarıya çıkarıp havayı şöyle bir kokladım. Uff! Burnumun ucu dondu. İstanbul karlı diyorlardı. Sabahtan beri atıştırıp duruyor.
Türkiye’ye gelmeden önce annemin göz korkutmasıyla aldığım, Adana ve Mersin’deki güzel havadan ötürü bavulun diplerinde paslanan kar tulumunu oğluma giydiremeyeceğim diye hayıflanıp duruyordum. Bugün soğuk havada Can ile beraber bol bol yürüyeceğimiz için, “tam zamanıdır” dedik ve oğluşu ilk kez astronot kıvamında giydirdik. Tulumun her yeri kapalı. Ellerine çıtçıtla takılan eldivenler ve kıvrılarak ayakları örten kumaşı da sayarsak sadece yüzü açıkta kalıyor. Tulum o kadar pofuduk birşey ki, bebek arabasının emniyet kemeri zor kapanıyor.
Biz yine iyiyiz. Sokaklarda gördüğüm diğer bebeklerde, buna ilave olarak, yüzün çevresinde 10 tur döndürülen atkılar var. Sadece gözleri açıkta kalıyor. Bu da yetmiyormuş gibi bebek arabasının üzerine plastik örtü geçirenler ya da battaniye örtenler var. Yok artık! Kış
Okurlarımdan Seda yakında işe dönecek. Anne sütünü sağarak bebeğine bırakmayı planlıyor. Anne sütünün saklama koşullarını ve bebeğe nasıl verileceğini soruyor.
Benim 4 aylık bir kızım var, şimdiye kadar evde onu her istediğinde (genelde gündüz en fazla 3 saat ara vererek) emzirdim. Ama şimdi işe dönmem gerek. Süt sağarak depolamak ve bu şekilde devam etmek istiyorum ama kaç cc biriktirmeliyim bunu bilemiyorum. Bir de saklama ve kullanma şekilleri konusunda internette çok çelişkili ifadeler var, ben Philips Avent’in otomatik süt sağma makinesini ve saklama kaplarını kullanacağım. Özellikle donmuş sütü nasıl çözdüreceğiz? Çünkü bebeğimin acıkınca gözü dönüyor. Akşamdan çıkarmak olmaz. Sıcak suyun içinde çözülse nasıl olur diye düşünüp duruyorum. Bir de bazen dışarı çıktığımızda denedim, bazen 100 cc içiyor, bazen 10 cc içip bırakıyor. Bunu kestiremediğim için 90 cc yi çöpe attığım çok oldu. Mesela 100 cc donmuş sütü buzdolabına koysam (deepfreezden çıkarıp) sonra ısıtsam, içmediği bölümü dolaba koysam, tekrar ısıtabilir miyim? Ya da 1-2 saat oda sıcaklığında kalsa ara ara versem? Demem o ki bunların hiçbiri kullanma klavuzunda yok :( Bebeğimi zehirlemeden, anne sütünü israf etmeden
Anne sütünden kesme ya da emzirmeyi bırakma annelerin kafasını meşgul konulardan biri. Ne zaman ve nasıl yapılacağı konusunda değişik görüşler var. Anne emzirmek, çocuk da emmek istediği sürece bu süreç keyifle devam ediyor. Ne zaman ki anne bir sebeple emzirmeyi kesmek ister de çocuk bırakmaya hazır değilse ya da çocuk bırakmaya hazır olup, anne paylaştıkları bu özel anları devam ettirmek istiyorsa işte o zaman sıkıntı yaşanıyor.
Siz de emzirmeyi bırakmayı düşünenlerden misiniz? Belki denediniz ve başarılı olamadınız ya da ileride bırakmak üzere şimdiden bazı taktikler edinmek istiyorsunuz. İnternetten ya da çevrenizden değişik sütten kesme yöntemleri duymuş olabilirsiniz. Memenin ucuna sirke, salça, sarmısak sürmek ya da yara bandı yapıştırıp, memelerin yara olduğunu söylemek gibi… Bu tür yöntemler anneler arasında efsane gibi anlatılıyor. Ama ne derece doğru oldukları tartışılır…
Bu yazıma emzirmeyi ne zaman bırakMAmak gerektiği ile başlayacağım. Çünkü pek çok yerde ne zaman ve nasıl bırakılacağı konusunda fikirler verilirken bu konu genellikle atlanıyor. Sonra emzirmeyi bırakmaya hazır olan bir bebeğin verdiği sinyalleri anlatacağım. Ardından emzirmeyi bırakmak için doğru
Sevgili oğlum,
Şu anda 4 yaşındasın, hayatın başındasın. Birgün büyüyüp kocaman bir adam olacaksın. O günlerin ne kadarında yanında olabiliriz bilmiyorum. Seninle paylaşmak istediğim pek çok şey var. O yüzden kulağını aç ve beni iyi dinle…
Bugün insan olmanın faziletlerinden bazılarından bahsedeceğim. İyi bir insan olman için kötü davranışlardan ve şiddetten nasıl uzak duracağını, bir erkek olarak kadınları nasıl algılayacağını ve onlara nasıl davranman gerektiğini anlatacağım.
Kötü Davranışlar…
Oğlum, şu dünyada türlü türlü insan vardır. Senin de zaman içinde pek çok arkadaşın olacak. Şunu bilmelisin ki her arkadaş bir değildir. Kimi insanlar harika birer dost olabildiği gibi, kimileri de insan hayatında tatsız bir anı olarak yer ederler.
Arkadaş çevresinde kabul görmek özellikle çocukluk ve ergenlik çağında çok önemlidir. Kimi zaman arkadaşlarınla biraradayken seni belli bir yönde davranmak için ikna etmeye çalışabilirler. Ya da uygun olmayan bir davranış biçiminin arkadaş çevrende yaygın olarak yapıldığını görebilirsin. Böyle durumlarda her zaman vicdanının sesini dinle. Önerilen ya da yapılan şeyler doğru gelmiyorsa katılmak zorunda değilsin, hatta böyle bir durumda arkadaşlarının
Biliyorsunuz Can bir Montessori anaokuluna gidiyor. Okula 26 aylıkken başladı ve 3,5 yaş itibarıyla hala devam ediyor. Can’ın okulunun en sevdiğim yönlerinden biri de öğretmenlerinin bol bol hobi aktiviteleri yaptırması. Yaşlarına uygun olarak belli bir program dahilinde her ay değişik bir konu işliyorlar.
Bu sene Ocak ayından itibaren haftalık olarak yapılan aktivitelerle ilgili velileri bilgilendirmek için bir de dosya tutmaya başladılar. Bu dosyaya hergün yapılan aktiviteleri kısaca yazıyorlar. Ayrıca çocuğun hafta içinde yaptığı elişlerinden örnekleri de dosyanın içine koyuyorlar. Dosya cuma günü eve gönderiliyor. Biz de veliler olarak aktiviteleri inceliyor, elişlerini dosyadan alıyor ve pazartesi dosyayı okula geri gönderiyoruz. Bu elişlerinin üzerine tarih koyuyorum, fotoğraflarını çekiyorum ve Can’ın evdeki anaokulu dosyasında saklıyorum. Ayrıca bu elişleri evde yapabileceğimiz aktiviteler için çok güzel fikirler veriyor. Mesela geçen haftanın konusu dinazorlardı. Dinazorların isimlerini öğrendiler, boyutlarını kıyasladılar, dinazorlarla ilgili çeşitli boyama aktiviteleri ve elişi çalışmaları yaptılar.
Montessori aktivitelerini yazmaya başladığımdan beri sizlerden değişik
Amerika’da yaşadığımızı duyan okurlarımdan pek çoğunun en çok sorduğu soruların biri de ikinci dil eğitimi geliyor. Bu arkadaşlardan bazıları Türkiye’de yaşıyor ve çocuğuna ikinci dili öğretmek istiyor. Bazıları yurtdışında yaşıyor ve bulundukları çevredeki dili öğrenmek üzere pratik teknikler arıyor. Bazılarıysa Türkiye’den yurtdışına yeni taşınacak ve Türkçe’yi unutmamak için öneriler soruyor.
Biz evde Kuzey ile Türkçe konuşuyoruz. Arkadaş ortamında ve işyerinde İngilizce konuşuyoruz. Evimizdeki televizyon İngilizce. Türkçe uydu televizyon almama taraftarıyız. Türkçe televizyon izlemenin İngilizce gelişimini yavaşlatacağını düşünüyoruz. Yine Can’ın okuma kitapları da İngilizce.
Gelen sorular üzerine çocuklara ikinci dil öğretme konusunda araştırma yapmaya başladım. Dr. Berman’ın Superbaby kitabında çocuğu ikinci dile alıştırmak için bazı taktikler öneriliyor. Faydalı bulduğum bu taktiklerin hepsi Türkçe’yi unutmamak adına, Türkçe için de uyarlanabilir.
İkinci Dili Öğrenirken 20 Faydalı Aktivite
İkinci dil konusu oldukça derin. Çocuk büyüdükçe ihtiyaçların ve taktiklerin değişeceğini düşünüyorum. Bu konuda yazmaya devam edeceğim.
Sevgiler
Tanla
Diğer yazılarım için>>
Biz Türk anneleri bambaşkayız. Başka hiçbir milletin annelerine benzemeyiz. Birçok milletten kadınlar ve çocuklar birararaya gelse, Türk anası ve çocuğu birden fazla özelliğiyle kalabalıkta ışıl ışıl parlar. “Hah! Bunlar Türk galiba!” dedirtir.
Bu yazımda sizi önce annelik yolunda yaptığımız hatalarımızla kızdıracağım, sonra da annelik faziletlerimizle yüzünüzü güldüreceğim. Yazımı okurken kimi zaman “Ben böyle değilim canım, amma da abartmış” diyeceksiniz. Eh! Ben zaten sizden değil, oralarda bir yerlerdeki Türk annesinden bahsediyorum. Hiçbirimiz böyle olmasak da :))) bunları yapan birileri var. Biz en iyisi üzerimize alınmayalım, ama bazen daha iyiye ulaşmak için, iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım… Yazımı okurken kimi zaman da “Evet. Bunu aynen ben de yapıyorum.” diye gülümseyeceksiniz. Şimdi hazır mısınız? Günahları ve sevaplarıyla işte karşınızda Türk annesi !
Kabul, Pek Çok Hatamız Var…
Kısacası hangi ortamdan gelirsek, hangi eğitimi alırsak alalım hepimizin içine az ya da çok bir Adile Naşit kaçmış mıdır?
Ama Pek Çok Faziletimiz de Var…
Peki sizce biz nasıl bir anneyiz? Neyi iyi yapıyoruz? Nelerde sınıfta kalıyoruz? Neleri geliştirebiliriz? Söz sizde…
2010 senesinde hamile kaldığımı öğrendiğimde çok sevindim. Hamileliğimin ilk birkaç ayı geçtikten sonra ben de her hamile gibi doğum yöntemi üzerinde düşünmeye başladım. Yaptığım değerlendirmeden sonra epidural destekli vajinal doğumun benim için en uygun seçenek olacağına karar verdim.
Bu kararı vermemde üç büyük etken vardı. Birincisi ameliyat olma fikrinin hoşuma gitmemesiydi. Ameliyat sırasında ve sonrasında oluşabilecek komplikasyonlar, vajinal doğumun zorluklarıyla kıyaslandığında bana daha büyük bir risk gibi gözüktü. İkincisi, bebeğimin dünyaya geldiği dakikayı gözlerimle görmek, o anlara tanıklık etmek, onu hemen kucaklayabilmek istedim. Üçüncüsü, seneler önce en yakın dostlarımdan biri olan Esin’in doğumunda bizzat bulunmuştum. Doğum için hastaneye yatar yatmaz onun yanına gitmiş, sancıları sırasında elini tutarak adeta bir doula gibi ona destek olmuştum. Arkadaşım doğum sancılarıyla başetmek için epidural aldı. Doğum zamanı gelince onunla beraber ameliyathaneye girdim. Henüz çocuk sahibi olmayan biri için mühtiş bir deneyimdi. Esin’in gücüne ve azmine hayran oldum. Vajinal doğumun korkulacak birşey olmadığını gördüm. Minik oğlu Sarp’ın dünyaya geldiği dakikalara, bir