Güzel ve iyi dilekler ile dolu bir bayram yazısı yazmak için bilgisayarın başına oturdum ama ne yazarsam yazayım biliyorum ki bu muhtemelen bir dilekten öteye geçmeyecek. Ama siz kendinize iyi bir bayram hediye edebilirsiniz. Nasıl mı?
Gelin bu bayram tatile çıkabilmiş olun ya da olmayın, nerede ve hangi durumda olursanız olun pozitif kalmayı deneyimleyin. “Ülke gündemi böyle iken pozitif kalabilmek çok kolay değil” dediğinizi duyar gibiyim fakat birazdan sıralayacağım küçük ama önemli şeyleri yaparak hayatınıza, geleceğine istediniz şekilde yön verebilirsiniz.
İçinde bulunduğumuz gerçeklerin yanı sıra iç dünyanızı ve bunun bir yansıması olan yaratımlarınızı, yani hayatınızı değiştirmeniz mümkün.
Yeni eylemler, düşünceler ve inançlar kısa bir süre sonra gerçeğe dönüşecektir. Beynimiz, düşüncelerimizden etkilenerek onlar doğrultusunda yeni sinir hücreleri oluşturuyor ve ağ bağlantılarını tamamen yeniliyorlar. Beynimizdeki bu değişim, meşgul olduğumuz düşünceler ve edindiğimiz tecrübelere göre gerçekleşiyor. Sinir bilimciler artık pek çok araştırma ile bunu kanıtlamış durumda. Lafı fazla uzatmayayım. Aşağıda pozitif kalmanızı sağlayacak minik birkaç uygulamayı yapın, bakın
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’nın seçimleri yaklaştıkça tansiyon sürekli yükseliyor. Ben suskunluğumu koruyorum. Bunun sonucunda da doğal olarak pek çok takipçimden ne düşündüğümün sorulduğu mailler alıyorum. Hatta içlerinde neden bu konuda yazmadığıma sitem edenler bile var. Her şey çok mu güzel olacak acaba? bilemiyorum. Çünkü benim için olmakta olan çok değişkenli ve akışkan bir zamanda sadece yeni bir başlangıç. Acele karar vermek istemiyorum. Tüm bu olanlar neyin başlangıcı, “hayra mı”, “şerre mi” vesile olacak bilemiyorum çünkü...
Ne demek istediğimi de söyleyeceği her şeyi hikayelerle anlatmayı seçen Çinli Filazof Lao Tzu’dan yardım alarak aktarmam daha uyun olacak sanırım. Onun en sevdiği öykü diye rivayet edilen Yaşlı Adam ve At’ı sizinle paylaşmak istiyorum.
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.
“Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı?” dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış, “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana
Yaşam boyu bir şeylerin peşinde koşup duruyoruz. Durmak bilmez bir çırpınma hali içindeyiz. Kimimiz hayallerinin peşinden koşuyor, kimimiz ondan beklenenlerin. Kimimizin ise bir hayali dahi yok, ölü balıklar gibi yaşam nereye götürürse oraya gidiyor. Kimimiz ise yaşamda yapılması gerekenler listesine tik atarak dolduruyor hayatını. Günün sonunda, yolun sonunda yaşamda iz bırakmakla belli belirsiz lekeler bırakmış olmak noktasına varıyor her şey.
Oprah Winfrey, “Çıkabileceğiniz en büyük macera hayal ettiğiniz hayatı yaşamaktır” der. Ben bu söze sonuna kadar katılan ve hayallerinin peşinden gitme cesaretini tüm zorluklara karşı gösteren bir kadınım. Hayat bana bunu bir sürü iyi ve kötü deneyimle öğretti. Zorluklarla ya da engellemelerle karşılaştığımda ise aklıma Steve Jobs’un, “Zamanınız kısıtlı, bu yüzden onu başka birinin hayatını yaşayarak harcamayın” sözünü getiriyorum. Yapmadıklarından pişman olduğu kadar hiçbir şeyden pişman olmuyor insan. Hata bile olsa sizin hatanız olsun. Yapmamış olmanın, yaşam amacını bulmamış, kendini gerçekleştirmemiş olmanın yanında arada bir hata yapmış olmak durumu çok hafif kalıyor. Demek istediğim yaşam amacınızı bulun, kendiniz gerçekleştirin
Geçtiğimiz günlerde Türk Eğitim Vakfı İzmir Şubesi tarafından eğitime destek çerçevesinde ihtiyaç sahibi gençlere yönelik burs fonu oluşturma amacıyla Umut Konseri düzenlendi. 1967 yılında İstanbul’da temelleri atılan Türk Eğitim Vakfı’nın ilk şubesinin açıldığı şehir olan İzmir’de düzenlenen bu anlamlı gecede aylardır büyük bir özveri ile hazırlanan TEV Eğitime Destek Korosu ve Türkiye’nin neredeyse tüm dönemlerine ve akımlarına damgasını vurmuş Avrupa ve Ortadoğu ülkelerindeki sanatçılar tarafından eserleri farklı dillerde icra edilmiş olan değerli sanatçı Selami Şahin sahne aldı. Gecenin sunuculuğu son dakika piyangodan çıkar gibi bana teklif edildi ve büyük bir onur duyarak yaptım.
Hep birlikte gençlerimizin eğitiminde aydınlık bir yol için katkı koyarken, müzik dolu bir gece yaşadık. Gece boyunca aklımda hep, “Bugün yaptığın bir iyilik, yarın hiç tanımadığın birinin gönlünde yeşerecek” sözü vardı. Benim motivasyonum bu zincirleme iyilik projesinin ufak da olsa bir parçası olmaktı. İyilik hareketleri, bilinen en eski kültürlerden bu yana kişiden kişiye, toplumdan topluma aktarılmış, birliği ve ahlakı koruyan, etik kuralları besleyen, yardımlaşmayı aşılayan süregelmiş
Sosyal medya da “Şikayet Etme, Pozitif Kal” ismini verdiğim bir hareket başlattım. Nisan ayı boyunca sürecek hareketteki amacım insanlara ilham vermek ve hayatlarının olumlu yönlerine odaklanmalarına teşvik etmek. Pozitif psikolojinin dinamiklerinden esinlenerek yeni bir liderlik yaklaşımı geliştirmiş ve Pozitif Liderlik üzerine kitap yazan, eğitimler, seminerler veren bir koç olarak, toplum olarak ihtiyacımız olan bu hareketle farkındalık yaratmak istedim. Konulardan, olaylardan, kişilerden, ekonomik durumdan bağımsız bakış açınızı pozitife çevirmekle hayatımızda nelerin iyiye gidebileceğini anlatırım, bu sayede de fark edebileceğiniz derin bir gerçekliğe ulaşmanıza vesile olurum diye düşünmüştüm. Şikayet etmemek aslında bunun küçük bir adımı.
Gelen sorulara ve paylaşımlara baktığımda şikayet etmekten çok daha derin noktalara konulara girdiğimizi görüyorum. Açıkçası ben de 2-3 cümlelik bir cevap ile bu derin konulara yanıt vermekten imtina ediyorum. Daha çok Pozitif Liderliğin ilk adımı olan pozitif bakış tarafına çekmeye çalışıyorum. Ay sonuna kadar da şimdilik böyle devam edeceğim. Zaten pozitif kalabilmek için her şeyden önce pozitif bakabilmek gerekiyor.
Bunların dışında bana
1979 yılında kurulan Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı, 1992 yılından bu yana İstanbul Bolluca’daki çocuk köyünde 500’e yakın çocuğu hayata hazırlamış, topluma kazandırmak için çaba harcamış bir vakıf. Şimdi sıra İzmir’de diyerek, temelini Mart 2016’da attıkları Koruncukköy Urla’nın kapılarını geçen günlerde açtılar. İhtiyaç sahibi kız çocuklarının dramını mutluluğa dönüştürmek üzere ilk misafirleri kabul ediyorlar.
Geçen sene Koruncuk Urla yararına düzenlenen bir etkinlikte tiyatro sanatçısı ve yazar Gülriz Sururi’yle söyleşi yapmıştım. Benim için hem yurda olan dolaylı katkım hem de Gülriz Sururi’yle son röportajı yapma şansına Koruncuk sayesinde nail olmam açısından çok değerli ve anlamlıydı. Şahsen, yurtta kalan kız öğrencilerin kültürel yoksunluklarını tamamlama hedefleri doğrultusunda eğitmen ve koç kimliğimle de Koruncukköy’e destek olmaya devam edeceğim. Vakıf olarak amaçlarıyla örtüşen her türlü yaratıcı-iyiliksever proje fikrine ve desteğe açıklar. Sizlerden de el vermenizi bekliyorlar.
Gelin şimdi, dramı mutluluğa dönüştüren kız yurdunun hikâyesini Koruncuk Vakfı İzmir Şubesi Başkanı Işıl Saraç Nişli’den dinleyelim...
- Alışılmış kız yurtlarının dışında bir yurtla
Son zamanlarda sık sık “Sen çok değiştin” lafını duyar oldum. Ben de farkındayım değiştiğimin. Bu değişimin içinde; Benjamin Franklin’in dediği gibi yirmi yaşında isteğinin, otuz yaşında zekanın, kırk yaşında aklın önemli olması meselesi de var, evrilmek için gösterdiğim çabanın da, aklımın başıma hep sonradan gelişinin de, entelektüel malvarlığıma katkıda bulunma çabalarımın da, merakımın da payı var.
Ama asıl meselem, değişimimin sadece dışarıdan gözle göründüğü kadar olmayışı. Mesela haklı olmaktan vazgeçtim mutlu olma peşindeyim artık. Hissettiklerimi yaşamanın, hissettiğim gibi yaşamanın varoluşum için ne kadar büyük bir anlam ifade ettiğini biliyorum. Tesadüfleri seven ve değerlendiren, hesaplı kitaplı bir kadın oluşumun avantajları ile çıktığım hayat yolculuğumda fantezi yönetimi yapabildiğim kadar derin gerçekliğim ile de yüzleşebiliyorum artık.
Zaten değişen bir tek ben değilim ki… 5 yıl önce neydiniz ve şimdi ne oldunuz hiç düşündünüz mü? Söyle bir gözünüzü kapasanız önce kendinizi, sonrada etrafınızda ki insanların değişim yolculuğunu bir düşünseniz. Nelerin farkına varacaksınız kim bilir?
Kuşkusuz değişim ve dönüşümün kaçınılmaz olduğu bir çağda yaşıyoruz.
Belçikalı bir grup, ünlü Rus yazar Tolstoy’un, “Şikayet ettiğiniz yaşam, belki de başkasının hayalidir.” sözünden esinlenerek bir ay boyunca hiçbir şeyden ‘şikayet etmeme’ kampanyası başlattı. Bir ay sürecek kampanyanın amacının insanlara ilham vermek ve hayatlarının olumlu yönlerine odaklanmalarına teşvik etmek olduğunu söylüyorlar. Bu yıl ikincisi düzenlenecek olan ‘Pozitif Kal’ adlı kampanya 1 Nisan ile 1 Mayıs arasında yapılacak. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 32 bin kişi bir ay boyunca yaşadıkları olumsuzluklara karşı sabredip şikayet etmemeyi denemişti.
‘Pozitif Liderlik’ üzerine kitap yazan, pozitif psikolojinin dinamiklerinden esinlenerek yeni bir liderlik yaklaşımı geliştirmiş ve bu alanda eğitimler, seminerler veren bir koç ve eğitmen olarak ben de bu harekete katılmak istedim. Ne yapacağıma gelecek olursam şahsi instagram hesabımı (www.instagram.com/sezinsivri/ ) nisan ayı boyunca bu amaç için kullanmaya karar verdim. Her gün zihni pozitife çekmek üzere (amatörce çekilmiş) küçük videolar paylaşacağım ve her gece 23.00 ile 24.00 saatleri arasında bizi şikayet etmekten uzaklaştıracak ve pozitif bir yaşam sürmemizi sağlamak amaçlı sorular alıp cevaplayacağım.
İtiraf ediyorum