Güle Güle Sevgili Defter!

30 Aralık 2014

Gurur, mutluluk, belki inanmayacaksınız ama biraz da boşluk. Can doğduğundan beri günde en az 10 kereden toplamda 5,400 kere ve hatta -muhtemelen- daha fazla yapmış olduğum bir şeyin sonuna geldim. 18. aya ulaşmamızın şerefine Can’ı yedirdiğim, içirdiğim, altını değiştiğim ve uyuttuğum gün ve saatleri not aldığım defterleri bırakıyorum. Derin bir nefes! Oh!

Doğum hastanemizde başladı herşey. Doktor “3 saatte bir bebek uyanmasa da siz onu uyandıracak ve besleyeceksiniz.” dedi. Hoş doktor demese de bizimkisi uyanıyordu zaten. Kimi zaman 3 saatte, kimi zaman daha da önce…

Bir yandan emziriyordum. “Acaba bu minik beden yeterince doyuyor mu?” diye endişe ettiğimden hemşireye sormuştum. “Kaç dakika emzirmeliyim?” diye… Şimdi komik geliyor. Ama ilk kez anne olan bir kadın işte bunları düşünüyor. Hemşire de “Şu anda midesi çok küçük. İlk günlerde birkaç çay kaşığı kadar sütle (kolostrum) bile doyar. Ama sonraki günlerde her iki taraftan da 5 dakika falan emzirseniz yeterli” demişti. Tabii uykulu kafayla emzirirken hangi tarafı, kaç dakika verdiğini hatırlayabilene aşkolsun.

Bir de tuvalet konusu vardı. Doktor “İlk günlerde bebek, gün sayısı kadar çiş yapar.” demişti. Yani ilk gün 1 bez,

Yazının Devamı

Amerika’da Anne Olmanın Bana Öğrettikleri

18 Aralık 2014

Can Amerika’da doğdu. Doğumundan önce de, sonra da, Türkiye tatili yaptığımız kısa süreler dışında, yanımda, yakınımda beraberce bebek büyüttüğüm bir Türk arkadaşım, hatta bebekli bir arkadaşım olmadı. Amerika’da eski oturduğumuz şehirde sadece bir tane bebekli arkadaşım vardı. Onun çocuğunun doğduğu zaman da Can henüz portakalda vitamin bile değildi :0) Makus kaderim… Biz oradan taşındığımızda hem o arkadaşım Can’la neredeyse yaşıt başka bebekler yaptı, hem de diğer arkadaşlarım çocuk doğurdu. O şehirde kalsaydık Can için çok güzel arkadaşlar olacaktı. Kısmet değilmiş.

Şu anda yaşadığımız şehirde de arkadaş grubumuz ya müzmin bekar, ya evli ve çocuksuz, ya da çocuklarını çoktan büyütmüş çiftler. Dolayısıyla bebek bakımı konusundaki tüm tecrübelerimi kah okuyarak, kah araştırarak, kah doktora sorarak, kah kafa göz yara yara kendim oluşturdum.

Bununla beraber bebeklere ve çocuklara olan büyük sevgimden ve ilgimden, Türkiye’de yaşadığım dönemde bebek/çocuk bakımını fazlasıyla gözlemlemişimdir. 2011 senesinde BebekveBen’de yazmaya başladığımdan beri dahil olduğum online gruplar, websiteleri, takip ettiğim sosyal medya hesapları ve elbette bloguma gelen okur mektupları sayesinde Türk

Yazının Devamı

Bebek ve Çocuklarla İlgili Batıl İnançlar

15 Aralık 2014

Geçen akşamüstü yan komşumuza kısa bir ziyaret yaptık. Giderken Can’ı da mama sandalyesine oturtarak götürdük. Kahvelerimizi içerken bizimki sandalyede sürekli kıpırdanınca, komşumuz da iyi niyetle “bırakın dilediği gibi dolaşsın” dedi. Mümkün mü? Sehpaların üzerinde kırılacak ne varsa yere indireceği gibi, eşyaların sivri köşelerine çarpma riski de var. Bu nedenle teşekkür edip, minik beyimizi mama sandalyesinde oturtmaya devam ettik.

Bunun üzerine komşumuz, kendisinin bebekken oldukça geç yürüdüğünden bahsetti. Bir yaşını bayağı geçmesine rağmen yürümeyince, annesi onu üst üste 3 cuma günü bir camiye götürmüş. Ayak başparmaklarını bir kurdeleyle birbirine bağlamışlar. Camiden ilk çıkan kişinin eline bir makas tutuşturup, “ayaklarının bağının çözülmesi” niyetiyle kurdeleyi kestirmişler. Böyle 3 cumadan sonra, komşumuz gerçekten yürümeye başlamış. Bu hikaye oldukça hoşuma gitti. Eve dönünce ülkemizde bebek ve çocuklarla ilgili halk inanışlarını araştırmaya başladım. Kimi insanı gülümseten ve kimi de şaşırtan pek çok adet ile karşılaştım. İşte bulduklarım:

Sağlıkla İlgili İnanışlar

    Bebek terlemesin diye tuzlanır, kundaklanır ve emziğine şeker sürülür.Bebeğe

Yazının Devamı

10 Gereksiz Bebek Ürünü Listesi

9 Aralık 2014

Bebek sahibi olanlar bilir. O minik bedenler bizim yumuşak karnımızdır. Kendimize diye alışverişe çıkıp, kendimize birşey almadığımız gibi, 10 poşet dolusu bebek eşyası ile eve döndüğümüz çok olmuştur. Ben de Can konusunda hamileliğimden beri böyle bir ruh hali içindeyim. Uzun uzun “Bebek Ürünleri Listesi” yapmışlığım var. Sonra da bu listelerdeki ürünleri tamamlamak için kendimi paramıştım. Ancak Can doğduktan sonra, daha önce gaza gelerek satın aldığım bazı şeylerin pratikte hiç işe yaramadığını, aksine evde yer işgal ettiğini fark ettim. Siz de aynı hataya düşmeyesiniz ey okur! İşte “10 Gereksiz Bebek Ürünü Listesi”:

Sevgiler,

Tanla

Diğer yazılarım için>> BebekveBen.com

Facebook>> Bebek ve Ben
Twitter>> @Bebek_ve_Ben
Pinterest>> bebekveben

Yazının Devamı

Fotoğraflarla Sık Rastlanan Çocuk Hastalıkları -1

21 Kasım 2014

Çocukluk dönemi hastalıkların yoğun olarak yaşandığı bir dönem. Bunda bağışıklık sisteminin henüz tam olarak gelişmemiş olması, çocukların kişisel hijyeni tam olarak uygulayamamaları ve yuva/okul gibi kalabalık ortamlarda sık olarak bulunmalarının etkileri büyük. Bana en çok gelen sorulardan biri de çeşitli çocuk hastalıklarıyla ilgili oluyor. Özellikle ilk ve tek çocuklarında bu tür hastalıklarla karşılaşan okurlarım fotoğraf göndererek bu durumla karşılaşıp karşılaşmadığımı soruyor. Bu nedenle sık rastlanan çocuk hastalıklarından bir yazı dizisi yapmaya karar verdim.

Bugün ilk olarak çocuklarda sık rastlanan ve deride döküntülere yol açan hastalıklardan bahsetmek istiyorum. Bu yazı dizisini fotoğraflarla da zenginleştireceğim. Böylece çocuğunuzda bir deri döküntüsü gözlemlediğinizde bu fotoğraflara ve belirtilere bakarak bir ön fikir edinebilir ve bir an evvel doktora başvurabilirsiniz. Aşağıda seçtiğim hastalıklar çocuklarda en sık rastlandıklarını düşündüklerim. Bunların dışında da deride döküntüye yol açan pek çok rahatsızlık olabilir.

Bu sayfadaki deride döküntüye yol açan hastalıklardan birkaç istisna dışında hepsi sümük, salya, tükürük gibi burun, boğaz ve ağızda

Yazının Devamı

Ey Sevgili Takipçim

28 Ekim 2014

Ey sevgili takipçim!

Bugün nedendir bilinmez sana yazmak istedim. Özellikle sana… Öyle işaret parmağını göğsüne bastırıp, gözlerini kocaman açarak “Ben mi?” deme. Evet, gerçekten sana sesleniyorum. Belki bir annesin, belki bir baba, belki bir kadınsın ya da bir genç kız… Yaşın 18’de olabilir, 45’de… Ya da benim gibi 30’lu yaşların sonunda, kollarını kaldıra kaldıra, eteğini savura savura (ama erkek takipçiler alınmasın) dans eden bir (ruhu) tazesin…

Pek çok ortak noktamız var, hissedebiliyorum. Ortak noktalarımız olmasa ben gecenin bir saatinde tek gözüm kapalı bir şekilde şu satırları yazar; sen de sabahın köründe, daha afyonun patlamamışken ya da ilk çayını içerken okur muydun? Sahi bugün klavyenin tuşlarına basarak ne arıyordun da bloguma geldin? Her ne arıyorsan hoşgeldin. Hmmm, belki de düzenli takipçilerimdensin. Öyleyse seni yeniden gördüğüme sevindim.

Biliyor musun? Seni sıkça düşünüyorum. Türkiye’de mi yaşıyorsun? Amerika’da mı? Yoksa Avrupa’da mı? Sana bir yüz yaratıyorum kafamda, gülümsüyorsun şu anda. Hayatını kazanmak için evinin dışında çalışıyor musun, yoksa anneliğin, babalığın dışında evden milyon tane işi mi yürütüyorsun? Sana ve bana iki tane orta

Yazının Devamı

2-3 Yaş İçin 7 Montessori Aktivitesi

10 Ekim 2014

Bildiğiniz gibi Can, Montessori standartlarına göre eğitim veren bir anaokuluna gidiyor. Montessori felsefesi İtalya’da doğmuş. Amerika’da ilk Montessori okulu 1911’de NewYork’da açılmış. Bu felsefe ilk dönemlerde Amerika’da hızla yayılmış, ancak sonra 1.Dünya Savaşı ve dil bariyerleri nedeniyle bir müddet sonra Montessori’ye ilgi sönmüş. 1960’lı yıllarda Montessori akımı Amerika’da yeniden gündeme gelmiş. American Montessori Society’nin kurulmasıyla beraber Montessori okullarının sayısı hızla artmaya başlamış. Bugün ülke genelinde 1.300’den fazla okulla Montessori eğitiminde Amerika dünya lideri. Bu okullar anaokulundan başlayarak lise sonuna kadar eğitim veriyor. Montessori felsefesi Türkiye’de de açılan yeni okullar sayesinde yavaş yavaş tanınmaya başladı.

Türkiye’de artan ilgiyle beraber, bu konuda anne/babalardan bana pek çok soru geliyor. Bu nedenle çocuk gelişimi açısından çok faydalı olduğuna inandığım Montessori eğitimi konusundaki görüşlerimi mümkün olduğunca sık paylaşmaya çalışıyorum. Çok özetle “Keşif yollu eğitim, çocuğun sınıf içi aktivitelere katılımında esneklik, farklı yaş gruplarının aynı sınıfta eğitim görmesi, öğretmenin eğitimde teşvik edici bir rol

Yazının Devamı

Can’ın Emziği Bırakma Hikayesi

18 Eylül 2014

Can, bundan birkaç ay önce, 37 ya da 38 aylıkken emziği tamamen bıraktı. Minik dünyasında oldukça önemli bir aşamaydı bu. Kolay değil, 3 seneyi aşkın bir süredir çoğu bebek gibi tutkuyla kullanıyordu emziğini. Bununla beraber, böyle önemli gelişim miladını oldukça kolay hallettiğimizi söylesem şaşırır mısınız? Açıkçası ben bile emzik bırakmanın bu kadar zahmetsiz olacağını tahmin etmemiştim. Demek ki herşeyin bir zamanı varmış…

Can emziğe muhtemelen 3.ay civarında başladı. Kimi ailelerin aksine, doğduğu anda emziği ağzına vermedik. Çünkü yenidoğanlarda emzik kullanımının emzirmeyi olumsuz etkilediğini, bu nedenle emme alışkanlığı gelişene kadar, ki bu 6.-8. haftayı buluyor, emzikten ve biberondan uzak durulması gerektiğini hamileyken okumuştum. Biberonun akışı anne memesinden hızlı olduğu için ve emzik de emme güdüsünü tatmin ettiği için bebeğin yaşamının ilk haftalarında önerilmiyor.

O ilk haftaları atlatıp, Can’ın artık anne memesinden emmeye iyice alıştığına kanaat ettikten sonra emziği verdim. Amacım uykuya geçmesine ve uykuda kalmasına yardımcı olmaktı. İlk haftalarda emziğe pek yüz vermedi. Azıcık kullandı ve çoğunlukla yere attı. Biz de fazla ısrar etmedik. Zaten

Yazının Devamı