Kemal Derviş
Aktif siyaset içerisinde olduğu yıllar geride kalsa da Eski Devlet Bakanı Kemal Derviş’in yoğunluğu devam ediyor. Geçen hafta Avustralya’daydı, dün Türkiye’de, bugün ise Paris’te...
Önceki gün düzenlenen ve dünyadan önemli isimlerin katıldığı, CHP’nin yeni ekonomi programını oluşturmasına da ışık tutacak, “Küreselleşme Çağında Büyüme, Gelir Dağılımı ve Ekonomik Politika” başlıklı Uluslararası Ekonomi Çalıştayı’nda oturumları yönetti. CHP’nin çalıştayında Javier Solana, Pascal Lamy gibi alanında çok yetkin isimler de masadaydı.
Bu isimlerin katılımı için Derviş’in bir telefon açması yeterli. Zira onlarla çok yakın dost... CHP önceki gün Ataköy Sheraton’da saatlerce bir odaya kapanıp, sürdürülebilir büyüme, Avrupa’nın geleceği, Türkiye’nin Avrupa içindeki güçlü yeri ne olabilir, gelir dağılımı gibi konuları konuştu.
Türkiye’nin imajına çalışıyor
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu oturumun tümüne katıldı. İktidara talip her partinin yapması gereken bir çalışma. Ancak dikkat çeken husus ekonomi çalıştayına, Türkiye’de ekonomi denince kolektif belleğimizde birinci sırada gelen ilk ismin, Kemal Derviş’in katılmış olması, oturumları yönetmesi. CHP yeni ekonomi programını oluşturuyor.
Bunu Derviş’in CHP’nin yeni ekonomi programının oluşturulmasında gerek bilgi birikimi, gerek tecrübesi gerekse de networkü ile destek olacağı şeklinde okumak mümkün. Aldığım izlenim seçimler öncesinde bunu bir tarihi sorumluluk olarak da gördüğü.
Kemal Derviş uluslararası ekonomi alanında dünyada en çok tanınan Türk. Dünyada tanıyıp da yakın olmadığı lider sayısı çok az. Dünyanın dört bir yanında tanınmakla kalmıyor, itibar görüyor.
Bizim yerimiz yeni Avrupa
Geçtiğimiz yıllarda BM Genel Sekreterliği için de, IMF başkanlığı için de içinde adı geçti. Brookings Enstitüsü’nün Başkan Yardımcısı. Kurum dünyanın halihazırda en güçlü ‘think thank’ kuruluşu. Derviş, dünyada katıldığı bütün konferanslarda Türkiye’nin imajı için çalışıyor. 2006’dan bu yana aktif siyasetin içinde değil.
Kemal Derviş insan hakları temelli düşünen gerçek bir sosyal demokrat. 20 yıl önce de üniversitede okuyan genç kızın türban takamamasını, Kürtlerin anadillerini konuşma haklarının elinden alınmasını anlamsız buluyordu, bugün de. Siyasi rant uğruna konjonktürel sapmaları hiç olmadı, hatta CHP’ye katıldığı ilk dönemde bazı görüşlerini dillendirmesi içeride rahatsızlık da yarattı. Uzun bir süredir kendisinden röportaj istiyordum. CHP’nin toplantısı nedeniyle bulunduğu enlem ve boylamı bilince ısrarım tebligata dönüştü: Kemal Bey’e, ‘Gelip sizinle röportaj yapıyorum’ dedim.
Görüşmeden anladığım, dünya değişmiş, Derviş de birçok gerçek sosyal demokrat gibi, CHP’yi gerçek bir Avrupalı sosyal demokrat parti olarak görmek istiyor. Derviş’e göre Türkiye’nin yer alacağı coğrafya ise yeni yapılanan Avrupa’da yeni ve güçlü bir Türkiye.
Herkesle ilişki kurabilen, küreselleşmeyi sosyal demokrat dayanışması ile yönetebilen bir Türkiye istiyor.
‘Ali Babacan çok iyi idare etti’
Bugün uygulanan ekonomi programını hazırladınız. İktidar da çok başarılı uyguladı. Uygulanan ekonomi programı 11. yılını dolduruyor. Önümüzde hükümetin koyduğu 2023 hedefleri var. Bu programla 2023 hedeflerine de ulaşabilir miyiz?
Ben üç dönem seziyorum Türkiye’de. Bir kriz dönemi; yani 2001-2002’nin başı. Zor günler ama başarılı olarak geçti Türkiye o günlerden. Ondan sonra, 2007’lere kadar giden dönemde bir kere yapısal reform olarak mali disiplinden ödün vermedi hükümet. Sayın Babacan da bunu çok iyi idare etti. Maliye politikasında 90’lı yılların gayri ciddi tutumuna dönülmedi hiçbir şekilde. Bunu da kutlamak gerekiyor.
Kamu borcumuz çok azaldı. Aynı zamanda büyüme hızı yüksekti o dönemde. Tabii krizin çıkışı da bu büyümeye katkıda bulundu ama aynı zamanda uluslararası likidite fazlaydı.
Dışarıdan para akması daha kolaydı. 2008’den bu yana ise daha zor bir dönem yaşıyoruz. Ve özellikle bir sorundan bir türlü kurtulamıyoruz. Ki o da cari açık...
Cari açık ve büyüme ikilemine dair neler çıktı acaba tartışmalarınızdan?
Esasında bunu çözebilmek için makro araçların ötesinde yapısal reformlara ihtiyaç var... Üretimin çok daha ciddi biçimde desteklenmesine, yapısının değişmesine ihtiyaç var. Yeni sektörlerin devreye girmesi gerekiyor. İçerideki katma değerin artması, bilgi ekonomisine geçişin hızlanması şart. Çok bilgili ve iyi eğitilmiş bir iş gücünün daha büyük bir hızla yetiştirilmesi gerekiyor.
Songül Hatısaru, Kemal Derviş’le Ataköy’de buluşup, ekonomiyi, sosyal demokrasiye bakışını konuştu.
‘Sürdürülebilir büyüme’ şart...
Kemal Bey çalıştayda neler öne çıktı?
Dünya ekonomisini konuştuk. Özellikle büyüme açısından. Sürekli bir şekilde yüzde 6 -7 oranında büyümeyi nasıl yakalayabilir bir ülke? İkinci konu Avrupa’nın geleceği ile ilgiliydi. CHP ve Türkiye’deki sosyal demokrasinin kesin biçimde Avrupa’nın içinde yer almasını vurguladı tüm konuşmacılar. Gelir dağılımı, dağılım içinde sosyal adaletin nasıl gerçekleştirilebileceğini konuştuk.
Oturumları da yönettiniz. Aktif siyasete dönmeyi düşündüğünüz oluyor mu?
Ben siyasetçi değilim ama siyasetten uzak kalmadım hiçbir zaman. Türkiye’den hiç ayrı da kalmıyorum. Biliyorsunuz Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi ile bir çalışma düzenim var. Kısmen yurtdışındayım ama Türkiye ile bağlantım üniversite sayesinde çok güçlü. Sosyal demokratları bir aile olarak görüyorum. Bütün hayatım boyunca hem ulusal aile, hem de dünyadaki sosyal demokrat ailenin bir parçası oldum. Dolayısıyla sosyal demokrasiye bu değişen dünyada güç vermek, ortak sorunlarımızı paylaşmak her zaman zevkle yaptığım bir edim. Sorumluluk olarak da görüyorum.
Konferansa katılımınızı CHP’nin ekonomi programına destek vereceğiniz şeklinde okumamız mümkün mü?
Gayet tabii. Bu çalıştay umarım yeni ekonomi programının oluşmasında da etkili olacaktır.
Türk sosyal demokratları, türban, Kürt meselesini yeni yeni konuşmaya başladı. Böyle bakıldığı zaman Sosyalist Enternasyonel’in temsil ettiği değerlere artık bugünün CHP‘si sahip diyebilir miyiz?
CHP’nin içinde her zaman iki duyarlılık var. Bir; Cumhuriyeti kuran parti. Bu devlet çok büyük güçlüklere karşı kuruldu. Dolayısıyla o devrin ruhu devam ediyor bir yerde. Ama tabii dünya, Türkiye değişti, ihtiyaçlar değişti.
Tehlikeler de değişti. Türkiye devletinin o zaman yok olma tehlikesi vardı. Bugün oldukça güçlü konumdayız. CHP aslında sosyal demokrat bir parti olarak doğmadı. Ulusal birliği sağlayan bir parti olarak doğdu. Ama İsmet Paşa’nın ortanın solundayız söylemiyle kimliğini geliştirdi.
Bugün de üzerinde durduk, ben eskiden de bunu hep söylerdim. CHP’nin başarısı ulusal devlet kurucusu parti kimliğiyle, sosyal demokrat ve sosyal demokratların uluslararası dayanışmasına önem veren bir parti kimliğiyle kaynaştığı anda olacak.
Bu iki kanat çağın gereklerine uyarak, hem geçmişle hem birbiriyle barışık hareket edebilirlerse, yani sosyal demokrat ve aynı zamanda CHP’nin ulusal devleti kuran parti kimliğinin kaynaştığı anda sanıyorum büyük başarılar elde edilebilir. Bunun tam başarıldığı söylenemez henüz.
Çıtanız....
Bu konuda bir milletvekili arkadaşımız şunu söyledi: CHP artık tamamen, kesin ve katıksız olarak özgürlükçü, sosyal demokrat söylemi desteklemeli, bu söylemin tek olduğuna inanmalıdır. Ben de buna katılıyorum. CHP bütün farklılıklara saygılı ama bir Türkiye içinde herkesin barış içinde yaşamasını sağlayan bir parti kimliğinde olmalı.
‘ERDAL İNÖNÜ CESUR ADIMLAR ATTI’
Çözüm sürecine yönelik adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biliyorsunuz hep bunu savundum. Erdal İnönü biliyorsunuz bu konuda çok önemli adımlar attı. Ama maalesef o dönemde istenen sonuçları vermedi. Bugün artık toplum olarak başka noktadayız. Gerçekten içselleştirilen bir barış Türkiye’yi çok daha güçlü kılar, saygınlığını müthiş artırır ve ayrıca ekonomik açıdan da getirisi çok yüksek olur...