Son yıllarda korkulu günlerimizin sayısının git gide arttığını gözlemliyorum. Yaşımız kaç olursa olsun, sosyo-ekonomik durumumuz, eğitim düzeyimiz, mutluluk seviyemiz, başarı oranlarımız, ilişki durumumuz ne olursa olsun korku içindeyiz. Aldatılma korkusu, yalnız kalma korkusu, yaşlanma korkusu, dışlanma korkusu, başarısızlık korkusu, başarı korkusu, özgürlüğün elden gitme korkusu, belirsizlik korkusu ya da tam aksi birisi ile tüm öbür boyu geçirmek düşüncesinin verdiği korkular, saymakla bitmezler.
Basit bir örnek verecek olursam sevgilisi olan da olmayan da, evli olan da, gündeminde evlilik olmayan da korkuyor! Senaryolarımız nasıl olursa olsun her birinde korku var atık. Seçim yapmak bile korkutuyor bizi, tıpkı seçme özgürlüğümüzün olmaması durumumuz kadar hem de.
Bazen dudaklarından tam zıttı sözcükler dökülse de yaptığımız her seçim bizim için keyif olmaktan çıkmış durumda artık, korkularımızı tetikliyor sadece . Ben de korkuyorum, hatta sadece seçimlerim ve sonuçlarından değil, eskiye nazaran hayatımın her alanındaki her şeyden biraz daha korkuyorum.
Araştırmacılar da benimle aynı fikirde; Batı dünyasında korkmak için eskiye göre daha az neden varken; modern savaşlar uzaklarda yaşanıyor, işsizliğe, kazalara ve hastalıklara önlem alınabiliyor ve yaşam süresi durmadan uzuyor iken, tüm bunlara rağmen negatif korelasyondan, korkunun kolektif artışından söz ediyorlar. Hatta Alman psikolog Jürgen Margraf bu gelişmeye “Korku Çağı” adını vermiş.
Kastettiği de terör, ekonomik kriz ve istikrarsız ilişkilerden doğan kronik huzursuzluk şeklinde hissedilen korku türü. Bir kişisel gelişimci gözüyle olaya bakacak olursam aslında kronik bir hal almadığı sürece aslında korkaklık da iyi ve bize hizmet eden bir şey. Cesur olmayı korkusuz olmak değil; korkuya rağmen harekete geçmek, korkuya direnmek ve korkuya hakimiyet olarak tanımlıyoruz. Büyük başarılar da sanıldığı gibi korkusuz insanların tekelinde değiller. Çocukluğunda korkak olanlar dahil olmak üzere yetişkinlik döneminde pekala umulmadık başarılar da gösterebilen örnekler dolu tarih. Mesela Steven Spielberg, Bill Gates ve Charles Darwin gibi...)
Amerikalı gelişim psikoloğu Jerome Kagan de yaradılışın dış etkenler ve deneyimlerle ne şekilde değiştiğini öğrenmek üzere yaptığı araştırmalarda ilerledikçe en etkileyici ve ilginç özelliğin korkaklık olduğunu görmüş. Bilim insanları artık bazı durumlardan korku duymanın, çok fazla etkileyici olmadığı sürece yaşamsal önem taşıdığı konusunda hemfikirler. Alman korku araştırmacısı Borwin Bandelow de, korku hissetmeyenler kural olarak ruhsal bozukluğa sahip oluyor diyor.
Korkusuz psikopatların beynini inceleyen biyopsikolog Niels Birbaumer ise bu tür bozukluğa sahip insanların çocukluklarında diğer insanlarla iletişim kurmakta zorlandıkları, daha sonraları ise genelde suç işledikleri sonucuna ulaşmış.
Ben de iş dünyasına verdiğim seminerlerde liderlik ile psikopatlık arasında ince bir çizgi olduğunu, bazı liderlik özelliklerinin abartılı halinin psikopatlarda olduğuna dikkat çekiyorum. Peki ama niçin bazı insanlar yaşamın belirsizliklerinden daha fazla endişe duyarken diğerleri hiç huzursuz olmuyor? Neden bazı insanlar olağanüstü yeteneklerini ortaya çıkarmak için korkularından yararlanırken diğerlerinde korku psişik bozukluklara neden oluyor? Ve korku ne zaman hastalık haline geliyor? Kagan’nın yanıtı şöyle: Korku, sizi mutsuz ediyor ve yapmak istediklerinize engel oluyorsa hastalık halini alıyor. O zaman yardım almanız gerekir.
Uzmanlar her insanın yaşamında en az bir kez hastalık derecesinde korku bozukluğu yaşadığı görüşünde. Korku bozuklukları diğer birçok hastalığı da doğurarak, ekonomik/politik zararlara sebep oluyor. Ama bununla birlikte korku, yaşamın en güçlü itkilerinden biridir. Sonuçta duyuları güçlendiriyor, motive ediyor, fantezileri ve yaratıcılığı uyandırıyor.
Margraf, korkudan korunmanın en iyi yolu, var olan yeteneklerin mümkün olduğu kadar iyi geliştirilmesine dayanıyor diyor. Özellikle de aşırı tepkili insanlar için bir tutku yakalamak ve bunun üzerinde çalışarak hep daha iyiye ulaşmak için uğraşmak çok önemli.
Sanırım artık bireysel ve kolektif korkularımızın artışı ile baş edebilecek harika nedenlerimiz var. Bendeniz korkmaktan korkmamayı öğrenmiş bulunuyorum… Varsın seçimler benim istediğim gibi sonuçlanmasın, varsın hayat bildiği gibi gelsin…