Kişisel Algıla-MA

28 Ocak 2018

Zihninizin size oynadığı oyunları fark etmek ve hayat yükünüzü artıran düşünme alışkanlarınızdan kurtulmak istiyorsanız bu satırları okumaya devam edebilirsiniz. Peşinen söyleyeyim ki aksi takdirde bu yazı hiç ilginizi çekmeyecektir.

Öncelikle yaşamın ince ayarını ilişkilerinizde varacağınız ipuçlarından yararlanarak yapabileceğinizi bilmenizi istiyorum. Bu benim sadece hayat deneyimim sonucu edindiğim bir gözlem değil aynı zamanda profesyonel koç olarak size önerebileceğim bir yöntem.

Bu güne kadar belki size birazdan önereceğim şekilde hiç bakmamış olabilirsiniz.

Emin olun yaşananlara bir de bu gözle baktığınızda hayatı kavrayış şekliniz ve ilişkileriniz inanılmaz şekilde değişecek.

***

Size birisi bir şey söylediğinde, bir tepki verdiğinde bunun sebebi; bunu yapanın içinde bulunduğu durumdur. Olay size karşı yapılıyor, söz size söyleniyor olsa da aslında tepki eylemi yapandan ötürüdür. Bir arkadaşınızı gördünüz ve size bugün çok güzel göründüğünüzü söyledi. Aslında bu sadece arkadaşınızın içinde bulunduğu pozitif ruhsal durum ile alakalıdır.

Keyfiniz yerinizde ise toleransınız çok yüksek olur, insanlara sevecen yaklaşırsınız, güzellikleri görürsünüz, olanlara çözüm penceresinden

Yazının Devamı

Bir şans daha

31 Aralık 2017

Eğer bir şans daha istiyorsanız hayattan yeni yıl bu şansı yakalamak için en uygun zaman. Milli Piyango biletleri peşinde koşmamızda bundan değil mi zaten?

Kazanılacak ikramiyenin ötesinde hayatımız için yeni bir şans elde edebilmek ve bir şeyleri değiştirmek için! İkramiye bize çıkmasa bile yeni gelen yılla hayata yeniden başlamak mümkün.

Temiz bir sayfa açmak ve hayattan yeni şanslar yakalamak konusuna geçmeden evvel büyülü gerçekçilik akımının önde gelen isimlerinden ve gerçeküstücülük konusunda yazdığı denemeleri ile ünlü olan Jorge Luis Borges’ın yazdığı bir şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum.

***

Yeniden başlayabilseydim yaşamaya, daha çok hata yapardım.

Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.

Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,

Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.

Yazının Devamı

Kusursuzluk!

24 Aralık 2017

Mutlu olmak için, sağlıklı olmak için, zengin olmak için, kariyerimiz için, aşk için ya da ailemiz için çok şey yapıyoruz. Her şey yerli yerinde olsun, tam olsun, istediğimiz gibi olsun diye uğraşıp duruyoruz. Ama nedense bir türlü istediğimiz gibi olmuyor.

Çoğu zaman hayatı ve insanları satranç oyunu gibi kusursuz sanıyoruz. Oysa yaşam, satrançta olduğu gibi öngörülebilir ve sadece attığımız adımlara bağlı değil ki.

Her sabah yeni bir oyuna uyanıyoruz adeta. Kendimizi, satranç oynuyor sanıyoruz ama aslında rulet masasındayız. Bu küçük ve önemli ayrıntıyı gözden kaçırıyoruz. Uğruna çaba sarf ettiğimiz şeylerden hangisinde şansın payı yok ki, ya da sadece bizim elimizde!

Hayat da ‘kusursuz oyun’ satranç gibi olsaydı ne olurdu sanki? Her birimize eşit sayıda ve özellikte taşlar verilseydi. Sırayla yapılan hamleler sonunda kazanan belli olsaydı. Yapılmış ve yapılacak her hamle sadece özgür irademizin ve geçmiş deneyimlerimizin bir bileşimi olarak ortaya çıksaydı. Hamlemizi belli eden, şans ya da başka diğer faktörler olmasaydı.

Verdiğimiz her karar zihnimizden çıktığı gibi tahtaya yansısaydı. Sadece kendi kararlarımız bizi zafere veya mağlubiyete taşısaydı. Oyunu zeka gücümüz ve

Yazının Devamı

Kalplere silikon

17 Aralık 2017

Bazı kalplerin silikona ihtiyacı oluyor. Mutlu olmaktan korkan, aşık olmaktan kaçan, birilerini sevmeye cesaret edemeyen hatta sevmeyi bilemeyen insanlar tanıyorum. Ne acıdır ki, sayıları git gide artıyor…

Yapacak bir şey yok. Bu bir seçim ve herkes seçimlerinin sonucunu yaşıyor. Öğrenilmiş çaresizlikleri nedeni ile günün birinde “üzülmeme garantileri” uğruna, yaşamış olmak için yaşıyorlar adeta. Her mutluluğun ardından bir hüznün geldiğini keşfetmişler. O hüznü yaşamamak için “mutlu olmama” bedelini ödüyorlar. Gerçekten mutlu olmadıklarından bile haberi olmayanlar var içlerinde...

***

Kimileri ise, ya geçmişte yaşıyor yada gelecekte. Bir zaman yaşananların hatıraları ile yada yaşanma ihtimali olan şeylerin kurguları ile anı tüketiyorlar. Bir sonraki anı düşünmekten, bir sonraki adımı ve varılacak noktayı planlamaktan, içinde bulundukları zamanın tadını çıkaramıyorlar. Başa gelecekleri hesaplamak, zaman zaman öyle abartılıyor ki, artık yaşanması ve keyif alınması imkansız hale getiriliyor.

Oysa dünü dün de bırakıp, acı tatlı hatıralardan dersler çıkarıp, geleceği inşa edebilmek için anı yaşamak gerekiyor. O anda olmak ve yaşananlardan o an keyif almayı bilmek.

***

Herkesin içinde,

Yazının Devamı

Geçmişin yüklerine veda

26 Kasım 2017

Küçük bir itirafla başlayayım; aslında bu seferki köşe yazımı geçmişin yüklerine veda edebileyim diye kendim için yazıyorum. Birazdan okuyacağınız anekdottan da anlayacağınız üzere ‘Bardağı elimden yere bıraktığım gün’ olsun istiyorum. Sizinle de paylaşıyorum ki kendime verdiğim sözü tutabileyim, olur da o bardağı yeniden elime alacak olursam, yazdıklarım bana engel olsun.

Kim bilir belki yazım size de ilham olur.

***

Anekdota gelelim: Profesör, elinde, içi dolu bir bardak tutarak dersine başlar.

“Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?” diye sorar. Öğrenciler, ‘50gr’, ‘100gr’, ‘125gr’ cevabını verirler

“Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem” der profesör ve devam eder:

“Benim sorum şu: Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?”

Hiçbir şey! Tamam, peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu? Kolunuz ağrımaya başlardı.

Yazının Devamı

Başarı ve kıskançlık

19 Kasım 2017

Çevrenizde birçok alanda sizden ya da çevrenizdekilerden çok daha iyi olan insanlar vardır. Kimi daha başarılıdır, kimi daha yetenekli, kimi daha güzel, kimi daha zengin. Ve insanoğlu ister istemez kendini diğerleri ile kıyaslar.
Eğer kıyasladığı alan benliği için önemli bir alansa, bu kıyaslama sonucunda diğerinin üstün olması yüzünden kendini yetersiz görüp kötü hissedebilir. Bu gibi durumlarda yaşanılan duygunun adı hasettir.
Araştırmacılar buna yani; diğer bir kişinin daha fazla başarı, avantaj, marifet ya da mülkiyete sahip olmasından dolayı, kişinin memnuniyetsizlik yaşamasıyla ortaya çıkan duyguya “sosyal kıyaslama kıskançlığı” derler. Kıskançlık ile haset, farklı duygular olsalar da, bu duygular bazen kol kola gezip birlikte eş zamanlı olarak deneyimlendikleri için birbirine karıştırılırlar.
Sosyal kıyaslama kıskançlığının olumlu ve olumsuz olmak üzere iki türü vardır. Olumlu türü, iyi niyetli olanı hayranlığa daha yakın bir duygudur. Diğerinin sahip olduğu şeylere sahip olmak için daha fazla çalışmayı teşvik eder. Olumsuz türü, kötü niyetli olanda ise kişi, diğer kişiyle arasındaki farkı, onun seviyesine ulaşarak değil, diğer kişiyi kendi seviyesine çekerek kapatmaya

Yazının Devamı

Sıradan bir adamın muhteşem hikâyesi

12 Kasım 2017

Evrende kaotik bir hareketlenme var. Şu ara hayat cidden sınıyor sanki bizleri. Belki siz de bu zorlayıcı etkiyi kendi hayatınızda hissetmiş olabilirsiniz. Geçmişle yüzleşmeler, eski hesapları kapatıp yeni bir sayfa açma dönemleri, ayrılıklar, örtbas edilen olayların-duyguların su yüzüne çıkması, hayatı değiştirmek istemeler, bizi geride tutan eski kalıplardan, düşünce şekillerinden, kısır döngülerden kurtulma çabaları...

Bırak. hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” desem ya da en büyük zenginliğimiz seçim zenginliğimizdir. “Hayatınızın iplerinizi elinize alın” desem, sizi kesemeyeceğini biliyorum.

En iyisi sıradan bir adamın muhteşem hikâyesi üzerinden olmakta olanın aslında en mükemmel şey olduğunun, zorlukların bizi nasıl fırsatlarla buluşturabileceğinin öyküsü ve ‘muhteşemliğin 3 kuralı’yla yazıma devam edeyim...

Umutsuzluktan zirveye

Kanada’da göçmen bir ailenin çocuğu olarak büyümüş Neil Pasricha, aslında herkes gibi bir hayat sürmüş. Üniversiteyi kazanmış, kendi evine çıkmış, âşık olmuş, evlenmiş, normal bir sosyal hayatı olmuş. Her şey

Yazının Devamı

Dünya insanı olmak

5 Kasım 2017

Bir hayalim var; Dünya insanı olmayı istiyorum. Henüz bu hayalimin çeyreğine dahi gelememiş olsam da bu yolda her sene bir kaç adım atıyorum.

Dünya insanı olmak için; bir parça gezmek, çokça okumak en önemlisi de geniş düşünce bandına geçebilmek gerekiyor. Ben de işte bu yüzden seyahat ediyorum.

Bu evrenselliği yakalayabilmek; farklı dil ve kültürler ile karşılaşmak, onları anlamak, sadece karşılaşıp anlamakla da değil anladıklarından bir şeyler öğrenebilmek ve uygulamakla mümkün oluyor.

***

Zaman geçtikçe fark ediyorum o şehir, o şehrin insanları ve o şehirde olanlar artık bana yabancı gelmiyor. Gittiğim her ülkede kendimi evimde gibi hissetmeye başlıyorum.

Dünya benim evim, tüm insanlar uzaktan akrabam ve hayatımın bir parçası oluyor yavaş yavaş.

Yeni bir kültürle, yeni dille karşılaşmak farklı tepkilerimin gelişmesine, birçok gereksiz yerel tepkilerimin de törpülenmesine sebep oluyor.

Bir şey yaparken sadece kendi küçük çemberimin

Yazının Devamı