Resimden başlayayım...Başbakan Tayyip Erdoğan 17 Ağustos depreminin yıldönümünde Bakanlar Kurulunu Sakaryada düzenlemiş ve Cola - Turka fabrikasının açılışına katılmıştı. Açılışta kendisini karşılayan Adapazarı Pancar Ekicileri Kooperatifleri (APEK) çalışanları "Cola Turka şekersiz" olmaz pankartı ile karşılamıştı.17 Ağustos enkazından kendilerine hayat kurma mücadelesi vermeye çalışan Sakaryalıların şeker fabrikası kapalıydı. Pankart tanıdık geldi... İlginç olan Erdoğanın çiftçilerin taşıdığı pankarta "Peki Cola Turka glikoz isterse ne yapacaksınız" sorusunu yapıştırmasıydı! Başbakanın sorusu yerinde bir soru. Bursa Orhangazide olaylı biçimde kurulan Amerikan nişasta, glikoz, fruttoz fabrikası Cargillin yöneticileri ile önceki akşam yemek yerken kafamda bir resim ve geçtiğimiz yıl elime geçen bir belge vardı. Cola Turkanın hammaddesi glikozu üreten Pendik Nisaşta Fabrikası. Pendik Nişasta, Ülker ve Avrupa firması Serestar ile 1997de yüzde 50 - 50 ortaklıkla kurulmuştu. Ancak ABD firması Cargill, dünyadaki Serestar yatırımlarını satın almış ve böylece Pendikin de yüzde 50 ortağı durumuna gelmişti.Başbakan aynı konuşmasında "yatırımların" Türk halkının yararına olduğunu da
Recep Yazıcıoğlu gibi, yetişemediklerim de oldu. Hakkında üç kitap yazıldı; "Aykırı Vali Yazıcıoğlu", "Vali", "Köprü".Kaza geçiren çocuğu kucağına alıp hastaneye yetiştiriyor, yüzyılların özlemi köprüler yapıyor; halkla halk için çalışıyordu.Ona "Halkın valisi" deniyor, İstanbul valisi yapılmaması sorulduğunda "Hukuk fakültesi mezunu, kapı kulu askeri mi olacak" diyor, protokol valisi olamayacağını belirtiyordu.Görüşleri "en üst mülki amir" takımının beylik cümlelerinden ibaret değildi, beyinlerin içindeki duvarları yıkmaya kararlıydı, iki kitap da kendi yazdı; "Bu sistem değişmeli", "Sil baştan".Sesisini hiç sakınmadı insanımızdan.Özlemi ile gitti, eşi Meryem Hanıma vasiyet etmiş, "Hür demokratik ülkede doğmadı, hiç demokrasiyi görmeden öldü diye yazsınlar mezar taşıma..." Popüler konulara sıcak olamadım hiç; karanlıklara ilgi duydum, aydınlığa gebedir diye. 3 Kasım seçimlerinden sonra atandığı Denizlide, ilk kez düzenlenen Kültür Şenliği davetinde tanıştık.Ünlü mankenler Denizli kumaşlarından hazırlanan giysilerle 2500 yıllık antik Laodikya kentinde salınıyor, Gökpınar baraj gölünde su sporları yapılıyor, yamaç praşütü başlatılıyordu...Denizli, Türkiyeden ABDye yapılan bornoz -
Bir vesile ile Türkiyede bulunan Kazakistan Dışişleri Bakanı da ek tesisin açılışında bulunabildi. Bizden resmi davetli yoktu.Okan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Okanın büyüme yıllarında Turgut Özal imzası vardı ve bir grup işadamı ile birlikte anılara sahip çıkarak "Sevgi ve Fikir Kulübü" kurdular. Kulübün başını Kayserililer çekiyor.CHP milletvekili Muharrem Eskiyapan, Anadolu Grubu Kamil Yazıcı, Hüseyin Bayraktar, Eminönü eski Belediye Başkanı Ahmet Çetinsaya gibi; Okan ise grubun Gaziantepli üyesi.Davetin öğretim üyesi konuğu vardı; Hacettepe Üniversitesinden ayrılan, eski DSP milletvekili Prof. Sadık Kırbaş. Yaz başıydı, Antalya Marco Poloda sezonu karşılayan davet vermişlerdi. Okan Holding, Türkiyenin ilk "herşey dahil" tatil köyü Marco Poloya 10 milyon dolar yatırım yapmıştı... İlk öğrenciler Siyaset bitti, yeni dönemde Kırbaş Okan Kültür Eğitim ve Spor Vakfının Yakacıkta kurduğu Okan Üniversitesinin Rektörü, bu yıl ilk öğrencilerini kabul edecek.Açılan vakıf üniversitelerinin içinde sanayicilerin kurduğu çok sayıda üniversiteden söz edemeyiz.Kayserili işadamları milyonlarca dolar Erciyes Üniversitesine bağış yaptılar, ikinci bir üniversite için Dışişleri Bakanı ve
Bundan 6 ay önce yapılan olaylı genel kurulda TESEV yönetimi istifa etti, Başkan Can Paker ve 15 arkadaşı istifa etti.TESEVde iplerin gerilmesine neden olan olaylar, sosyal demokrat siyasetin temsilcilerinden Mehmet Kabasakal ve Ziya Müezzinoğlunun yönetimi ele geçirme ataklarından sonra başladı. İkili, Avrupa Birliği uyum yasaları gereğince hazırlanmakta olan "TESEV Vakıf Senedi" düzenlemelerinde finans kaynakları ve işlevler üzerine görüş farklılıkları sergiledi.1961de Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti olarak Nejat Eczacıbaşı tarafından temelleri atılan ve 1994 yılında vakıf haline gelen TESEVde kilidini açma görevi Bülent Eczacıbaşına düştü.Eczacıbaşı, her iki tarafı da uzlaştırmayı denedi bir süre, olmadı.Taraflar uzlaşmaktan yana değildi. Paker ve arkadaşları, yeni bir vakıf hazırlığına da girişmişlerdi.Sonunda Eczacıbaşı seçimini Paker ile birlikte hareket eden ve TESEVi maddi olarak da destekleyen işadamları Feyyaz Berker, İshak Alatonun da içinde olduğu ekipten yana yaptı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu; kimse Türkiyenin en köklü ve etkin bilimsel, sosyal ve siyasal araştırmalar yapan kuruluşu TESEV deki (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) yol ayrımını
Yıl 2001, yine TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, Genel Sekreter Haluk Tükel. TÜSİAD Genel Sekreterliği'nin başkanlığında yürüyen aylık "Görüş" dergisi zaman zaman üyelerinden yazı istiyor.O günlerde de yazı istediği isim, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Danışmanı işadamı Cüneyt Zapsu. İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde Erdoğan'ı, "İstanbul Dükalığı" olarak da isimlendirilen TÜSİAD'ın zirvesine takdim etmiş bir işadamı Zapsu...Zapsu "İş Ahlakı" konusunu ele alıyor."Ahlak, iş veya özel diye ikiye ayrılmaz. Ahlaklıysan özel hayatta da, iş hayatında da ahlaklısın; değilsen ikisinde de değilsin. Onun için iş ahlakı gibi bir ayırım yapılamaz."Sözcükler aynısı olmayabilir. Aradan zaman geçti, unutmak iserseniz unutursunuz. Kurumların etik değerlerini önemserseniz, demokratik geleneğini sorgularsanız; sansürcü zihniyete isyan ederseniz unutamazsınız. Ağabeyinin başında Zapsu da iki günlük Amerika gezisinden doğruca International Hospital'a inmiş, ağabeyinin başını bekliyordu.Zapsu'nun hatırladıkları ile duyumlarımdan yola çıkarak TÜSİAD'ın o günlerde bu ifadeleri üyelerini incitici bulduğu yorumunu yapıyoruz.Bulur!TÜSİAD, yolsuzluklar üzerine ne zaman somut bir tavır aldı ki?"Yargı
MÖ 400'lü yıllarda yapılan Mausoleion anıt mezarının taşlarının öyküsü...Taşların önemli bir kısmı Bodrum Kalesi'nin ve evlerin yapımında kullanılmış, geriye kalan rölyefli güzel parçalar ise 19. yüzyılda yaptıkları kazı sırasında İngilizler tarafından British Museum'a götürülüyor.Bodrum sevdalısı yazar Cevat Şakir, nam - ı diğer Halikarnas Balıkçısı, bu parçaların kendi doğal atmosferleri yerine Londra'nın sisli, soğuk havasında olmasından büyük üzüntü duyduğundan, bir gün İngiltere Kraliçesi'sine mektup yazıyor. Mektubunda, Londra'daki parçaların Bodrum mavisiyle bütünleştiğini, Londra'da kalmamaları gerektiğini belirtiyor. Kraliçe mektubu müze müdürüne gönderiyor. Birkaç ay sonra müdürden gelen yanıt:"Önerinizi çok ciddiye aldık. Gerçekten de maviyle bütünleştiklerinde değerlendikleri doğru. Bu yüzden müzede sergilendikleri salonu Bodrum mavisine boyadık. İlginize teşekkür ederiz."İngilizler, izleri 5 bin yıla giden Bodrum talanında yalnız değiller... Ne var ki bu yarımada herkesin gözü önünde de birileri el atmayı akıl etti. Tiyatrocu Ali Poyrazoğlu anlattı, daha sonra eve gelince Ericsson ve Turkcell'in ortaklaşa bastırdığı "Halikarnassos'ta Bir Zaman" kitabında da okudum,
Bir yanda lojistikçiler, öbür yanda tırcılar... Lojistik firmalarını dinledim önce. Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Selma Akdoğan, "Varlık nedenimiz, taşımanın en verimli araçla gerçekleşmesini sağlamak. Bir taşımayı, ister trenle, ister uçakla, ister gemiyle, istersek de tır ile gerçekleştiririz. Sektörü kara taşıma aracı mülkiyeti ile sınırlamak, tır sahipleri lobisinin etkisini gösteriyor" diyor.İlk söyleyişte tümüyle haklı duran bir savunma.Bu tezi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Deniz Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Hakan Karan, kanun üzerinde çalışan TBMM Ulaştırma ve Turizm Komisyonu'na sundu. Karan, lojistik firmalarının ısrarlı önerilerine rağmen, "Uluslararası taşıma yapmak için en az 10 tıra sahip olmaları" şartını koruyan yasal düzenlemenin, Türk Ticaret Kanunu ile çelişkili bulduğunu iletti. Perşembe günü Meclis'ten geçen "Karayolu Taşıma Kanunu", yılların tartışmasının üzerine adeta benzin döktü... Uluslararası kara nakliyecileri ile uluslararası nakliye organizasyonu yapan lojistik firmaları arasında yıllardır süren "araç sahibi olma şartı" kavgası, kara nakliyecilerinin lehine
Geçtiğimiz gün IMF Türkiye Masası Şefi Reza Moghadam'ın Müstakil İşadamları Derneği (MÜSİAD) ile görüşmelerinin yalnızca 45 dakika sürmesi dikkatimi çekti.IMF heyetinin, TÜSİAD ile 2.5 saat süren akşam yemeğinde, Bankalar Birliği ile 1.5 saat görüştüğünü de eklemeliyim.IMF temaslarının bıraktığı izler...Bundan yaklaşık bir ay kadar önce bu köşede CHP milletvekili Kemal Derviş'in yaptığı bir açıklama yer aldı, okuyanlar hatırlayacaklar..."IMF antibiyotik gibidir. Tedavi süresince alınmalı, sonra kesilmeli. Sürekli antibiyotik almak mümkün değildir. Türkiye'nin IMF'ye muhtaç olmayacak ekonomik güce erişmesi halinde program kesilmeli" gibi sözlerdi bunlar.Derviş'ten önce hükümetten de "IMF programı yenilenmemeli" sözleri dile getirilmişti.Moghadan'a toplantıya katılamadığı için görüşlerini mektupla ileten TİM Başkanı Oğuz Satıcı, ilk kez muhalefetten bir ismi telaffuz ederek, IMF'ye güvence verdi... O isim Kemal Derviş idi.Satıcı şunları söyledi:"Program yapılırken zayıf bir koalisyon hükümeti iş başındaydı ve program hükümet yapısının 10 yıl daha böyle devam edeceği varsayımıyla kuruldu. Erken seçim gündemde yoktu ve biz bu programın destekçisi olduk. Bununla birlikte erken seçim ve