Evrende kaotik bir hareketlenme var. Şu ara hayat cidden sınıyor sanki bizleri. Belki siz de bu zorlayıcı etkiyi kendi hayatınızda hissetmiş olabilirsiniz. Geçmişle yüzleşmeler, eski hesapları kapatıp yeni bir sayfa açma dönemleri, ayrılıklar, örtbas edilen olayların-duyguların su yüzüne çıkması, hayatı değiştirmek istemeler, bizi geride tutan eski kalıplardan, düşünce şekillerinden, kısır döngülerden kurtulma çabaları...
Bırak. hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” desem ya da en büyük zenginliğimiz seçim zenginliğimizdir. “Hayatınızın iplerinizi elinize alın” desem, sizi kesemeyeceğini biliyorum.
En iyisi sıradan bir adamın muhteşem hikâyesi üzerinden olmakta olanın aslında en mükemmel şey olduğunun, zorlukların bizi nasıl fırsatlarla buluşturabileceğinin öyküsü ve ‘muhteşemliğin 3 kuralı’yla yazıma devam edeyim...
Umutsuzluktan zirveye
Kanada’da göçmen bir ailenin çocuğu olarak büyümüş Neil Pasricha, aslında herkes gibi bir hayat sürmüş. Üniversiteyi kazanmış, kendi evine çıkmış, âşık olmuş, evlenmiş, normal bir sosyal hayatı olmuş. Her şey olağan seyrinde ilerlerken hayatı iki acı haberle sarsılmış. Önce karısının artık onu sevmediği gerçeğiyle yüzleşmiş ve terk edilmiş, henüz bu durumu kabullenememişken yakın bir arkadaşı canına kıymış.
Birbirini takip eden bu iki büyük acı, kayıp ve hüzne bir de yaşamının günlük sıkıntıların eklenmesiyle mutsuz bir insana dönüşmüş. O yıllarda yaşanan sosyoekonomik, politik ve çevresel olumsuzlukların da üzerine eklendiğini düşünün... Artık hayattan bir beklentisi, umudu kalmaz olmuş, ki bu mutsuzluktan daha da kötü bir durum.
Kara bulutlar tepesinde dolaşmaktayken ve iyi bir şey düşünebilmesi çok zorken kendisine, pozitif olana odaklanabilmenin bir yolunu bulması gerektiğini söylemiş. 1000awesomethings.com (1000muhteşemsey.com) adında küçük bir internet sitesi açmış. Kendisine, herkesin sevdiği, basit, evrensel, küçük ama hakkında yeterinde konuşmadığımız zevkleri hatırlatmaya çalışmış. (Markette kasiyerlerin yeni bir kasa açması ve ilk sıranın sizin olması vb.) zamanla, kendini daha iyi hissetmeye başlamış.
Başta, sadece annesinin oğluna üzülerek takip ettiği blog’u bir süre sonra popüler olmuş ve ‘Dünyadaki En İyi Blog’ ödülünü almış. Ardından en iyi yayınevlerinden kitap teklifi yağmaya başlamış ve en çok satanlar listesinde bir numaraya yerleşen The Book of Awesome (Muhteşemliğin Kitabı) adlı kitabı çıkmış.
3 aşamaya dikkat!
Size bu hikâyeyi anlatmak istememim sebebi, Neil Pasricha’nın deyimiyle, onun ancak geriye dönüp baktığında çözümleyebildiği ‘Muhteşemliğin 3 Aşaması’nı paylaşmak. Bu 3 aşama tutum, farkındalık ve özgünlük’ten ibaret.
1. Zor zamanlarda yas tutmak değil, yasımızı tutup ileriye bakmak iyi bir tutumdur.
2. Farkındalık, bir çocuk gibi içinde olduğumuz anı, mekânı hatta kendimizi fark ederek, tanıyarak yaşama çabasıdır.
3. Ve muhteşemliğin son parçası olan özgünlük; tamamen, korkusuzca ve yargılamadan kendin olmaktır. Sadece kendin olmak ve kendin olurken rahat olmakla ilgilidir. Ve özgün olduğunuz zaman, kendinizi kalbinizin sesini dinlerken bulursunuz.
Neil Pasricha, hayata sahte gülücüklerle bakmayı öğütleyen biri değil, gerçekçi. Hepimizin hayatında inişler çıkışlar ve acı anlar olabileceğini ve planlarımızın tam olarak gerçeğe dönüşmeyeceğini baştan kabulleniyor. Ama, güzel bir yaşam sürebilmemizin mümkün olduğunu da söylüyor ve bunu kendi hayatıyla bizlerin gözleri önüne seriyor.
Gelin, siz de olumsuz inanç kalıplarının, korkularınızın, sizi geride tutan blokajlarınızın farkına varın ve onları bırakın lütfen. Yolumuzdaki engel ‘kendimiz’den başkası değil. Evren, bizi zorlayarak bunu yapmanız için destekliyor aslında. Bu fırsatı kaçırmayın, muhteşem bir hikâyeniz olsun...