Zihninizin size oynadığı oyunları fark etmek ve hayat yükünüzü artıran düşünme alışkanlarınızdan kurtulmak istiyorsanız bu satırları okumaya devam edebilirsiniz. Peşinen söyleyeyim ki aksi takdirde bu yazı hiç ilginizi çekmeyecektir.
Öncelikle yaşamın ince ayarını ilişkilerinizde varacağınız ipuçlarından yararlanarak yapabileceğinizi bilmenizi istiyorum. Bu benim sadece hayat deneyimim sonucu edindiğim bir gözlem değil aynı zamanda profesyonel koç olarak size önerebileceğim bir yöntem.
Bu güne kadar belki size birazdan önereceğim şekilde hiç bakmamış olabilirsiniz.
Emin olun yaşananlara bir de bu gözle baktığınızda hayatı kavrayış şekliniz ve ilişkileriniz inanılmaz şekilde değişecek.
***
Size birisi bir şey söylediğinde, bir tepki verdiğinde bunun sebebi; bunu yapanın içinde bulunduğu durumdur. Olay size karşı yapılıyor, söz size söyleniyor olsa da aslında tepki eylemi yapandan ötürüdür. Bir arkadaşınızı gördünüz ve size bugün çok güzel göründüğünüzü söyledi. Aslında bu sadece arkadaşınızın içinde bulunduğu pozitif ruhsal durum ile alakalıdır.
Keyfiniz yerinizde ise toleransınız çok yüksek olur, insanlara sevecen yaklaşırsınız, güzellikleri görürsünüz, olanlara çözüm penceresinden yaklaşırsınız. Eğer sabah kötü uyanmışsanız zihninizi meşgul eden bir olay olduğunda tüm duygularınız da ona göre değişir. Daha tepkisel, daha agresif ve negatif bakışta, daha karamsar olursunuz. Keyfiniz kaçmış iken birisi bir şeyler söylediğinde aşırı tepkiler verdiğiniz hatta sonrasında pişmanlık duyduğunuz zamanlar mutlaka olmuştur.
Bu tepkinin sizce karşınızdaki ile direkt alakası var mıdır? Aslında sadece sizin o günkü durumunuzdan ötürü olduğunu siz fark edersiniz ama karşınızda ki bunu fark edebiliyor mudur sizce?
***
İşte bu noktada genellikle kişisel algılama hastalığı başlar. Sizin kendi ruh durumunuzdan yola çıkarak verdiğiniz tepkiler karşınızdaki tarafından kişisel algılanmaya başlar. Bir kişinin dünya ile alakası algılarından ötürüdür. Nasıl algılarsa öyle yorumlar. Kişisel algılama hastalığının ana sebebi içinizde taşıdığınız kalıplardır. Bir olayın sizde bir duygu durumu yaratabilmesi için onun bir parçasının, izinin ve ya anısının olması gerekir. Bunun nedeni de birçoğumuzun içinde bulunan ben yeterli değilim kalıbıdır. Her olayda kendimizi eksik suçlu hissetmemizi sağlayan bu kalıbın sıkıcı sonuçlarıdır.
Kısaca özetleyecek olursam; sizinle ilgili olmayan bir şey sizdeki bir alandan ötürü hayatınızda yer alır. Sizdeki ben yetersizim kalıbını tetiklediği için gününüzü kötü ya da iyi geçirtir.
***
Kişisel algılama yanlış anlamaları ve sonrasında alınganlıkları da beraberinde getirir. Alınganlık yapan insanlar vardır, her yapılan onlara karşıdır. Bu kişiler kişisel algılama üstatlarıdır, hayatları bir drama içinde devam eder.
Herkes yaşamdan almak istediği payı alır. Kişisel algıladığınızda hiçbir şey uğruna kendinizi acı çekmeye mahkum edersiniz. Birisi size bir şey söylüyorsa veya size bir şey yapıyorsa aslında bu çoğu zaman sizinle alakalı değildir; yapan kişinin içsel durumu ile alakalıdır.
Başkasının kendi bulunduğu gerçeklerinden ötürü yaptığı ve söylediklerinden bağımsız olarak yaşayın lütfen.
İşte tüm bunlardan ötürü de her şeyi kişisel algılaMAyın. Hem kendinizin, hem de çevrenizde ki insanların hayatını boş yere zorlaştırmayın.
Dört anlaşma
Ya bu kadın ne diyor böyle gibi bir duyguya kapıldıysanız, Don Miguel Ruiz‘in “Dört Anlaşma” isimli kitabındaki “Anlaşma” bölümünü okumanızı öneriyorum. Ne de olsa bana bu yazıyı yazdırtan uyarıcıların yanı sıra bu kavramı öğrendim ilk yer “Dört Anlaşma” kitabı. Kitapta bahsedilen 4 anlaşmayı aşağıda sıralıyorum:
1. Anlaşma: Kullandığınız sözcükleri özenle seçin.
2. Anlaşma: Hiçbir şeyi kişisel algılamayın.
3. Anlaşma: Varsayımda bulunmayın.
4. Anlaşma: Daima yapabildiğinizin en iyisini yapın.