Biri Türk yöneticilere dur desin! 2013’ün ilk büyük haberi Serpil Timuray’dan gelmişti. Timuray, Vodafone’un İcra Kurulu Başkanlığından, Afrika, Orta Doğu ve Asya Pasifik Bölge Başkanlığına yükseldi. Arkasından Ahmet Bozer, Cola’da ikinci adam koltuğuna oturdu. Üstünden iki hafta geçmeden bu kez bir Türk kadın yönetici Merck Serono’nun global liderlik takımına girdi. Elçin Ergün, Alman ilaç ve kimya devi Merck Serono’nun Global Ticari Başkanlığı’na getirildi.
350 yılllık şirket
Şirketin, Çin ve Amerika dışındaki bütün ülkelerdeki global satış ve pazarlamasını yönetecek. Bu ülkelerde üretilen 6.5 milyar euro’luk satış gelirinden sorumlu olacak. Bu yeni göreviyle Ergün, aynı zamanda Merck Serono Yönetim Kurulu üyesi oldu.
Merck Alman ilaç ve kimya şirketi. 150 ülkede 40 bin çalışanı var. 2018’de 350’nci yıllarını kutlayacaklar. Türkiye’de onkoloji, tüp bebek, MS, diabetik ürünlerle tanınan Merck Serono ise Merk’in ilaç iştiraki.
Yıllık AR-GE yatırımı 1.5 milyar euro civarında. Merck Serono, geçen yıl tüm dünyada ilaç ve kimya alanında 11 milyar euronun üstünde ilaç ve ürün satışı yaptı. Bunun 6 milyar 500 bin euro’ya yakın bölümü ise ilaçtan geldi.
İşte bu atamayla
FOTOĞRAFLAR: BUSE ÇAKIRCA
Şerif Kaynar, Türkiye’nin en büyük beyin avcılarından biri. Yılda toplam 80 yöneticinin transferine aracılık ediyor. Onun şirket stoğunda CEO’ların, yönetici adaylarının CV’leri var... Yaklaşık 25 bin CV... İşi, kendisine başvuran şirketlere en doğru insanı bulmak. İnsan sarrafı... Oturuşunuzdan, kalkışınızdan 5 yıl sonra nerede olacağınızı anlıyor...
Timuray’ı, Ciliv’i o buldu
Çerçeveyi çizmek için yazmakta yarar görüyorum, aylık brüt 20 bin TL ve üstü düzeyler için yerleştirmeler yapıyor. Kendisi bu işten ne kazanıyor derseniz, yöneticiyi işe alan şirketin ödeyeceği yıllık brüt ücretin üçte birini alıyor.
Turkcell’e Süreyya Ciliv’i, Vodafone’a Serpil Timuray’ı o buldu. Ortadoğu’nun en büyük Telekom şirketi Etisalat’a CFO’sunu, Serkan Okandan’ı bulma projesinde de yer aldı...
Galatasaray başkanlığını bırakmasının ardından bütün mesaisini yenilenebilir enerji işine ayıran Adnan Polat, sektörde sessiz ve derinden büyüyor. Polat Enerji, Türkiye’deki rüzgar enerji kapasitesinin aşağı yukarı yüzde 23’üne sahip. Aralarında Balıkesir, Manisa, İzmir, Çanakkale gibi illerin bulunduğu 8 değişik bölgede üretim yapıyor.
Kırşehir yatırımı 150 MV güç ile Türkiye’de tek noktadaki en büyük rüzgar enerji santrali olacak. Grup rüzgar enerjisi işine şu ana kadar 900 milyon dolar civarında bir kaynak aktardı. Önümüzdeki 5 yılda yatırımlara devam ederek 1.000 MW kurulu gücü aşmayı hedefliyorlar. Bu da enerjide yaklaşık 1.5 milyar dolarlık yatırım anlamına geliyor.
Amerikalılarla görüştü
Bu bilgileri yazdım çünkü geçenlerde Kuzey Amerika’dan kalkan özel bir uçak İstanbul havalimanına indi. Rüzgar enerjisi işinde büyümek isteyen yabancı grup doğruca Adnan Polat’ı ziyarete gitti. Akşamında Boğaz’da yemekler yenildi. Bu duyumum üzerine Adnan Polat’ı aradım... Yatırımları ile sadece Kuzey Amerikalı değil, Avrupa ve Asyalı grupların da ilgilendiğini öğrendim. Üç yabancı grubun ortaklık için iştahlı olduğunu ancak kendilerinin henüz herhangi bir şekilde, herhangi bir
DUSSELDORF
TV devi RTL’yi de bünyesinde bulunduran Alman Bertelsmann Türkiye’yi radarına aldı. Geçmişte Türkiye’de TV satın almaya da talip olan Bertelsman, yıllık 20 milyar dolarlık cirosu, dünyada 110 binin üzerinde çalışanıyla dev bir medya ve hizmetler şirketi.
Düsseldorf’a 1.5 saat mesafede küçük bir şehir olan Gutersloh’da konumlanmış. Grubun en büyük hissedarı Mohn Vakfı. Vakfın başında ise aileden Liz Mohn var. Aile işleri tamamen profesyonellere emanet etmiş. 74 yaşındaki Liz Mohn, müthiş bir enerjiyle çalışıyor.
‘İyi de kim satıyor ki!’
Almanya’nın en varlıklı aileri arasında olan Dr. Oetker, Miele ve Mohn ailesi de Gutersloh orijinli. Arvato Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ’dan öğrendiğime göre üç grup da kadın patronların aidiyetinde. Rivayete göre bir gün Madam Oetker, Madam Miele ve Liz Mohn sohbet ediyor... Madam Miele, ‘O kadar çok kazanıyoruz ki, Gutersloh’u satın alabiliriz!” diyor. Madam Miele de. Mohn’un cevabı gecikmiyor: “İyi de kim satıyor ki!...”
Yiyecek içecek sektöründeki hızlı büyüme genç patronların da ilgisini çekiyor. Hacı Sabancı, Densa Denizcilik’in ortaklarından...
22 gemisi bulunan Densa kuru yük ve petrol taşımacılığı yapıyor. İşlerin başındaki üçüncü kuşak temsilci Hacı Sabancı yaşının da verdiği enerji ile yeni sektörlerin kapısını çalıyor. Onlardan birisi yurtdışı gayrimenkul diğeri de yiyecek içecek sektörü.
Hedefinde ise çok beğendiği restoran zinciri Chipotle var. New York’ta adım başı her köşede gördüğümüz, Meksika yemeği burrito ve taco üzerine uzmanlaşmış Meksika restoranı.
1500 şubesi var
Manhattan bölgesindeki şubelerinde öğle saatlerinde yüzlerce kişilik sıra oluyor. Tavuk veya et dürümünüzü, pilav üstü tavuğunuzu, mısır, Meksika fasülyesi gibi garnitürlerle alıp oturuyorsunuz.
Kemal Derviş
Aktif siyaset içerisinde olduğu yıllar geride kalsa da Eski Devlet Bakanı Kemal Derviş’in yoğunluğu devam ediyor. Geçen hafta Avustralya’daydı, dün Türkiye’de, bugün ise Paris’te...
Önceki gün düzenlenen ve dünyadan önemli isimlerin katıldığı, CHP’nin yeni ekonomi programını oluşturmasına da ışık tutacak, “Küreselleşme Çağında Büyüme, Gelir Dağılımı ve Ekonomik Politika” başlıklı Uluslararası Ekonomi Çalıştayı’nda oturumları yönetti. CHP’nin çalıştayında Javier Solana, Pascal Lamy gibi alanında çok yetkin isimler de masadaydı.
Bu isimlerin katılımı için Derviş’in bir telefon açması yeterli. Zira onlarla çok yakın dost... CHP önceki gün Ataköy Sheraton’da saatlerce bir odaya kapanıp, sürdürülebilir büyüme, Avrupa’nın geleceği, Türkiye’nin Avrupa içindeki güçlü yeri ne olabilir, gelir dağılımı gibi konuları konuştu.
Türkiye’nin imajına çalışıyor
* Berivan, Kürtçe, kayalık yerlerde açan dağ çiçeği demek.
Kadın, Kürt, müteahhitsiniz. İsminiz de Berivan... Bu kadar azınlık ifadesi bir girişimcinin hayatını kolaylaştırır mı, zorlaştırır mı? ‘Zorlaştırdı’ diyor NATO’nun askeri malzeme tedarikçisi, kamu müteahhidi Berivan Ünal ve ekliyor:
“İş almak için görüşmeye gittiğimde insanlar önce bir şaşalıyor. Karşılarında erkek müteahhit görmeyince en azından şöyle oturaklı, kilolu bir kadın bekliyorlar. Beyaz gömlek, kot pantolon giyen biriyle karşılaştıklarında bir şok yaşıyorlar. ‘Zor olmuyor mu kadın olarak?’, ‘İsminin anlamı ne’ sorularından ana konuya geçmek hayli zaman alıyor.” Berivan Ünal’ın cevabı böyle...
İş kadını Ünal’a ters gelebilir ama bence bu kadar azınlık aidiyetini bir arada taşımanın getirdiği bir avantaj da oluyor insan hayatlarında. Düşünsenize pamuklara sarılı, steril ortamlarda büyüyen bir kadın böyle bir alanda varlık gösterebilir miydi, hayat kısa deyip vitesi kırıp kaçmaz mıydı?
Site, okul, Ar-Ge binası
Türkiye’de ekonomi yazarlarına en sık sorulan soru, herhalde doların ne olacağıdır. Notumuz yatırım yapılabilir seviyeye yükselse de sorumuz hep aynı kaldı. Konuya sosyolojik bir bakışla bakılırsa sorunun içeriğinin değiştiği gün Türkiye ekonomisinin sınıf atladığı söylenebilir.
Stabil ekonomilerde paranın değeri salınıp durmaz. Öyle olunca güne uyanan İngiliz, Alman, “Bugün acaba hangi para birimine yatırım yapıp kendi paramdan kurtulsam!” diye düşünmez. Aslında bizde de dalga boyu azalmıştı. Ta ki yaz ortasında dolar kuru bir gecede 2 TL’ye vurana kadar. Bu öyle hızlı bir yükselişti ki Merkez Bankası Başkanımız Erdem Başçı başkanların o bildiğimiz ihtiyatlı, renk vermez başkan profilinin dışına çıkarak ‘Doları yıl sonunda 1.92’de görürseniz şaşırmayın’ demişti.
Faiz, geçmiş aylarla kıyaslandığında bir miktar yükselmesine karşın hala yatırım tercihlerinin kuş tüyü yastığı dolar. Ya yükselirse, devalüasyon olursa korkusu doları Türkiye’de menünün her zaman ana yemeği olarak tutmaya devam ediyor.
Hocam bana sordu, ben bankacıya
Geçenlerde yemek yediğim restoranda üniversiteden hocamla karşılaştım. “Bir miktar param var ne dersin dolar alayım mı?” dedi. Cevabını