Tarihi okuyabilmek neden çok önemlidir?

13 Ekim 2019

Resmen savaştayız şu anda ve dünya buna farklı farklı pencerelerden bakıyor ve kendi işine geldiğince yorumluyor. Oysa tarih okumak daha derin bir bakış açısına sahip olmayı gerektirir. Neden sonuç ilişkileri içerisinde, yaşanmakta olan zaman dilimizdeki imkan, etken ve olaylar da dikkate alınarak incelenmeli ve yorumlanmalıdır. Nasıl mı? Ya da neden mi önemlidir? Gelin bunu uzay mekiğinin yakıt tankının boyutlarının nerelere dayandığını Prof. B. İplikçioğlu’nun bir alıntısı ile anlatayım sizlere.

“Uzay mekiği yakıt tankının genişliğinin neden 1,5 metre” olduğunu anlatan bir elektronik posta bir zamanlar çok modaydı. Bu e-posta bu konuya çok güzel ışık tutmaktadır.

Uzay mekiğinin yakıt tankının genişliği neden 1.5 metre? ABD’nin uzaya gönderdiği uzay mekiğinin yakıt tanklarının genişliği 4 feet, 8.5 inçtir (yaklaşık 1,5 metre).  Uzay mühendisleri bu tankları genişletmek istemişler, ancak başarılı olamamışlardır. Çünkü bu tanklar fırlatma rampasına trenle gönderilmek zorundadır ve söz konusu tren yolu tünellerden geçmektedir. Tünellerin

Yazının Devamı

İzmir’in Yeni Nesil Eğlence Merkezi

6 Ekim 2019

Bugün size sosyokültürel hayatımıza “Başka Bir Şey” sloganı ile hızlı bir giriş yapmaya hazırlanan,12 Ekim’de kapılarını açacak olan İzmir’in yeni nesil eğlence merkezi Hangout Performance Hall’dan bahsetmek istiyorum. Çünkü beni heyecanlandıran şeyleri sizlerle paylaşmak hoşuma gidiyor. Neden heyecanlandığıma gelince hem eğlence hayatımıza renk geleceği için hem de İzmir için alışılagelmişin dışında bir etkinlik merkezi olacağı için heyecanlıyım.

Sloganı gibi başka bir yer burası, şimdilik sadece hafta sonları müzik ağırlıklı gibi görünse de sosyokültürel hayatımızda fark yaratmak hafta içi alternatif etkinliklere, sanatın her dalı ile ve kurumsala yönelik aktivitelerle iş dünyasına hızlı başka bir giriş yapmayı planlıyorlar. İzmir’in ihtiyacı olan konsept; başka bir yeni nesil etkinlik merkezi olmak için müzikle başlayıp sanatı ve alternatif etkinlikleri de içlerine alıp yollarına devam edecekler. Doktor ve mühendislerin açtığı turizmci destekli farklı kafalarda bir yer olacak burası benim anladığım.

Rock ve

Yazının Devamı

Yalnızlık Senfonisi

29 Eylül 2019

Hüznün ve ayrılığın mevsimi sonbahar gelmişken bitişler, vedalar, ayrılık, yalnızlık ve aşk üzerine yazmamak olmayacaktı. Sonbahar rüzgârının yerlerde sürüklediği dalından kopmuş sararan bir yaprak gördüğünde, hangi insan ayrılığı hatırlamaz ki zaten diye de düşünebilirsiniz. Ama ayrılığa gelmeden önce Aşk’tan bahsetmek istiyorum ya da Aşk’a düşmeye kaçmaktan. “AŞK mı kaldı ki günümüzde?” , “Bütün aşklar daha önceki yüzyıllarda yaşandı ve tükendi mi?” acaba diye de içim içimi kemirmekte olduğu için ‘Yalnızlık Senfonisi’ başlıklı bu yazıyı yazmaya karar verdim. Belki dayanamaz bir sonraki haftaya da bir aşk yazısı yazarım.
Aşkı, sevdayı çoktan dizilere, filmlere bıraktık…
İster aksiyon olsun, ister korku, polisiye ya da romantik hiç fark etmez her senaryoda aşk yok mudur zaten? İçinde aşkın sevdanın olmadığı bir hayat düşünebilir mi? Ama vazgeçtik! Yaşam öykümüzün tuzu, biberi, acısı, tadı olan aşkı filmlere, dizilere bıraktık…

Yazının Devamı

Tüm senaryolarda korku var

15 Eylül 2019

Son yıllarda korkulu günlerimizin sayısının git gide arttığını gözlemliyorum. Yaşımız kaç olursa olsun, sosyo-ekonomik durumumuz, eğitim düzeyimiz, mutluluk seviyemiz, başarı oranlarımız, ilişki durumumuz ne olursa olsun korku içindeyiz. Aldatılma korkusu, yalnız kalma korkusu, yaşlanma korkusu, dışlanma korkusu, başarısızlık korkusu, başarı korkusu, özgürlüğün elden gitme korkusu, belirsizlik korkusu ya da tam aksi birisi ile tüm öbür boyu geçirmek düşüncesinin verdiği korkular, saymakla bitmezler.

Basit bir örnek verecek olursam sevgilisi olan da olmayan da, evli olan da, gündeminde evlilik olmayan da korkuyor! Senaryolarımız nasıl olursa olsun her birinde korku var atık. Seçim yapmak bile korkutuyor bizi, tıpkı seçme özgürlüğümüzün olmaması durumumuz kadar hem de.

Bazen dudaklarından tam zıttı sözcükler dökülse de yaptığımız her seçim bizim için keyif olmaktan çıkmış durumda artık, korkularımızı tetikliyor sadece . Ben de korkuyorum, hatta sadece seçimlerim ve sonuçlarından değil, eskiye

Yazının Devamı

Genç patronlar

8 Eylül 2019

Yazın bitmesi ve okulların açılması ile işler güçler normal hayata hızlı bir giriş yaptık hepimiz. Ben de objektifi yine iş dünyasına çevirdim. Bunun bir çıktısı olarak da köşe yazım genç patronlarla ilgili oldu. Neden genç patronlar, onlardan bize ne demeyin hemen; ekonomik istikrar için, sürdürülebilir bir ekonomi ve profesyonel çalışan bireyler olarak hayal ettiğimiz gibi bir iş dünyası ve kariyer için o genç patronlara hepimizin ihtiyacı var.

Türkiye’deki işletmelerin yüzde 95’i aile şirketi olduğunu düşünür ve yine bu aile şirketlerinin ortalama ömrünün 25 yıl olduğunu, sadece yüzde 30’unun ikinci kuşağa, yüzde 12’sinin üçüncü kuşağa geçebiliyor ve maalesef dördüncü kuşağa geçebilenlerin oranının ise yüzde 3’te kaldığını düşünürsek sürdürülebilir bir ekonomi için neden genç patronlara üzerinden durmamız gerektiği fark edeceğinizi umuyorum.

Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve

Yazının Devamı

Vazgeçebilmek

1 Eylül 2019

Size bir sır vereceğim bu hafta ‘vazgeçebilmek ’in hayatımızdaki pek çok kapıyı açan bir sihirli anahtar olduğunu anlatmaya geldim. Vazgeçmenin sırlarını öğrendiğimizde bu dünyada hiçbir şey sizi, beni geride bırakmaktan ve yeniden başlamaktan alıkoyamayacak.
Oldukça zorlu bir konu bu hepimiz için vazgeçebilmek! Başlığı okunuzda bile sizde pozitif duygular uyandırmadığına eminim. Kendi kendinize “Vazgeçmenin neresi güzel?” bile demiş olabilirsiniz. Ama emin olun belki benim yazımla başlar ve ardından yazar Guy Finley’in ‘Vazgeçebilmek’ kitabını okursanız; hayatımızda artık bizlere hizmet etmeyen, bizi yükseltmeyen, bizim içimizde fırtınalar kopartmaya yetmeyen ve vazgeçemediklerimize, o sıkı sıkı tutunduklarımıza aynı şekilde tutunmaya devam ettikçe aslında neleri kaçırmış olduğunuzu anlayacaksınız. İşte o noktadan sonra başlıyor vazgeçebilmenin güzelliği.
Hiç düşündünüz mü vazgeçmek neden bu derece zorluyor bizleri? Çünkü var olanın, yani süregelmekte

Yazının Devamı

Bir dram var, bir de dramdan beslenenler

25 Ağustos 2019

Burada bir dram var. Yine bir kadın cinayeti.
Eski eşi tarafından kızının gözleri önünde boğazından bıçaklanan Emine Bulut.
Bu sırada cinayete şahit olanların müdahale etmek yerine olan biteni videoya çekişi.
Bıçaklanan annenin “Ben ölmek istemiyorum” demesi ve yanında bulunan 10 yaşındaki kızının “Anne lütfen ölme” diyerek ağladığı anların ortaya çıkışı.
Sonrasında sosyal medyadan yükselen sesler.
Gerçekten bu konuda bir farkındalık oluşturmaya çalışanlar.
Öte tarafta bunu konuyu malzeme yapan, şov yapma aracı olarak kullanan, muhtemelen kendi hayatında da şiddettin farklı türlerini (psikolojik şiddet, dedikodu, etiketleme gibi) uygulayan bir grup.

Yazının Devamı

Kendine ait bir odan olmalı

18 Ağustos 2019

Bugün böyle içimde bir hesaplaşma ile uyandım. Dolunayın etkisinden midir yoksa orta yaşlarda oluşumdan mıdır, zaten kendimle hesaplaşmamın hiç bitmemesinden midir bilemiyorum artık. Biraz içimi açayım bu hafta size.
Kendi halinde bir insan gözlemcisi olarak ben hala henüz kendime ait bir odam olması meselesini çözebilmiş değilim. Fiziksel olarak bir odam mevcut olsa da Virginia Woolf’unki gibi içini doldurabilmiş değilim. Tabi bu benim kendime kabahatimden başka bir şey değil. Varolma çabamda kendime yaptığım bir haksızlık diyelim!
Virginia Woolf’dan bahsediyorum ve köşe yazımın başlığını 1929 tarihli “Kendine Ait Bir Oda” isimli kitabından esinlendim diye feminst bir yazı okuyacaksınız sanmayın. Kadın, erkek, çocuk fark etmez kendin olabilmek ve var olabilmek üzerine cinsiyetler ötesi bir şeyler karalamak geldi bu sabah içimden.
Virginia Woolf kapılarını kadınlara yeni açmaya başlayan Cambridge Üniversitesi’nde kız öğrencilere hitaben “kadınlar ve kurmaca” konusundaki bir konferans da kadınlara “Para kazanın,

Yazının Devamı