Mutlu olmak için, sağlıklı olmak için, zengin olmak için, kariyerimiz için, aşk için ya da ailemiz için çok şey yapıyoruz. Her şey yerli yerinde olsun, tam olsun, istediğimiz gibi olsun diye uğraşıp duruyoruz. Ama nedense bir türlü istediğimiz gibi olmuyor.
Çoğu zaman hayatı ve insanları satranç oyunu gibi kusursuz sanıyoruz. Oysa yaşam, satrançta olduğu gibi öngörülebilir ve sadece attığımız adımlara bağlı değil ki.
Her sabah yeni bir oyuna uyanıyoruz adeta. Kendimizi, satranç oynuyor sanıyoruz ama aslında rulet masasındayız. Bu küçük ve önemli ayrıntıyı gözden kaçırıyoruz. Uğruna çaba sarf ettiğimiz şeylerden hangisinde şansın payı yok ki, ya da sadece bizim elimizde!
Hayat da ‘kusursuz oyun’ satranç gibi olsaydı ne olurdu sanki? Her birimize eşit sayıda ve özellikte taşlar verilseydi. Sırayla yapılan hamleler sonunda kazanan belli olsaydı. Yapılmış ve yapılacak her hamle sadece özgür irademizin ve geçmiş deneyimlerimizin bir bileşimi olarak ortaya çıksaydı. Hamlemizi belli eden, şans ya da başka diğer faktörler olmasaydı.
Verdiğimiz her karar zihnimizden çıktığı gibi tahtaya yansısaydı. Sadece kendi kararlarımız bizi zafere veya mağlubiyete taşısaydı. Oyunu zeka gücümüz ve bileğimizin hakkı ile kazanabilseydik, şansa yer olmasaydı. Daha çok çalışmış ve deneyimli olan kazansaydı. Sadece yanlış hamle seçimlerimizde kaybetseydik.
Kaybettiğimizde, suçu şansa ya da başkalarına atmasaydık. Her zaman üstün olan taraf kazansaydı. Yenildiğimizde, rakibimiz bizi aciz duruma soktuğunda, tek yapabileceğimiz şey onun üstünlüğü kabul etmek olsaydı. Ve bir dahaki seferde, rakibi yenmek için sadece doğru hamleyi bilmemiz gerektiğini açıkça görebilseydik.
Kazanmak taraflar için mümkün değilse eğer, karşılıklı iki özgür irade oyuncuları olarak, oyunun asaleti karşısında berabere kalsaydık...
Değişim yaşamak mümkün
Hayat da satranç oyunu da, doğaları gereği acımasızdırlar. Satrançta kurallar bellidir. Ne kadar iyi veya kötü olursanız olun, ‘şans’ hiçbir zaman sizin kazanmanız için yanınızda olmayacaktır.
Hayat ise kuralsız bir oyundur. Diğer insanlarla olan etkileşimimizden doğan faktörlere bağlıdır ve şans önemli bir etkendir. Bu nedenle kaybetmenin bahanesi çoktur.
İşte bu farklar satranç oyununu kusursuz kılarken, yaşamda kusursuzluğu imkansızlaştırır.
‘Peki o zaman, elden ne gelir ki?’ diyeceksiniz. Hayatın tüm zorluklarına rağmen onu kusursuz hale getirmek için yapabileceğimiz birkaç şey var.
Hayat da kusursuzluğa yaklaşmış başarılı insanların sırrı, kendilerinden çok şey beklemeleridir. Herkes sürekli olarak kendi performansından sorumludur. Tek bir yenilgi hiçbir şeyin sonu değildir. Hatalı olduğunuzu kabul etmezseniz, yanlışlardan hiçbir şey öğrenemezsiniz. İnsan yaşamının bir alanında haksızlık yaparken, diğer bir alanında haklı olamaz. Yaşam bölünmez bir bütündür.
Kendinizi daha iyi olmaya adamadığınız zaman, daha kötüye gitmeniz kaçınılmazdır. Evet değişiklik ürkütücü ve zordur. Ama insanlar kendilerini güvende hissettiklerinde, tehlikeli görevleri üslenmeye gönüllü olurlar. Büyümenin ve erdemli olmanın yolu, kolay olmayan şeyleri yapabilmekten geçer...
‘Harika’, iyi hissettirir!
Gerçekten harika kişiler, kendi performanslarının yanı sıra başkalarında kendilerini iyi hissetmelerini sağlarlar. Ama sıradanlığı ödüllendirirseniz buna sahip olmaya devam edersiniz.
Kendiniz başta olmak üzere, tanıdığınız herkesi değişim, iyi niyet ve yaratıcılık için teşvik ederseniz, sıradan hayatlar yaşamaktan kurtulursunuz.