Yıllar önce Monaco ziyaretimde, Cote d’Azur bölgesinde bir parfüm fabrikasını gezmiştim. Güzel kokuların içinde bir sunum yapılmıştı. Bazı parfümlerin içerikleri anlatılırken, “Isparta’dan gelen şu kadar gül kullanılarak yapılıyor” denilince, gözlerim fal taşı gibi açılmıştı ve çok mutlu olmuştum. Geçtiğimiz ay Berlin’e yaptığım seyahatte, gurmeliğine tam puan verdiğim Avrupa Leaders Club üyesi Tamer Akkılıç, uzun yıllardır Almanya’da yaşamasına rağmen, yüreği ülke sevgisiyle dolu bir işadamıdır. Bir akşam sohbet sırasında, “İskoçya’nın popüler içkilerinden pek çok marka cinin olmazsa olmazı Isparta güllerinin yaprağıdır” deyince bu kez şaşırmadım. Dünya gül üretiminin yüzde 15’ini karşılayan Isparta, kimliği olan bir Anadolu kentimizdir. Son yıllarda lavantaya verdikleri önemle dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu atılımıyla, Avrupa’nın ikinci Provence’i olmaya aday gibi görünüyor.
Tandır şöleni
Ankara’daki soğuk algınlığı salgınından nasibimi aldım. 10 gündür kendime gelemiyordum ama hep anlatılanlardan dinlediğim Isparta’nın tandır kebabını denemeye kararlıydım. Karayoluyla beş saat gidiş, beş saat geliş. Cumartesi gününü feda etmeye değer mi? Elbette değermiş!
Daha önce üç
Yıl 1998... Atandığı gün karargahta karşılaştığım Tokyo Askeri Ataşesi Deniz Kurmay Albay Nedim Anbar’a, kendisini ilk fırsatta ziyaret edeceğime söz vermiştim. Birkaç ay sonra Tokyo’ya yanına gittim. Nedim Bey’le, sabahları erken
saatte Tsukiji balık hali,
öğlen suşi, akşam saşimi
deneyimledim. Bir
başka gün teppanyaki,
ramen ve şabu şabu…
Komşu kapısı yaptığım Berlin’de henüz keşfedemediğim yerler var. Onları bir dahaki sefere sakladım ama yıllardır en keyif aldığım yer, KaDeWe mağazasının yanı başındaki Grenander Cafe. Hemen yakınındaki otelde kalmama rağmen kahvaltıları hep burada yaparım. Gezen tavuklardan yapılan menemen ve omlet, mevsiminde sunulan sebzeler, burayı cazip hale getiren en önemli özelliklerden. Sahibi Tamer Akkılıç, çok titiz bir gurme. Avrupa’da Leader Club üyesi. Dünyayı dolaşır, lezzet peşinde koşar. Organik ürünleri bulur, her şeyin doğalını alır. Akşamları mekanın önünde kahveyle puro içmeye bayılıyorum. Günün her saati turistlerle dolu. Tıklım tıklım bir yer. Selçuk Yöntem, Kıvanç Tatlıtuğ ve Oktay Kaynarca gibi sanatçıların Berlin’deki durağı...
Chicago Steakhose
Tamer Bey, bu yıl etle atağa kalkmaya hazırlanıyor. Aynı sıradaki Mola ve Faustus, yıllardır Almanya’da isim yaptı. Fakat Chicago Steakhouse, Berlin’in en iyisi olmaya aday. Etler Almanya’dan temin ediliyor. Menüden seçtiğim tomehawk, 41 gün dinlendirilmiş müthiş bir et. Tabii kontrfile ve lokum filenin tadı da olağanüstü. Buram buram çayır otlarının kokusunu hissediyorsunuz. Restoranda her ülkeden insanlar çalışıyor. Mutfağın şefi,
Geçtiğimiz haftaki Berlin seyahatimde alışılmışın dışında bir manzarayla karşılaştım. Noel nedeniyle tüm alışveriş merkezleri üç gün boyunca kapalıydı. Parklar ve Noel pazarları en hareketli yerlerdi. Gastronomide yükselişte olan Berlin, sanat, kültür ve müzik konularında da dünyadaki diğer başkentlerin konumuna göz dikmiş gibi...
Yabancı şeflere ilgi
Berlin’de dikkat çeken önemli bir konu da restoran işletmecilerinin çoğunun yabancı olması... Türkler başı çekiyor. Bu kez Berlin’in gözbebeği Adnan Restaurant’ın kapalı oluşuna üzüldüm. Yıllarca Berlin’in fine-dining restoranı olarak faaliyet gösteren Adnan’da, Almanya’nın tüm tanınmış simalarını görmek mümkündü. Hemen karşısındaki Tanju Bey’in İtalyan lokantası konseptli Mondo Pazzo’su da, Berlin’in gözde restoranlarından ve günün her saati tıklım tıklım.
Çin lezzetleri
KanstraBe’de yine öğleden kapanışa kadar devamlı müşteri sirkülasyonu olan, makul fiyatlı Çin lokantasından çok mutlu ayrıldım. Dünya’da en iyi ördek pişiren restoran olarak Pekin’deki Quanjude Roast Duck’ı bilirdim. Orada yediğim ördeğin kaçıncı olduğunu yazan sertifikayı hâlâ saklıyorum. Ama Berlin’deki Good Friends adlı Çin lokantası, şeklin maksada kurban
Geçtiğimiz yıl kara bulutların çok yakın mesafede dolaştığı Başkent Ankara, bu yıl sonunda daha dinamik... Büyükelçilerin Noel davetleri art arda devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Fransa Büyükelçiliği’nde film gösterimi
yapıldı. İlgi alanıma girdiği için, büyük bir istekle gittim.
‘Le Sens de la Fete’ (Eğlencenin Anlamı) isimli film, 30 yıldır catering firması işleten Max’in başından geçenleri konu alıyor. Yıllarca festival ve düğün gibi büyük organizasyonları yönetip, şimdi 17’nci yüzyıldan kalma bir kalede gerçekleştirilecek olan Pierre ile Helena’nın muhteşem düğünü için hazırlanmaktadır. Gerekenleri büyük bir titizlikle yapar fakat her şey felakete ve kaosa sürüklenir. Restoran işletmeciliği ve aşçılık gibi meslekler, Fransa’da çok önemli.
MARKA FESTİVALİ
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Ankara Marka Festivali’ne ilgi, yoğundu. Festival, güzel organize edilmişti. İzzet Çapa’dan Emre Ergani’ye kadar pek çok ünlü isim Ankara’ya akın etti. Bu marka isimler, uzman oldukları konularda, deneyimlerini ve bilgilerini paylaştı. Ödül dağıtımında, ‘tanınmış marka’ tanımından uzak bazı firmalara ‘Başkent’in En İyi Markası’ ödüllerinin verilmesi, festivalin güvenilirliğine biraz gölge düşürdü.
BÜYÜKELÇ
Dünyadaki en önemli anlaşmalar yemek masalarında yapılır, dostluk köprüleri kurulur, kalbe giden tüm yollar buralardan geçer.
Geçtiğimiz günlerde mutluluğunu paylaşmak isteyen Hüseyin Özer, gece yarısı beni aradığında heyecanı nabız atışına yansımıştı. İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson, yılbaşı yemeklerinin ilkini İngiltere’nin dünyaca ünlü Türk restoranı Sofra’da verdi. Büyük büyükbabasının Osmanlı soyundan geldiğini söylemesiyle Türk kamuoyunda da tanınan Johnson, genlerin yemek yeme alışkanlıklarında ne kadar önemli olduğunun en büyük göstergesi. Çünkü belediye başkanlığı yaptığı dönemden bu yana sık sık Sofra Restoran’ı ziyaret edip Türk yemeklerini tercih etmekte.
Osmanlı mutfağı favorisi
Boris Johnson’ın Sofra Restoran’da beğenmediği yemek yok. Hüseyin Bey ile gazetecilik yaptığı yıllardan beri dostlar. Başbakan Binali Yıldırım’ı çok sevdiğini de dile getiren Johnson, Yıldırım’ın sevdiği yemeklerden yapılan menüyü çok beğenmiş. Fıstıklı kuzu gerdan ile Özer’in Ankara’da ilk mutfak deneyimini yaptığı Sobacılar Çarşısı’ndaki pidenin aynısını tadınca çok hoşuna gitmiş.
“O yıllarda aynada saçlarımı taramak için su kasalarının üzerine çıkardım” diyor Özer. Johnson, Tokat
Yurtdışı seyahatlerinde önerilen restoranlarda hayal kırıklığı yaşamamak, sınırlı zamanımı boşa harcamamak için orada yaşayan, damağına güvendiğim dostlarımın önerilerine uyuyorum. Genelde kafama koyduğum yerlerle çakışıyorsa, hiç tereddütsüz rezervasyon yaptırıyorum. Madrid’de yaşayan, oğlumun arkadaşı Nicanor, İspanya sınırları içinde peşinden gidebileceğim güvenilir bir dost. Amazonico’ya rezervasyon yaptırırken, bana restoranın Türk iş adamı Ferit Şahenk’e ait olan hisse oranına varıncaya kadar her şeyi anlattı.
Madrid’in Salamanca bölgesi, İstanbul’un Etiler’i gibi. Amazonico, Salamanca’nın en gözde restoranları arasında. İki saatte bir masalar değişiyor, tıklım tıklım dolu. Patron işin başında değil ama ne serviste aksama var ne de yemeklerin kalitesinde bir eksiklik. Ponzu soslu massa istiridyeleri, babagannuş, seviçe, Arjantin bifteği, serbest dolaşan tavuk kalçasından ızgara, çikolatalı sufle, Hindistan cevizli dondurma eşliğinde kızarmış ananas, uzun süre damakta etkisini gösterecek özellikteydi. Ambiyans çok güzel, canlı ve çok sıcak bir mekan burası. Madrid’in en iyisi diyebilirim.
Balığın adresi Filandon
Şehir dışında, büyük bir mekan Filandon. Ama hafta içi, hafta sonu
İki ay önce Madrid’e biletimi aldığım günlerde, Katalonya krizi ve olaylar baş göstermişti. Ama gidiş kararımı etkilemedi. Son yıllarda canlılığı sürekli artan ve yaşayan şehirlerin başında geliyor Madrid. Bizdeki görünümün aksine kebapçı bolluğu yerine deniz ürünleri restoranları çok yaygın. Deniz ürünlü tapaslar, kalamarlı sandviçler…
O’Pazo farklı
Dışarıda yemek yeme alışkanlıklarının yoğun olduğu ülkelere hep gıptayla bakıyorum. Bazıları evlerindeki mutfakları bile kapatmış. O’Pazo’da öğle yemeği için rezervasyon yaptırmıştım. Patronun güler yüzle karşılamasıyla masama oturdum ve kendisiyle sohbete başladık. Heyecanı hiç tükenmemiş.
İlk müşteri olunca biraz tereddüt yaşadım ama yarım saat sonra restoran doldu. Yıllar önce Londra’da dünyanın en iyi restoranı seçilen Fat Duck’a gittiğimde de aynı şoku yaşamıştım. Dört duvar arası bir yer, duvarlarda tablo bile yoktu. Ama lezzet hakimdi. Estetik tatmin lezzet ile birleşince, başarı kaçınılmaz oluyor. ‘Denizden babam çıksa yerim’ tabiri burası için geçerli. Kuver olarak masaya gelen deniz salyangozları, çocukluğumda süs olarak topladığım günlere götürdü beni. Kaynar suda
30 saniye haşlanıp sıcak olarak masaya getirilen salyangozlar