Türkiye’de düşünce ikliminin değiştiğini (20 Kasım) yazmıştım, Murat Ülker’in 25 Kasım’da ASAM Yönetim Kurulu’nun da içinde olduğu 40 kişiye gönderdiği “özel mektup“ ile konuya devam ediyorum.
Son 10 yılda çıkardığı 73’ü Türkçe, 22’si İngilizce kitap, 103 aylık dergiyle dünyanın sayılı “düşünce kuruluşları“ arasına giren Avrasya Stratejik Araştırmalar Kurumu’ndaki (ASAM) istifalar, bugünün siyasi ve ekonomik ortamında fikir üretmenin ne denli güç olduğunu ortaya koyuyor.
Yeni kurulanlar, kopanlar, birleşenler...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Çankaya sofrası“nda, 36 düşünce kuruluşu temsilcisi arasından yalnızca 3’ünü ağırlamıştı. Gül’ün “seçim”ine sadık kalacağım:
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) kurduğu Türkiye Ekonomi ve Politika Araştırmaları Vakfı (TEPAV) Başkanı Güven Sak, Siyasi ve Ekonomik Araştırmalar (SETA) Vakfı Genel Koordinatörü İbrahim Kalın ve o tarihteki ASAM Başkanı Faruk Loğoğlu.
MHP’li başkan kurdu
İşadamı kimliğiyle sivil toplumcu yanı, aynı anda kamuoyuna mal olan çok az örnekten biri Umut Oran.
Sözü ile eylemleri arasında tutarlık gösterdi. “Anadolu’da istihdam ve yatırım projeleri: İş, aş, barış!” derken, Domino hazır giyim fabrikasını Bolu’da kurdu.
2008 yılının başında CHP’ye girdi, nisandaki kurultaya genel başkan adayı olarak girdi.
Oran’ın sloganı, “CHP değişirse, Türkiye değişir” olmuştu. Yerel seçimde CHP’nin zaferi için il il dolaşan Oran’a “değişimi” sormanın tam zamanı.
Oran, “çarşaf” krizine hukuki ifadelerle yaklaşıyor,“Esas yönünden sorun yok, usul tartışılabilir” diyor. CHP’nin “kurucu parti, kitle partisi” olmasına vurgu yapıyor.
Çarşaflı üyelerin katılımının “gündem” oluşturmasını eleştiriyor, temel değerler üzerinden siyaset yapılmasını doğru bulmadığını söylüyor. CHP’nin gündeminin “ekonomik kriz” ve “mahalle baskısı” olması gerektiğinin altını çiziyor.
CHP’nin öncelikli sorunları, algılanma biçimi ve çözüm önerileriyle yerel seçimlerde başarıyı yakalayabileceğini savunuyor.
Kim kiminle ortak? Türk Telekom’un, 14 Kasım’da yapılan genel kurulu öncesinde bu soruya odaklanmıştım.
Türk Telekom yönetim kuruluna giren, Kuveyt Türk Katılım Bankası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Abdullah Tivnikli’nin ortakları arasındaki, Suudi Arabistanlı yatırımcılar kadar yerliler de dikkat çekiyordu.
Tivnikli; Sinpaş, Akkök ve Ülker ile ortak Saf Gayrimenkul şirketini kurmuştu. Acıbadem’deki eski Ford’un arazisine “alışveriş şehri” yapıyorlardı.
Tivnikli’nin gayrimenkul yatırım projelerinden bir diğeri de Ottoman Gayrimenkul’dü. Burada da Sinpaş’ın patronu Avni Çelik ile birlikte Suudi ortaklar bulunuyordu.
10’nun üzerinde enerji şirketi kuran Tivnikli ailesinin asıl işi gıdaydı.
Tivnikli’nin ağabeyi Fahrettin Tivnikli ile birlikte Barbaros Ceylan ve Yusuf Aksu’nun yönetim kurulunda olduğu Eksim Holding aile şirketleriydi.
Topbaş’ın vakıfları
AKP Milletvekili Nursuna Memecan ile karikatürist eşi Salih Memecan, bir grup aydınla Başbakan Tayyip Erdoğan ve ailesini, evlerinde verdikleri akşam yemeğinde bir araya getirdiler.
Apartmanın adı olduğu için "Yeni Hayat buluşması" olarak kayıtlara geçen bu davetin ardından konuşulanlara, yazılanlara bir bakın.
Konu dönüp dolaşıp Sabah yazarı Emre Aköz'ün, Erdoğan ile yaptığı sohbet sırasında kanında dolaşan alkol derecesine geliyor ki, ben bundan o kadar emin değilim. Aköz, ayıkken de sarhoş izlenimi verecek kadar "ölçüsüz" davranabilir.
Açıkçası, incir çekirdeğini doldurmaz mevzular.
Salonda ortak konuşulan konular, Galatasaray-Fenerbahçe maçı ve Mudo'nun sahibi Mustafa Taviloğlu ile Erdoğan'ın Rize’den köylü olmalarıyla sınırlı.
Başbakan'ın "Yeni Hayat" buluşmasında, spor (hatta FB) ve hemşerilik dışında ortak bir payda yakalanamıyor(!)
Toplam 4 saatlik bir akşam yemeği, evde.
Başlıktaki isimlerin açılımı, Oger Telecom’un sahibi Muhammed Hariri ve telekomünikasyon sektörünün bağlı olduğu Ulaştırma Bakanı “olarak” Binali Yıldırım.
14 Kasım günü yapılan Türk Telekom (TT) genel kurulunda yeri kuvvetlenen, CEO, Genel Müdür, Murahhas Aza, Yönetim Kurulu Üyesi Paul Doany!
Gözler, CHP milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, hakkında “yeddiemin” iddialarını dile getirdiği Abdullah Tivnikli’nin TT yönetim kuruluna girmesine kilitlenmişti; değişiklik çok yönlü oldu. Üç kişiden oluşan (Paul Doany-Metin Ercan-Emin Başer) “İcra Kurulu” kalktı, güç, yönetim kurulunda toplandı.
TT Yönetim Kurulu Başkanı Hariri ile Başkan Vekili İbrahim Şahin’in yerleri değişmedi. Kulislerde, Şahin’in 2005’ten beri MİT Müsteşarlığı görevini yürüten Emre Taner’in yerine atanacağı yolunda söylentiler de dolaşmaya başladı.
Efkan Ala duruyor
Genel kuruldan iki saat öncesine kadar Hariri’nin ifadesiyle “ikna süreci”nin çalıştığı Tivnikli’ye yer açmak zor olmadı.
Kuveyt Türk danışmanlarından ve kapatılan “İcra Kurulu” üyesi Dr. Rıza Metin Ercan’ın yerine Tivnikli geldi. Ercan, yönetim kurulunda murahhas aza olarak yer alıyordu. Bu pozisyon Doany’ye geçti.
Üretiminin ana girdisi olan suyu, sosyal sorumluluk projelerinin başına koyan Coca-Cola’nın yolu, Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-World Wildlife Fund) ile Bafa’da kesişiyor.
2006 yılından itibaren, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile 7 milyon dolarlık “Her Damla Değer Katar” projesini yürüten Coca-Cola, WWF ile de 1 milyon dolar bütçeli “Bafa’ya Su, Ege’ye Bereket” projesini imzaladı.
Önümüzdeki 5 yılda, Bafa Gölü çevresindeki 360 bin dekarlık tarım arazisinde, damla sulama yöntemini yaygınlaştırarak yüzde 70 oranında su tasarrufu sağlamayı amaçlıyorlar.
Bafa’nın babası Menderes
550 kilometrelik Büyük Menderes Nehri’nin yolculuğu, Bafa’da bitiyor; burada da Bafa’nın sorunu başlıyor.
Çözümün iki bacağı bulunuyor:
Bir, Bafa Gölü çevresinde, tarım yapılan Söke Ovası’nda su kullanımının azaltılıp verimliliğin artırılması hedefleniyor.
Akaryakıt fiyatları ve kaçakçılık konusunda hükümet yalnızca spekülasyon üretiminde öncü rol oynuyor. Fiyatların düşürülmesi ve kaçakçılığın önlenmesinde atılmış bir adıma rastlamıyoruz.
Rekabet Kurulu kararlarını, ‘ceza gelecek’ diye yorumlayan hükümetin, kamu idaresini yönlendirme gayretine düşmesi; EPDK ile Rekabet Kurulu kararları arasında çelişkili bir durum izlenimi veriyor.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, geçtiğimiz günlerde hükümetin akaryakıt sektörüne ilişkin hedeflerini açıklayan açıklamalarıyla kamuoyunda ‘fırsat kârı’ tartışması başlattı. Başbakan Erdoğan, bu tartışmada Yıldırım’ı yalnız bırakmadı: “Akaryakıt dağıtım şirketlerini mahkemeye vereceklerini” duyurdu.
Dün de yazdım, sorun neydi?
TOBB Petrol ve Petrol Ürünleri Sanayi Meclis Başkanı ve Petder Başkanı Canan Ediboğlu’nun, Rekabet Kurulu, Petrol Piyasası Yasası ve TÜPRAŞ’ın verilerine dayanarak hazırladığım yazıyı açmam gerekiyor.
18 Temmuz-31 Ekim arasında ham petrol fiyatları yüzde 57 gerilerken, akaryakıt fiyatlarına indirim aynı oranda yansımıyor, yüzde 12’lerde kalıyor.
İyi de aynı dönemde ham petrol fiyatı baz alınarak satılan doğalgazın fiyatı ne kadar düşmüş diye sormazlar mı?
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, S.S. Tüm Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifleri Başkanlığı'nın Antalya'da düzenlediği esnaf toplantısındaki konuşması, akaryakıt sektöründe yüzde 60'ları vergi olan "fiyat kombinasyonu" tartışmasını alevlendiriyor.
Ön araştırmaydı
Yıldırım, ayın toplantısında akaryakıt dağıtım şirketlerine dönerek, "Rekabet Kurumu petrol fiyatlarında haksız kazanç olduğunu, serbest piyasa şartlarının işlemediğini tespit etti. Çok yakında petrol dağıtıcı firmalara çok ciddi ceza gelirse şaşırmayın" uyarısında bulunuyordu.
Yıldırım'a ilk yanıt Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Petrol ve Petrol Ürünleri Sanayicileri Meclis Başkanı Canan Ediboğlu'ndan geldi:
"Rekabet Kurulu'nun, akaryakıt şirketlerine ceza vermesi söz konusu değil."
Rekabet Kurulu'nun, "Ön Araştırma Raporu"nun görüşülmesi sonucunda 24 Temmuz tarihinde aldığı "söz konusu" kararda; yalnızca fiyatlandırmaya ilişkin bilgi ve belgelerden hareketle 4054 sayılı Kanun’un ihlal edildiği kanaatine ulaşılamayacağı ve bu nedenle soruşturmaya gerek olmadığı sonucuna varıldığı ifade ediliyordu.
Doğalgaz piyasasının yüzde 93'ünü elinde bulunduran BOTAŞ, Temmuz/Ekim döneminde doğalgaza yüzde 83'e varan