Flyair ekibi ile Atatürk Havalimanında buluştuk. Kontuarın önünde, ev tekstil ürünleri ile yüklü bagajın sahibi Ermenistan vatandaşı bir hanım dikkatimi çekti; elinde üzerinde kırmızı zemin üzerine SSCB (Eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) yazılı pasaport. SSCB dağıldıktan sonra hükmü kalmayan bu pasaportu, Ermenistan pasaportuna kılıf yapmış.Geçtiğimiz günlerde düzenlenen "Avrasya Nereye Gidiyor" panelinde konuşan Türk - Avrasya İş Konseyi Başkanı Tuğrul Erkinin bir sözü aklıma geldi: "Duvarlar tarih yazar. Kafamızın içindeki ve sınırlardaki duvarlar." Ermenistan sınır kapısı kapalı olmasına karşılık, 16 Ekimde Flyair Havayolunun Erivana yaptığı ilk Türk bayraklı seferin davetlisiydik. Bu sütunlarda yazdığım bir haberdi, o nedenle iki ülke arasında başlayan yeni döneme girmeyeceğim. Yalnızca seferi durumda önemli gördüğüm ayrıntıları paylaşmak istiyorum. Pasaporttan geçtikten sonra AKP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Metin Külünk ile oturduk. Külünk, ildeki bir diğer başkan yardımcısı Murat Yalçıntaş ile gelmişti.MÜSİADın ihracatçılarına akıl hocalığı yapan ve gece - gündüz yerel seçimlere hazırlanan Külünk, İnanç Dış Ticaret Hizmetleri Grubu Lideri, (lider kavramını da
Erivana Türk bayraklı ilk seferi gerçekleştiren Flyair, Ararat Otelinde ağırlandı Ermenilerin çoğunlukta olduğu Azerbaycanın Yukarı Karabağ bölgesinde yaşanan iç savaş nedeniyle, Türkiye komşusu Ermenistan ile arasındaki sınır kapısını kapamıştı. Son iki yıldır her iki ülkenin başta işadamları olmak üzere lobi güçleri harekete geçerek, sınır kapısını açtırmaya, Ermenistan ile kapalı olan diplomatik ilişkileri yeniden canlandırmaya çalışıyorlardı. Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan New Yorkta biraraya gelmiş ve sınır kapısının açılması yönünde görüşmüşlerdi. Bu görüşmenin üzerinden çok geçmeden ABD Ankara Büyükelçisi Edelmanın söylediği iddia edilen, "Ermenistan sınır kapısını açtırmasını biliriz" cümlesi Türk kamuoyunu meşgul etti. Ermenistana son iki yılda ikinci gidişim, ikisi de Türkiye - Ermenistan ilişkilerinde ilkleri kapsıyor... 16 Ekim saat 13.00den başlayayım; özel havayolu şirketi Flyairın İstanbul - Erivan seferinin başladığı ilk günden. 80 kişilik davetli grubu, Flyairin sahibi Mehmet Hasasançebi ile birlikte, Ermenistanın başkenti Erivandaki Ararat (Ağrı Dağı) Otelinde Ermenistan Dışişleri mensuplarının da
Taraflar, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Rusya eski Başbakanı ve Rusya Federasyonu Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Yevgeni Primakovdu. Demirelin yoksulluğu besleyen en önemli damarın yolsuzluk olduğu tezine, Primakov itiraz ediyordu. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Türk - Avrasya İş Konseyinin geçtiğimiz gün düzenlenen paneline, Demirel ve Primakov ile birlikte katılan yazar ve Kırgızistan Benelüks ülkeleri Büyükelçisi Cengiz Aytmatov da yoksulluğu terörizmin nedeni olarak görüyordu.Aytmatovun Demirel ile aynı görüşü paylaşıp, eski SSCB Komünist Parti Merkez Komitesi üyesi Primakovun karşısında yer alması ilginç bir karşıtlık yarattı.Uluslararası terörizme karşı savaşta Müslüman ülkeler ile birlikte olunması halinde başarı sağlanacağını vurgulayan Primakov, Rusya - İran - Türkiye ittifakının önemine değindi. Aytmatov, Avrasyanın merkezine Rusya ile Türkiyeyi koydu. Avrasya sınırlarında başlayan tartışma, Bakü - Tiflis - Ceyhan (BTC) petrol boru hattı projesinde somutlaştı.Primakov, BTCyi ekonomik değil, siyasi bir proje olarak değerlendirdi.Kazak petrollerinin BTC hattından geçmemesi durumunda, projenin ekonomik olmayacağı tezi, tanıdık bir yaklaşımdı. Ne var ki boru hattının
Genel Başkan Tayyip Erdoğan, AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyelerinin 50sinden 24ünün ismini değiştirdi. AKPyi birinci yılında iktidara getiren lideri "Türkmenbaşı Sparmurad" gibi karşılayıp, kader arkadaşlarının yarısı aynı süre içinde MKYKdan masa başında çekilmesi, partinin değişime ne kadar aç olduğunu gösterdi.AKP 13 Ekim tarihi itibariyle Tayyip Erdoğanın partisi, kabine de onun kabinesi olma yolunda ilk adımını attı.AKPye hiç bu kadar yakın olmamıştık. ASKi Spor Salonundaki bakanları, milletvekilleri, delegeleri, yerel yöneticilerinden yerli, yabancı eşi - dostu ile renklerini sergileyen AKP, kongereye bizzat Erdoğan ile hazırlandı. Erdoğanın kongre salonunu önce görmeye, sonra ayrıntılarını görüşmeye, son olarak da 13 Ekim sabahı 04.00te kontrole gitti. Kongrenin organizasyonu, süslemesi olduğu kadar güvenliği de dikkatli bir konuydu. Gün içinde sabotaj ihbarları alan AKP yönetimi, salona giriş ve çıkışları kesin talimatlarla yönettiler. Henüz birinci kongresini yapmadan tek başına iktidara gelen bir partinin ilk Olağan Büyük Kongresinin demokratik bir yarıştan çok "demokrasinin zaferi" olarak kutlandığını söylemek önemli bir vurgu olmayacak, yalnızca durum
Erdoğan törende, "En kalbi duygularımla" diyerek başladığı onlarca konuşmasından birini yapıyor gibiydi; eğer o arada söyledikleri olmasaydı.Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlunun devletin hantal yapısına dönük eleştirelerine cevap verirken söylediği "o" cümleleri özetle size aktarmak istiyorum."Rifat Bey haklı, devlette hantal yapı oluşmuş. Evrak masanın üzerinde, arazide ne var ne yok kimsenin haberi yok. Ankaraya mahkum olanların sayısını azaltmamız lazım. Bu bir zihniyet değişimidir. Ankaranın dışına çıkmak, Türkiyeye açılmak yetmez, Türkiyenin de dışına çıkmak zorundasınız. Dünyaya açılmalıyız. Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Kurulunu bunun için kurduk.""Bu sözlerde ne var, hepimiz globalizasyon sürecinden geçtiğimizi biliyoruz" diye düşünebilirsiniz. Ne var ki bu süreci AKPnin nasıl yorumlayacağı konusunda elimizde banko bir durum var mıydı? Türkiye hangi yöne gidecek diye tartışmıyor muyuz?Erdoğanın çözümlerini "dünyaya açılma" perspektifinden sunması, tüm bu kaygıları paylaşan iş dünyası için etkileyici bir çıkıştı. İstanbul Sanayi Odasının (İSO) "Türkiyenin En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu ve ikinci 500 araştırmalarında dereceye girenlere
Can Kıraç, birkaç yıldır üzerinde çalıştığı kitabında, fikirlerine ve deneyimlerine önem verdiği iş adamlarıyla yaptığı söyleşilerden örnekler veriyor. Kıraçın, "Patronlardan Gençlere Öğütler" yazısında yer alanlar... Başkent Üniversitesinin kültür yayını "Bütün Dünya"nın bu sayısında, Koç Topluluğundan emekli olduktan sonra, ikinci hayatının ürünleri ile de gündemimizi dolduran Can Kıraç, yeni kitabını anlatıyor. "Ticaret lisesindeyken müdürümüz Şevket Süreyya Aydemir okulun açılış gününde "Sakın memur olmak için okumayın, işadamı olun. Museviler boyunlarında iğne iplik satarak işe başlarlar ve milyarder olarak ölürler" demişti. İstanbulda kalıp iş yapmak olmaz. Geleceği Anadoluda arayın. Karar vermeden önce yapabilirlik hesaplarına önem veriniz. Başkalarını kopya etmeyiniz. Hazır mala konanlar, arkasını getiremezler." Tevfik Ercan: "Baudlairein bir şiiri vardır: Sıkıntı koleradan daha kötü bir afettir(!) der. İşinizden heyecan duyun. Hızlı olun. Dünya çok hızlı ilerliyor, ayak uydurun. Obsiyon - yeğleme hakkınızı kullanmayı öğrenin. Bu yetenek, fırsatları değerlendirmenize yardımcı olur. Dürüst olup, karşı tarafın çıkarlarını da kollayın. Dürüstlük, yalnız ahlaklı olmak için
Edelmanın bundan önceki ziyaretlerinin Bodrumda düzenlenen bir ekonomik forum ile Çorumda antik kent Hattuşa gezisi olduğu söyleniyordu.Edelman Iraka asker oylamasının öncesinde yaptığı kritik konuşmada, ABD Kongresindeki eğilimin 50 yıllık "dost ülke" Türkiyeyi cezalandırma yönünde olmadığını belirtiyor.Vurgu tabii ki, 8.5 milyar dolar kredi beklentisi için de geçerli.Edelman, ekonomideki düzelmeye dikkat çekiyor, demokrasimizi övmeyi ihmal etmiyor. Amerikan Büyükelçisi Eric Edelmanın İstanbuldaki ilk konuşmasına Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türk - Amerikan İş Konseyi ev sahipliği yaptı. Irakta altyapı yatırım maliyetlerinin beklentilerinin üzerinde çıktığının altını çizen Edelman, işadamları ile Amerikan ticaret engellerinin kalkması ve Irak pastasından pay alınmasına odaklı bir yemek yiyor.Edelman, Afganistanda açılan 400 milyon dolarlık ihalenin, 300 milyon dolarını Türk şirketlerinin aldığını vurguluyor. Bu örnekten hareketle Irakta yapılacak işlerde Türkiyenin önünün açık olduğunu söylüyor.Türkiyenin Iraktan istediği miktarda iş alamaması önündeki engeli, altyapı eksiklikleri ve güvenlik sorunu olarak sunuyor.ABD, Irakın yeniden yapılandırılması için bütçeden 20
Danıştay; Bayındırlık Bakanlığı Teftiş Kurulunun araştırdığı, Meclis Yolsuzluk Araştırma Komisyonundan çıkan raporu onayladı. 23 şirkete 780 trilyon liralık "usulsüz keşif artışı" ile ilgili olarak açılan dava, ağır cezada görülecek.Bayındırlık eski Bakanı Abdülkadir Akçan, bu gelişmeye adeta "isyan" ediyor ve hükümeti devr -i sabık yaratmakla suçluyor. Akçanın iddasına göre, Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen kendi kadrolarına yer açmak için bir "suç"icat etti!Bürokratların idari mahkemelerden alınan kararlarla görevlerine geri ödenmelerini engellemek için de ağır cezaya yönlendirdi. Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Aygün bu sütunlarda yazdığım "Bürokratlar ağır cezada yargılanacak" yazısına, duyarılılık gösterip, "Yarım kalmış yatırımlar mezarlığı" araştırmasını gönderdi. Bu konudan önce, yargılanacak bürokratlar konusuna döneceğim. Dönüyorum, Aygüne...1998 yılında yarım kalmış 5 bin 556 yatırıma harcanan para 130 milyar dolardı ve bunların bitmesi için 335 milyar dolar gerekiyordu. 2003 Yılı Yatırım Programına göre stok 3 bin 851 civarına indi. Yatırımlara her yıl en fazla 5 milyar dolar dolar ayrılmasından hareketle, bunların bitmesi için gerekli olan sürenin 100