Türkiye’de ekonomi yazarlarına en sık sorulan soru, herhalde doların ne olacağıdır. Notumuz yatırım yapılabilir seviyeye yükselse de sorumuz hep aynı kaldı. Konuya sosyolojik bir bakışla bakılırsa sorunun içeriğinin değiştiği gün Türkiye ekonomisinin sınıf atladığı söylenebilir.
Stabil ekonomilerde paranın değeri salınıp durmaz. Öyle olunca güne uyanan İngiliz, Alman, “Bugün acaba hangi para birimine yatırım yapıp kendi paramdan kurtulsam!” diye düşünmez. Aslında bizde de dalga boyu azalmıştı. Ta ki yaz ortasında dolar kuru bir gecede 2 TL’ye vurana kadar. Bu öyle hızlı bir yükselişti ki Merkez Bankası Başkanımız Erdem Başçı başkanların o bildiğimiz ihtiyatlı, renk vermez başkan profilinin dışına çıkarak ‘Doları yıl sonunda 1.92’de görürseniz şaşırmayın’ demişti.
Faiz, geçmiş aylarla kıyaslandığında bir miktar yükselmesine karşın hala yatırım tercihlerinin kuş tüyü yastığı dolar. Ya yükselirse, devalüasyon olursa korkusu doları Türkiye’de menünün her zaman ana yemeği olarak tutmaya devam ediyor.
Hocam bana sordu, ben bankacıya
Geçenlerde yemek yediğim restoranda üniversiteden hocamla karşılaştım. “Bir miktar param var ne dersin dolar alayım mı?” dedi. Cevabını bilmediğim bir soru, karizmayı çizdirmek de olmaz. Hocam hemen masanıza geliyorum deyip vakit kazandım. Restorana şöyle alıcı gözüyle bakarken aradığımı buldum. Bir bankanın yüksek yüksek tepelerinde oturan karizmamı kurtaracak finansçı Fatih Keresteci tam karşı masamda yemek yiyordu. Hemen yanına gidip durumumu anlattım! Aldığım cevapla hocamın masasına uğradım.
“Hocam bence(!) durum şöyle: Merkez Bankası başkanı yıl sonunda dolar 1.92 olur, dedi. Kendini bağladı. 1.92 artık zor. Ama yılın son günlerine doğru 1.95’e yakın bir yerlere gerileyeceğini düşünüyorum. Kur bir şekilde aşağı indirilebilir o günlerde.”
Son hafta çözülür
Hocam, “Hangi gün alayım o zaman?” dedi bu kez... Bankacıdan ödünç aldığım cevabın detaylarını aktardım:
“Hocam siz paranızı bankada likit fonda tutun ya da 20 günlük mevduat yapın. 25 Aralık ila 30 Aralık arasındaki bir dönemde kur 1.95’e yaklaştığı noktada hemen alın.”
Bana oldukça gerçekçi gelen bu senaryoda tek risk hafta ortasında Amerika’dan gelen, ABD ekonomisinin şahlandığını gösteren veriler. Amerikan Merkez Bankası’nın piyasaya para vermeyi ne zaman keseceği veya azaltacağı üzerine bahisler şimdi yeniden başlayacak.
Para musluğu kısılırsa zengin ülke çocuğu dolar değer kazanıyor biliyorsunuz. Nitekim dikkat ederseniz doların ateşi son günlerde hafif yükseldi, kur 2.05 TL’ye ulaştı. Siz yine de hocam gibi dolar almayı düşünüyorsanız FED davranış bozukluğu göstermez, Ay Merkür’ün etkisine girmez, Amerikan parası direndolar moduna geçmez ise, yılın o son 4-5 gününü bekleyin derim. Ha Merkür bizi yanılttı. Paranız zaten faizde, kaybınız olmaz...
Beyhan Bağış ‘hikâyeyi’ yazdı
Dekoratif obje markası Anatoli, kasım ayında dünyaca ünlü tasarım dergisi Wallpaper’a Türk çağdaş sanatı ve markaları bölümünde konu oldu.
Marka, Addresistanbul ve İstinye Park’taki konsept mağazalarının ardından Zorlu Center’da ilk büyük mağazasını açtı. Markanın yaratıcısı Avrupa Birliği Bakanı’nın eşi Beyhan Bağış’ın eğitimi moda ve endüstri üzerine. Amerika’nın en büyük departman store’larından Saks Fifth Avenue’da yıllarca yöneticilik yapmış, satış departmanına eğitimler vermiş. Mağazacılığın 5 duyunun toplamına hitap etmek olduğunu biliyor. Anatoli, Selçuklu, Osmanlı ve hatta Orta Asya’dan göçle başlayan kültürel yolculuğumuz boyunca gündelik tüketimde kullandığımız ürünleri, çağdaş bir sentezle günümüz dekoratif objelerine “Evladiye, Klasikler ve Devri-alem” adlı 3 ana koleksiyon ve 300 ürünle aktarmış.
Hükümdarlar arasındaki düello tavlayı yarattı...
Marka, Dr. Gülname Turan’ın tasarım danışmanlığında her biri zanaat eseri niteliğindeki ürünle özlemi duyulan gelenekleri, tat ve kokuları bugünün gereklerine uyarlayarak tüketicisine sunuyor.
Anatoli’nin, tasarımcılarla zanaatkarları bir araya getirip sunduğu dekorasyon objeleri ve hediyelikleri geniş bir fiyat yelpazesinde tüketicinin beğenisine sunuluyor. Mağazada 45 liraya lokum, 165 liraya fincan takımı olduğu gibi 5 bin 500 liraya tespih de var. Billur Saray, Siyah İnci gibi birçok ürün hikayelerini anlatan İngilizce ve Türkçe notlarla satılıyor. Seyr-u sefer tavlanın içindeki notu okuduğunuzda tavlanın Acem Şahı ile Hint hükümdarı Mihrace arasında düelloya dönüşen hediyeleşme merasiminden doğduğunu görüyorsunuz. Hint hükümdarı Mihrace, Acem Şahı’na satranç hediye ediyor, bir de not iliştiriyor: “Ey Acem elinin Şah’ı, daha çok düşünen, daha iyi bilen, daha ırağı gören kazanır. Alem budur.”
Bundan 1400 sene evvel, Şah’ın cevabı bir tavlaya ilişik, Mihrace’ye gönderilir: “Ey Hint elinin hükümdarı, doğrudur; daha çok düşünen, daha iyi bilen, daha ırağı gören kazanır. Lakin ona bir tutam da şans lazımdır. Esas alem budur.” Beri yanda Acem Şahı, öte yanda Hint hükümdarı Mihrace. Ortada tavla, zar...
Sandalın çekiciliği gülün masumiyeti
Zorlu mağazasında öyküler kadar dikkatimi çeken konu ise müzik ve koku oldu. İnsanı yormayan ne hızlı ne yavaş tam tadında bir müzik çalıyor. Mağazada gül ve sandal ağacı kokusu hakim. Aldığınız hediye paketine de bu gülbahçe kokusunu mutlaka sıkıyorlar. Gül kokusu Osmanlı kültüründen gelen geleneksel bir esans, ancak Beyhan Bağış bunu sandal ağacı ile birleştirerek adeta parfüme dönüştürmüş.
Yapılan araştırmalar ortam kokusunun müşteri algılarını iyileştirmek için en masrafsız tekniklerden biri olduğunu gösteriyor.
British Airways mesela... Bekleme salonlarının havasız atmosferini, açık alan hissi veren çimen kokusu püskürterek değiştiriyor. New York’taki Samsung elektronik mağazası, tüketicilerinin mağazada daha uzun zaman geçirmelerini sağlamak için, ‘tatlı kavun’ kokusu kullanıyor. Müşteri bir mağazaya girdiğinde eğer kötü bir koku duyuyorsa o markanın değerinin artması mümkün değil. Beyhan Bağış, “Koku alma duyusu beynimizin duygu, hafıza ve yaratıcılığı etkileyen kısmında yer alır. Bu duyumuz 24 saat boyunca çalışır ve hiçbir zaman “kapatılamayan” tek duyudur. Hafızada önemli bir rol oynar” diyor.